*Samandağ’da aile sağlığı merkezi sayısı 20’den dokuza düştü.
*Mallar ve taşınmazlar erkeklerin üzerine kayıtlı olduğu için kira desteklerini erkekler alıyor. Bu da toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gösteriyor.
Mor Dayanışma’dan İrem Kayıkçı, yaklaşık beş aydır Hatay’da.
6 Şubat Maraş merkezli depremlerin hemen ardından Defne/Harbiye, Serinyol Mahallesi ve Sevgi Parkı'nda açtıkları kadın çadırları ve kadın dayanışma noktaları ile kadınların ihtiyaçlarına yanıt veren Mor Dayanışma bu kez Samandağ’da bir dayanışma merkezi kurdu.
Kayıkçı, bu merkezlerde kadınlar ve LGBTİ+’larla bir araya geliyor ve sorunlarına yakından tanık oluyor.
Gözlemlerini bianet’e anlatan Kayıkçı’ya göre bölgenin en önemli sorunu kadınların ve LGBTİ+’ların güvenlik sorununun devam etmesi. Kayıkçı, “Bu soruna karşı kolluk kuvvetlerinden de herhangi bir çözüm yok” diyor.
“Arap Alevileri devlet desteğinden yararlanamadı”
Depremden bu yana devletin yapması gereken hiçbir görevi doğru düzgün yerine getirmediğini, kaynakları düzgün kullanmadığını anlatan Kayıkçı’ya göre, bağış kampanyaları da şeffaf olarak kamuoyuna açıklanmadı.
Kayıkçı, “Yıkımın az olduğu ve daha çok AKP seçmeninin olduğu yerlere, seçim yatırımı da olarak, ilk günden itibaren çadır ve konteyner gönderildi. Bunlar şu an boş. Ama Arap Aleviler’in Kürtler’in, Ermeniler’in yoğunlukta olduğu yerler bu destekten yararlanamadı. Deprem sürecinde kriz odaklı bir yaklaşım yoktu. Kamusal alanların, kamu kaynaklarının neoliberal politikalarla çürütüldüğünü, içinin boşaltıldığını gördük” dedi.
“Yetkililer alanı bilmiyor, bizden destek alıyor”
Kayıkçı, bölgeye gelen yetkililerin alana yabancı olduğunu söyledi ve şu noktaya değindi:
“Sanki gezmeye gelmişler. Bölgeyi, ilçeleri, kültürü bilmiyorlar. ‘Hatay böyleymiş, Hatay’da yıkım çokmuş, haydi gidelim, bir şeyler yapmışız gibi gösterelim’ gibi bir tutumları var. İnsanlar hala inanılmaz öfkeliler. Çünkü hijyenden tutun suya kadar hiçbir kritik problemi çözmediler…”
“Bölgeye aylar sonra gelen psikososyal destek çalışanları da yapılanları anlamakta, insanları tanımakta zorlandılar. Çoğu zaman bizlerden, kadın örgütlerinden, yereldeki sol örgütlerden ve sivil toplum kuruluşlarından destek aldılar. Çünkü ne AFAD’ın ne devletin buna dair planlı bir çalışması yok.”
“Kadınlar sözlü tacize maruz bırakılıyor”
Durumdan en çok kadınların, çocukların ve LGBTİ+’ların etkilendiğine, bu kesimlerin çadır alanlarına, konteyner kentlere hapsolmasının getirdiği zorluklara dikkat çeken Kayıkçı sözlerine şöyle devam etti:
“Bizim atölyelerimizde, etkinliklerimizde, eylemlerimizde yan yan geldiğimiz yüzlerce kadından duyduğumuz şey güvenlik zaafının devam ettiği hatta kolluk kuvvetleri tarafından sözlü tacize uğradıkları. Bu da kadınları güvensiz hissetme durumuna sürüklüyor. LGBTİ+’lar içinse durum daha kritik.”
Ayrıca seçimlerden sonra LGBTİ+’lara yönelik homofobik ve transfobik ayrımcılığın daha da arttığını belirten Kayıkçı, “Bu yüzden daha fazla içe kapandılar. Ki bu sadece olayın psikososyal yönü. Bunun haricinde on binlerce insan evsiz, işsiz kaldı. En çok kadın ve LGBTİ+’lar ümitsizleştirildi. Zaten insanca yaşayacak bir gelire sahip olmayan bu kesimler depremden sonra daha yoksullaştılar. Gelecek kaygıları arttı. Buna dair de bir çözüm önerildiğini görmedik” dedi.
“Ya barınacaksın ya geçineceksin…”
Kira yardımını erkeklerin aldığını söyleyen Kayıkçı, şunları söyledi:
“Hem barınma hem geçinme hem tabii ki hijyen gibi insani yaşam koşullarını sağlayacak şeyler eş zamanlı yapılmıyor. Eğer kira yardımı alınıyorsa, ki bunu genelde erkekler alıyor. Çünkü evler, tapular, tüm mallar erkeklerin üzerine. Aile başına bir kişi alabiliyor bu yardımı ve aile bu yardımı alıyorsa konteynere başvuramıyor. Ya barınacaksın ya geçineceksin gibi bir ikiliğe sıkışmış durumdalar.”
Su desteği demek şişelerle su gelmesi demek değildir. Arıtma sistemlerinin devlet tarafından korunması demektir. Sağlık Bakanlığı’nın o suyun ne kadar sağlıklı olup olmadığını ölçmesi demektir. Samandağ’da yirmiye yakın aile sağlık merkezi sayısı dokuza düştü. Bunların hepsi birbiriyle bağlantılı. Bunlar iktidarın ve devlet politikalarının geldiği kriz durumundan, yönetememe durumundan bağımsız değiller” dedi.
Kayıkçı, son olarak şunları söyledi:
“Kadın dayanışmasını ilçe ilçe örmeye devam ediyoruz. Samandağ, Defne Harbiye, Serinyol mahallelerinde örgütlü mücadeleyi büyütüyoruz ve daha farklı mahallelere ulaşmak için çalışmalara devam ediyoruz."
"Mücadele ettiğimiz kapitalist düzenin ne kadar yıkıcı olduğunu bir depremde gören biz kadınlar, örgütlü bir mücadeleye de ihtiyacımız olduğunu bir kere daha görmüş olduk."
"Bir kere daha aslında bu mücadeleyi büyütmüş olduk ve bu süreçte dayanışma ağlarını büyüten yerel halk kadınların kendisi yani bu mücadelenin öznesi. Önemli olan mücadelenin öznesiyle yerelden örgütlenme pratiklerini güçlendirmek ve tabii ki önümüzdeki süreçte de kent politikalarından, çevre politikalarına kadar her yerde sözümüzü kuvvetlendirmek.”
(ZA/EMK)