Eğitim Reformu Girişimi'nin (ERG) "Uzun Hikâye" yazı dizisinin son bölümü "Çevrimiçi Gençler" yayınlandı.
ERG Araştırmacısı, gazeteci Umay Aktaş Salman'ın kaleme aldığı yazı dizisi; sayılar, istatistikler, uzman görüşlerinin tek başına yeterli olmadığı eğitim alanının öğretmen, öğrenci ve velilerden oluşan gerçek öznelerinin hikâyelerine odaklanıyor.
Araştırmalar, "okullarda, evlerde, sokaklarda verilerin ötesindeki gerçekliği araştırıyoruz. Çünkü her sayı bir hikâye" mottosuyla yapılıyor.
Son bölümün başlığı "Çevrimiçi Gençler"de, tanımların ve verilerin biraz daha ötesine geçerek gençlerin iletişim teknolojileriyle ilişkilerini ve siber zorbalığın gençlerin hayatında nasıl meydana geldiğini anlatıyor Umay Aktaş Salman.
"Fiziksel mekânlar yerini çevrimiçi ortamlara bıraktı"
Bilgisayar, internet ve mobil teknolojilerle dijital dünyanın içine doğan gençler, daha farklı öğreniyor, daha farklı sosyalleşiyor, fiziksel mekânların yerini çoğu zaman sanal, çevrimiçi ortamlar alıyor. Dijital dünya bir yandan da kendi sosyal problemlerini yaratıyor.
Araştırma, bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak kasıtlı olarak birinin duygularını incitmek biçiminde tanımlanan siber zorbalığın da bunlardan biri olduğunu aktarıyor.
Siber zorbalık türleri şöyle sıralanıyor; aşağılamak, iftira atmak, dedikodu yapmak, tehtid etmek/şantaj yapmak, taciz etmek, küfür etmek, utandırmak, dışlamak, özel yaşamın gizliliğini ihlal etmek, kişisel bilgileri ele geçirmek.
"Sonuç: Kızgınlık, endişe, üzüntü, hayal kırıklığı"
Yazıda yer alan verilere göre 7 ve 8. sınıfta okuyan 1400 öğrenciyle yapılan araştırmada öğrencilerin yüzde 57.6'sı sosyal ağlarda "kullanıcıyı şikâyet et/bildir" butonunu kullanıyor. Şikâyet etme nedenlerinin ilk sırasında "sözlü taciz" var.
Oğlan çocuklarının daha çok çevrimiçi oyunlarda, kız çocuklarının ise sosyal ağlarda (Instagram, Facebook, Snapchat) siber zorbalık mağduru olduğu aktarılıyor.
Siber zorbalığın ağır duygusal sonuçlarının olduğunu aktaran araştırma, Kocaeli Üniversitesi'nde TÜBİTAK desteğiyle yürütülen alan çalışmasına göre siber zorbalığa maruz kalan gençlerin yüzde 74'ünün kızgınlık, yüzde 58'inin endişe, yüzde 47'sinin üzüntü ve yüzde 36'sınin ise hayal kırıklığı yaşadığı bilgisini veriyor.
"Küfürle üstünlük kuruluyor"
Tanıklıklar ve anlatımlara sık sık yer verilen yazıda da geçen birkaç örnek şöyle:
- "Bir ara kiloluydum ve Facebook'tan fotoğraflarımı paylaşıp dalga geçiyordu arkadaşlarım. Çok üzülüyor ve sürekli ağlıyordum. Telefon numaram da dağıtıldı. Sürekli cinsel içerikli mesajlar geliyordu. Tanımadığım numaralar arıyordu. Sonunda telefon numaramı değiştirdim. Instagram'da ve çevrimiçi oyunlarda da sözlü tacize uğruyorum. Ben de uyuz olduğum birinin Facebook hesabını çaldım."
