11 Eylül, Şili halkının hafızalarına sonsuza dek kazınacak. 1960'lar ve 1970'lerde burada aktif olan devrimciler ve ilericiler de bu tarihi unutmayacaklar. 1973'te o tarihte, faşist bir darbe gerçekleştirildi. Binlerce Şilili katledildi ve bir sosyalist olan Başkan Salvador Allende'nin ilerici hükümeti devrildi.
Birkaç gün içinde, Başkanlığını General Augusto Pinochet'nin yaptığı Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yanlısı bir diktatörlük kuruldu. Richard M. Nixon başkanlığındaki ABD hükümeti, Şili egemen sınıfının suç ortaklığıyla bu kanlı 'rejim değişikliğini' gerçekleştirdi. Ve Uluslararası Telefon ve Telgraf Şirketi gibi çok uluslu büyük ABD şirketleri karşı devrimi planlamak ve emirleri vermek için CIA ile birlikte çalıştı.
Bu yıl bu vahim günün 30. yıldönümü. Bugünün ilericileri ve militanlarının 11 Eylül 1973'te neler olduğunu bilmesi gerekiyor. Bu önemli, çünkü 11 Eylül yalnızca Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon'a yapılan saldırıyla anılmamalıdır.
Bu tarih aynı zamanda ABD hükümetinin 1973'te Şili'de yaşayan on binlerce insanı katlettiğini hatırlatan bir tarih olmalıdır.
İşçiler değişim istiyor
Eylül 1970'te, Dr. Salvador Allende Gossens, Şili başkanı olarak seçildi. Allende 1933'te Şili Sosyalist Partisi'nin kurulmasına katkıda bulunan bir öğrenci eylemciydi. Daha sonra Şili Kongresinde bir temsilci olan Allende sık sık 'yoksulların savunucusu' diye çağırılırdı.
Allende Unidad Popular'ın* bir adayı olarak, 1970'de en sonunda seçimleri kazanıncaya dek üç defa başkanlığı kaçırdı.
Bu zafer, Şili işçi sınıfının ruh halinin ve dünyayı kasıp kavuran devrim ateşinin bir yansımasıydı. Öğrenciler, işçiler ve muhalifler bir çok cephede şiddetli ve uzun tartışmalar gerçekleştiriyor, yüz binler ABD'nin Vietnam savaşına karşı ya da işçi ve vatandaşlık hakları için yürüyorlardı.
Üçüncü dünya boyunca (o dönem aşırı derecede sömürülen ülkelerden böyle bahsediliyordu) muhalifler ulusal özgürlük için kahraman savaşımlar veriyordu. Onların kahramanı Che Guevera ve Patrice Lumumba idi.
Şilililer de bunun dışında değildi.
Allende seçimleri Şili işçilerinin daha fazlasını istediğini gösteriyordu. Onlar yoksulluğu ve sömürüyü yok etmek için kökten sosyal değişim istiyorlardı. Şili halkı dış sermaye ve emperyalist egemenlikten kurtulmuş bir ülke istiyorlardı.
Olar sosyalizm istiyorlardı. Aslında, Allende ülke varlıklarının Şili halkının malı olacağını açıkladığı planı üzerine seçimi kazandı.
1970'te Allende'nin seçilmesinden 11 Eylül 1973'e kadar, bütün olaylar sona erene kadar nefesini tutmuş bir şekilde izledi. Bu kısa üç yıl içinde, iki toplumsal güç arasında yoğun bir çarpışma yaşandı.
Kim kazandı? Çaresizce kendi sınıf çıkarları için savaşan işçiler ve muhalifler tarafı mı? yoksa ABD emperyalizminin emirlerini yerine getiren gerici, militarist Şili burjuvazisi mi?
Allende nesiller boyu kapitalistlerin çıkarlarına hizmet eden devleti kullanarak işçilere verdiği sözleri yerine getirme yeteneğine sahip miydi? Yoksa işçiler, Küba'da olduğu gibi, iktidarı hep birlikte ele geçirip sosyalist devrimi inşa mı etmeliydi? Bunlar günün sorularıdır.
Halk seferber olmuştu
1970 Eylülünde, bir New York Times editörü, "Allende yönetiminin kesin önlemler alması halinde, hükümetinin bir askeri darbe ile yıkılması gerekeceği" uyarısında bulunmuştu. Times, hatta adliye üyelerini değiştirilmesini yeni hükümetin tehlikesi olarak belirleyerek tehdit etmişti.
1970 Ekiminde, Allende, Kongre aracılığıyla kendi resmi seçimlerinde hazır bulunma işini iptal etmek zorunda kalmıştı, çünkü sıkı yönetim vardı. Şili Silahlı Kuvvetler Genel Kurmay Başkanı General Schneider Cherau, seçimlerden yalnızca bir ay sonra Allende'ye açık ölüm uyarısı olarak suikasta uğramıştı.
