* Görseller: Pixabay
Joanna Moorhead'in The Guardian için kaleme aldığı "How to bully-proof your kids for life" (Çocuklarınızı hayat boyu zorbalığa karşı nasıl dayanıklı kılarsınız) yazısını sizler için Türkçeleştirdik...
***
Zorbalık nedir?
Zorbalık, daha fazla güce sahip birinin daha güçsüz birini hedef alarak gösterdiği uzun süreli bir saldırganlık modelidir.
"Çocukları Zorbalığa Dayanıklı Kılın" (Bully-Proof Kids) kitabının yazarı Stella O'Malley, buradaki kilit noktanın tekrar edilen davranışlar olduğunu söylüyor. Fakat bu basit tanımın arkasında, çözmenin özellikle çetrefilli olabileceği karmaşık ve çok katmanlı bir durum yatıyor.
Güç nedir ve nereden gelir?
O'Malley çocuklar söz konusu olduğunda çoğunlukla daha yüksek bir sosyal statülerinin olduğunu veya öyle olduğuna inandırıldıklarını söylüyor.
Hem kitabında hem sohbetimiz sırasında zaman zaman dönüp tekrar bahsettiği önemli bir konu ise şu: Zorbalık her zaman iki kişi arasında, yani zorba ve hedefi arasında geçenlerden daha fazlasını ifade ediyor.
Peki ya O'Malley'nin "eküriler" dediği, yani zorbayı destekleyen, onu Kaf dağında görüp onun gözdelerinden biri olarak kalmak isteyen çocuklar? Ya da olup biteni sessizce izleyip "seyirci" kalanlar? Olaylar başladığında olanları kim görüyor ve hızla uzaklaşıyor? Kim adaletsizliği yüksek sesle dile getiriyor? Zorbalığı anlamak için resmin tamamını görmek gerekiyor.
O'Malley bu durumu şöyle açıklıyor: Zorbalık kesinlikle bir gruptaki, odadaki, ofisteki veya oyun parkındaki herkesle ilgilidir, zorbalık yaşanırken hiçbir şey yapmayan veya söylemeyen, durup bir kenardan izleyenlerle bile... Çünkü – Almanyalı ilahiyatçı Dietrich Bonhoeffer'in de söylediği gibi – konuşmamak konuşmaktır, hareket etmemek hareket etmektir.
Her çocuk zorbanın kendisi ve hedefi olabilir mi?
O'Malley'e göre bu sorunun yanıtı, evet. O'Malley, "Şimdiye kadar zorba ya da zorbalığın hedefi olamayacağını düşündüğüm hiç kimseye rastlamadım. Gerçek şu ki, her birimizin karanlık bir tarafı var ve onun varlığını kabullendikten sonra daha iyi insanlar oluyoruz" diyor.
Pek çok çocuktaki sürüye katılma içgüdüsüne atıfta bulunan O'Malley'e göre, çocuklardaki zorbalık davranışı hayvani olma eğilimi gösteriyor.
O'Malley bu durumu şöyle yorumluyor: "Belki de kendimizi medenileştirmemiz 18 yılımızı alıyordur ve ebeveynler burada devreye giriyordur. Bir fark yaratmak için yapabileceğimiz çok şey var".
Ebeveynler ne yapabilir?
O'Malley bu noktada en önemli şeyin çocuğunuza dikkat etmek olduğunu, böylece zayıf ve kırılgan noktalarını görebileceğinizi söylüyor. Siz çocuğunuzu herkesten iyi tanırsınız: Duygusal ihtiyaçları neler? Sevgi ve aidiyete mi ihtiyacı var? Güç, statü ve kabul görmek mi istiyor?
Bunlardan ilki zorbalığa ya da destekçilerinden biri olmak üzere bir zorbanın saflarına katılmaya daha açık, pasif ve yumuşak başlı bir çocuk olabilir. Benzer bir şekilde, eğer çocuğunuz – pek çok sektörde başarı için harika bir bileşim olan – güce ve kabul görmeye ihtiyaç duyuyorsa, bu durum kolaylıkla zorbalık davranışını tetikleyebiliyor. Bir ebeveyn olarak bunun farkında olmalı ve bu durumu idare etmek için etkin davranmalısınız.
"Böyle bir çocuğun harika güçlü yanları vardır, ama empatiyi öğrenmesi gerekir", diyen Stella O'Malley şöyle devam ediyor:
Eğer o çocuktaki nezaket duygusunu besleyebilir, diğerlerinin nasıl hissettiğini anlamalarına yardımcı olursanız zorbalık eğilimleri ile de mücadele etmiş olursunuz. Her çocuğun, her insanın kusurları vardır. Zorbalık şeytanlaştırılmış olsa da çocuklar kolaylıkla oraya sürüklenebilir. Oradan çıkabilmeleri için onlara yardım etmemiz gerekir.
O'Malley'e göre, buradaki güzel bir durum da ilkokul çağındaki bir çocuğun bir zorbaya dönüşmesini engellemenin nispeten kolay olması: "Kendilerine söylendiği gibi davranmaya hazırdırlar ve farklı olmayı öğrenebilirler".
Peki ya ebeveynlerin kendisi birer zorba ise?
Bazen de herkesin zorba olduğu bir aileye rastlarsınız: Ebeveynler, küçük çocuklara zorbalık yapan ablalar, okuldakilere zorbalık yapan küçük çocuklar... Bu ailelere yardım etmek çok zordur, fakat aynı zamanda çok da nadir görülürler. Daha sık görülen ise bireyci davranışlarıyla çocuklarını bir zorba olmaya hazırlayan ebeveynlerdir.
Ne tür davranışlara dikkat etmemiz gerekir?
O'Malley bu noktada şu uyarıyı yapıyor:
Diğerlerinden daha iyi olduğuna dair herkese tepeden bakan bir varsayımla okula giden belli bir çocuk tipi var. Çocuğunuzun o çocuk olmadığından emin olun. Yavrunuzun doğuştan herkesten daha akıllı, herkesten daha güzel, herkesten daha yetenekli olduğu fikri aslında karanlık tarafınızın bir parçasıdır. Bunu çocuklarınıza aktarmak ise büyük sorunlara yol açar.
Diğer çocukların gözünden düşünmek ve çocuğunuzu da aynı şeyi yapmaya teşvik etmek çok daha iyi bir yaklaşımdır.
"Çocuğunuza gününün nasıl geçtiğini sorarken sadece derslerini ve öğle yemeğinde ne yediğini sormakla kalmayın," diyen O'Malley, ebeveynlere şu öneride bulunuyor: "Teneffüste herkesin oyun arkadaşı var mıydı diye de sorun. Birinin dışarıda kaldığını söylerse de gidip o kişiye gülümseyip gülümsemediğini ya da oyun oynamak isteyip istemediğini sorup sormadığını da sorun".
O'Malley "zor kişiler" (tricky people) ifadesini "zorbalara" tercih ediyor. Zor kişiler ile ilgili gerçek ise şu: Her zaman etrafımızdalar, her zaman etrafımızda, hayatımızın tam içinde olmaya devam edecekler.
O'Malley bir ebeveynin çocuğuna verebileceği en büyük hediyelerden birinin zor insanlarla başa çıkma becerisi olduğuna inanıyor. "Bunun büyük olmak ile ilgisi yok, zeki olmak ile ilgisi var" diyor ve ekliyor:
"Bu, stratejinizle, bu insanlarla nasıl başa çıktığınız ile ilgili. Eğer çocuğunuza bazı insanların safi kötülük dolu olduğunu ve sizi yeneceklerini söylerseniz bu, onları güçlendirmeyecektir. Fakat onlara zor kişileri tanımayı, dikkatli olmayı ve işleri onların etrafından halletmeyi öğretirseniz işte bu onlara güç verir. O zaman onlara çok büyük bir şey öğretmiş olursunuz".
"Ayağa kalkanlar" kimler?