Bu uyarılara karşın, sonraki iki yılda Allende hükümeti kitlelerin istekleri doğrultusunda önlemler gerçekleştirildi. Büyük malikaneler yıkıldı ve topraklar yoksul çiftçilere dağıtıldı. Allende çelik, kömür ve en can alıcı bakır sanayilerini ulusallaştırdı.
Zamanın üç ABD bakır devi, Kennecott, Anaconda ve Cerro Şirketleri, ulusallaştırıldı. Bu şirketler toplam Şili bakır üretiminin yüzde 80ini kontrolleri altında tutuyorlardı ve yılda 80 milyon doları bulan karlarını ise ülke dışına çıkarıyorlardı. (Workers Worl, 1971)
Hükümet ücretleri artırdı, fiyatları dondurdu, sütü sübvansiyonla destekledi ve sağlık ve eğitimi daha fazla insan için erişilir hale getirdi. Küba devrim hükümetiyle de iyi ilişkiler kurdu.
Kitleler hareketleniyor ve örgütleniyorlardı. Tekstil işçileri ve otomotiv işçileri işten çıkarmaları önlemek için fabrikalarını ele geçirdiler. Kazançlarını her türlü araçla savunmak için savaşıyorlardı. Topluluklarda insanlar yeni komşulukları oluşturuyorlardı ve genellikle de Yeni Havana ismini veriyorlardı.
Militan mülksüzler hareketi önemli bir rol oynamaya devam ediyordu. Hareketin büyük bir kısmını Şili Devrimci Sol Hareketi (MIR) organize ediyordu.
MIR Allende hükümetini destekliyordu ancak onu ilerideki gizli tehlikelere karşı da uyarıyordu. MIR o zaman Şili'de yetkiyi almak ile iktidarı almak arasındaki gerçek farkı anlayan bir avuç örgütten biriydi. 1972 Mart'ında örgütlememenin, seferber olmamanın, savaşmamanın faşizme kapılarını açmak olduğu şeklinde uyardı.
Caddelerde kan akıyor
ABD emperyalizmi, yeni Şili için uzlaşamadığı Allende hükümetini devirmek için gece gündüz çalıştı.
Salvador Allende hükümeti, hareketlerini anayasa ve burjuva yasalarıyla sınırlamıştı. Halkın silah talebine karşın, hükümet bunu sağlamakta başarısız oldu. İşçiler nihayetinde ordu tarafından yapılan teröre karşı kendilerini savunamadılar.
Şili'deki ABD yanlısı gerici güçlerin büyüyen güç ve cesaretinin muazzam kanıtlarına karşın, Allende hükümeti sendeledi. Ulusal Kamyon Sahipleri Konfederasyonu tarafından 70 bin kamyonu felce uğratarak ulusal çapta bir 'grev' örgütlediler. Bugün Venezüella'da olduğu gibi bu grev gerçekte ekonomiyi sabotaj etmeyi hedefleyen patronların bir lokavtıydı.
Silahlı kişiler Allende'nin ordu komutanı yardımcısını vurdu. Hala, Allende hükümeti halka devrimci tepki çağrısı yapacağına kapitalist partilerle uzlaşmak için girişimlerde bulunuyordu.
11 Eylül 1973'te, şiddetli askeri bir darbe ile Allende devrildi.
Faşist generaller Allende yandaşlarını ve diğerlerini yakaladıkları yerde infaz ettiler. Bir çoğu işkence gördü, tecavüze uğradı, sakat bırakıldı ve öldürüldü. Günlerce, caddelerden kan aktı. Savaşan sanatçıların, sendikacıların, öğrencilerin, kadınların ve diğerlerinin kahramanca direniş hikayeleri ortaya çıktı.
O neslin sevgili devrimci protest şarkıcısı Victor Jara stadyumda öldürüldü. Bugün onun müziği halen yaşıyor ve yeni devrimci nesle esin kaynağı olmaya devam ediyor. Jara'nın ölüm hikayesi onun kahramanlığını, nasıl işkence gören yoldaşların ruhlarını yüksekte tutmaya çalıştığını anlatır. Bir tanık, faşist generallerin şarkı söylemesini engellemek için dilini kestiğinde, onun ellerini çırptığını ve ayaklarını yere vurarak ritim tuttuğunu daha sonra da generallerin öldürmeden önce ellerini sakat bıraktığını söylemişti.
O gün kaç Şililinin öldürüldüğü hiçbir zaman bilinemeyecek. Resmi rakamlar bu sayının 11 Eylül 2001'de ölenlerin civarında olduğunu söylüyor. Bir çok Şilili ölenlerin aslında on binleri bulduğunu söylüyor.