Burada bir grup daha var ve O'Malley özellikle onlara vurgu yapmak istiyor: Ayağa kalkanlar (Kendisi de onlardan biri; aslına bakılırsa, kitabı da bir nevi ayağa kalkışı ifade ediyor). "Ayağa kalkanlar devreye girer. Konu kendileri ile ilgili olmadığında bile istemsizce devreye girerler," diyen O'Malley, "Gerçekten çok can sıkıcı insanlar olabilirler aslında" diye de ekliyor.
Fakat ayağa kalkanlar zorba veya zorbaların havasını söndürebilir; önemli olan bunun çok ince bir rol olduğunu fark etmek ve çocuğunuzun da bunu fark etmesini sağlamak. O'Malley bunu şöyle açıklıyor:
Eğer bir toplu taşıma aracındaysanız ve biri bir başkasına ırkçı bir tacizde bulunuyorsa, hedef alınan kişiyle göz teması kurmak ve destekleyici bir bakış atmak bile zorbalığın azalmasına yardımcı olabilir. Gidip o kişinin yanında durmak, yolculukla ilgili ya da havadan sudan konuşmak zorbanın da gücünün azalmasına yardımcı olacaktır.
O'Malley'nin buradaki düsturu, ayağa kalkan kişi olma rolünü üstlenmek. O'Malley özellikle okullarda ayağa kalkma kültürünü beslemenin çok büyük bir değişimi de beraberinde getireceğini düşünüyor.
Dijitalleşme zorbalığın doğasını değiştirdi mi, yeni bir alan mı sundu?
Dijital çağdaki zorbalığın eskisiyle aynı olduğunu söyleyen O'Malley, önemli farklar olduğunun altını çiziyor. İlk olarak, dijital dünya hedefi insandışılaştırma konusunda çok daha hızlı bir yol yarattı. İnsandışılaştırma ise uzak durmaya çalıştığımız dehşetin ta kendisi.
O'Malley insandışılaştırılan bir çocuğu oradan geri getirmenin çok zor olduğunu söylüyor. Bu yüzden de eğer bu durumun herhangi bir ortamda çocuğunuzun başına geldiğini hissediyorsanız ve okul ya da yetkililer durumu hemen ele almak konusunda sizinle birlikte çalışmıyorsa çocuğu hızla uzaklaştırmanız gerektiği önerisinde bulunuyor.
Fakat dijitalleşme halihazırda insanları insandışılaştırmak için çalışıyor: Örneğin, sosyal medyanın büyük bir bölümü gerçek hayatta olduğunuza çok daha uzak bir insan görünümü yaratmak ile ilgili.
Ünlüler sosyal medyada o kadar başarılı, o kadar güzel, o kadar başka bir dünyadanmışlar gibi bir hava yaratabiliyorlar ki onlara saldırmak kolay oluyor. Bu noktada O'Malley Caroline Flack trajedisi örneğini veriyor: "Öyle bir kültür yarattık ki 'beğen' butonuna basmak sizi bir güruhun parçası, bir izleyici haline getiriyor. Bundan çok daha bilinçli olmamız gerekiyor".
Zorbalıktan iyi bir şey çıkabilir mi?
O'Malley bu soruyu "Kesinlikle" diyerek yanıtlıyor.
Zorbalık nahoş bir durumdur, fakat yaşandığında ne olduğunu çözümlemek, kendi rollerimizi ve çocuklarımızın rollerini derinlemesine ele almak karakterimizi geliştiren bir egzersiz oluyor:
"Çocuğunuz zorbanın kendisi ya da hedefi de olsa, olan biteni durup bir kenardan izlese ya da bir zorbanın ekürisi de olsa bundan ders alabilir ve bu durumun üstesinden gelebilir. Zorbalığın alıcı tarafında olmak travmatik bir durumdur ve her travmada olduğu gibi, özellikle iyi bir desteğiniz de varsa oradan güçlenerek çıkabilirsiniz. Bu, kişiyi büyütebilir. Ona sahip olmadığı bir insanlık durumuna dair bir bakış sunabilir.
"Ve bu durumu yönetmeyi öğrenmek çocuğunuzun hayatı boyunca karşısına çıkacak zor insanları daha iyi anlamasını sağlayabilir". (JM/SD)