Aileleri ıstırap içinde, o vahim günde onlara ne olduğunu düşünürken, cesetleri askerler tarafından uçaklara taşınıp okyanusa atılıyordu.
11 Eylül'de Salvador Allende'nin ölümü hala tartışmalı. Birçokları onun kendisini öldürdüğünü; diğerleri de idam edildiğini söylüyor. Onun elinde silah Başkanlık Sarayını savunurken meşhur bir fotoğrafı gösteriyor. Ölmeden önce, Şili halkına ilham veren şu sözleri söylemişti: "Benim yurdumun işçileri, ben Şili'ye ve Şili'nin geleceğine inanıyorum. Yaşasın Şili, Yaşasın Şili halkı, Yaşasın işçiler!"
Emperyalist terörizm
Son yıllarda gizli belgelerin açıklanması, o zaman solcu siyaset içinde birçok kişinin söylediği gibi 11 Eylül darbesini ABD emperyalizmi ve bilhassa da Nixon yönetiminin gerçekleştirdiğini ortaya çıkardı.
Darbenin 25. yıldönümünde, 12 Eylül 1998'de New York Times gazetesinde Tim Weiner şöyle yazmıştı: "1970'ten 1973'e, ABD Şili hükümetini ve ABD çıkarlarına karşı Marksist bir tehdit olarak kabul ettiği Dr. Salvador Allende'yi düşürmeye çalıştı. Başkan Richard M. Nixon'un emirleri altında, CIA, Allende'yi göreve başlatmamak için son süratle gizli bir operasyon başlattı, bunda başarılı olamayınca, ona zarar vermek için ince planlara girişti."
Gizli kayıtları ortaya çıkaran Washington'da kar amacı gütmeyen bir grup, Ulusal Güvenlik Arşivi'nden ABD'nin darbedeki rolünü kanıtlayan belgeler yayınladı. Kayıtlar Nixon'un CIA'ye nasıl 'ekonomiyi sekteye uğratması' nasıl "Allende'nin iktidarı almasını ya da göreve gelmesini önlemesi" için emirler verdiğini gösteriyor.
1973 Martındaki bir Senato oturumunda, bir ITT başkan yardımcısı CIA ile ITT arasında en az 25 görüşme olduğunu gösterdi. Kendisi, Allende'yi devirme planı için bir çok defa bizzat o zamanın Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ile görüşmüş. Kissinger ABD terörizminin nefret edilen sembolü haline gelmişti. Bugün bile, kamuoyu önüne protestosuz çıkamaz.
Bugün için dersler
Küba Devlet Başkanı Fidel Castro, 1971'de Şili'deyken şunları söylemişti: "Her toplumsal sistem, tarih gerçek olanı kendisine anlatana kadar kendisini ölümsüz olarak düşünür. Tarih boyunca, saldırıya uğrayan her toplumsal sistem kendisini savunmuştur ve kendisini şiddetle savunmuştur. Hiçbir toplumsal sistem kendisini kendi öz iradesiyle tasfiye etmemiştir. Hiçbir toplumsal sistem devrimcilere razı olmamıştır."
Emperyalizm hiçbir zaman kendisini işçilerin ve muhaliflerin çıkarlarıyla uzlaştıramaz. İster 1973'deki Şili olsun isterse de bugünkü Venezüela olsun, devrimciler emperyalizmin yağmacı yapısı karşısında uyanık olmalıdır. Ve uyanıklıktan da öte; örgütlenmek ve savaşmak için hazırlıklı olmalıdırlar.
ABD emperyalizmi 1973'te tarihin saatini Amerikalılardan yana çevirmeye kararlıydı. Küba Devriminden esinlenen devrimci ateşin bölgenin diğer kısımlarına yayılmasını durdurmak istiyordu. O konuda başarısız oldu.
Ve Şili'deki özgürlük mücadelesi geriletilse bile, mücadele yenilmemiştir.
2002'de, Şilili protestocular darbenin 29. yıldönümünde polisle çatışmışlardı.
2003 Ağustos'unda ise, işçiler daha iyi çalışma şartları ve ücret talep ederek 20 yılın ardından Şili'deki ilk genel grevi gerçekleştirdi.
Bugün, egemen sınıf Dünya Ticaret Merkezi'ndeki olayları yeniden göstererek bu ülkedeki insanların yürekleri ve hafızalarını belirlemeye çalışıyor, bunun için biz diğer 11 Eylül'ü hatırlatmalıyız. O 11 Eylül gösteriyor ki, eğer insanlık ilerlemek zorundaysa, emperyalizm ilk ve son olarak yenilmelidir.
* Unidad Popular; sosyalistlerin, komünistlerin ve diğer sosyal değişim için çağrı yapan grupların bir koalisyonuydu.
* Teresa Gutierrez'in Workers World'de yayınlanan yazısını Türkçe'ye Bahadır Çetinay çevirdi.