- "Uyuz olduğumuz kişilerin hesabını patlatabiliyordum. Eskiden Facebook'un güvenlik açığı fazlaydı. O kişilere zarar verecek şekilde bir şey yapmıyorduk. Sadece hesabı aldıktan sonra kapatıyor, bakmaya bile tenezzül etmiyorduk. Hesabı onun elinden çıksın, kullanmasın istiyorduk. Uyuz etmek gibi yani. Tabii sonra bunun kötü bir şey olduğunu fark ettim."
- "Oyunlarda küfürle üstünlük kurulmaya çalışılıyor. Ezik derler, lakaplar takarlar ve oyundan atmaya çalışırlar. Başıma çok geliyor. Benim hesabım da değerli bir hesap maddi açıdan. Oyuna girdiğimde çok iyi oynadığımda hesabını çalacağım diye tehdit ediliyorum. Zaten bir kere de çalındı. Çalanı buldum, kendi hesabımı geri aldım, onun hesabını da ben çaldım ve arkadaşıma verdim. Ceza olsun. Ben de zorbalık yaptım, karşılıklı oluyor bu işler zaten.Önceden sevdiğim bir kız vardı, gizli hesabım vardı onu takip etmek için."
"Aileler rehber olarak görülmüyor"
"Ailelerine anlatmıyorlar ve onları rehber olarak görmüyorlar" diyen Aktaş Salman şunları aktarıyor:
"Hem gençlerin anlattıkları hem de veriler siber zorbalıkla ilgili önemli bir sorunu daha ortaya çıkarıyor. Siber zorbalığın yarattığı duygusal sonuçlarla tek başlarına mücadele etmeye çalışıyor.
"Yaşadıklarını ailelerine anlatmıyorlar. Siber zorbalığa maruz kalanların yüzde 41'i bu durumu öncelikle arkadaşlarıyla paylaşıyor. Ailesiyle paylaşmayı tercih edenlerin oranı yüzde 37, öğretmeniyle paylaşanlar ise sadece yüzde 15.
"Konuştuğumuz gençler arasında da yaşadığı durumu ailesiyle paylaşan yoktu. Bunun öncelikli sebeplerinden biri "yasak korkusu". İkinci sebebi ise gençlerin, ebeveynlerinin bu konuda bilgili olmadığı için çözüm üretemeyeceklerini düşünmesi.
"Veliler de bu konuda ne yapacağını bilmiyor. Bazıları siber zorbalığın farkındayken bazıları durumun farkında bile değil. 1 ve 5. sınıfa giden iki oğlan çocuk annesi S.T, oğlunun bilgisayar oynarken küfür ve hakarete maruz kaldığını ama bunun adının siber zorbalık olduğunu bilmediğini anlatıyor:
- "İki oğlum var. İkisi de günde birer saat telefonumla oyun oynuyor. Kendi telefonları yok. Birinci sınıfa giden oğluma müdahale edebiliyorum. Daha çok zeka oyunları oynamasını sağlıyorum ama 5. sınıfa giden oğlum savaş oyunları oynuyor. PUBG diye bir şey var. 'Herkes oynuyor' diyor. Nasıl söz geçireceğimi, ne yapacağımı bilmiyorum. Dinlemiyor. Savaş oyunu oynadığı zaman evdeki oyunlarına da bu yansıyor. Hiç hoşuma gitmiyor."
"14 yıldır bilişim teknolojileri öğretmenliği yapan ve siber zorbalıkla ilgili doktora çalışması olan Gökhan Karaosmanoğlu, siber zorbalığın akran zorbalığından farklı olarak mekan ve zaman sınırının olmadığını söylüyor:
- "Her an her yerde ulaşabilir durumdalar birbirlerine. Telefonunu açtığın zaman o mesaj illa ki geliyor. Bazıları engelliyor ama bu kez de başka şekilde ulaşmak mümkün. Kimi cep numarasını değiştiriyor kimi internet kullanmıyor yani kendini yoksunlaştırıyor. Bu da siber zorbalığın etkisinin sürmesi demek. Siber zorbalıkta en önemli görevlerden biri seyirciye düşüyor. Tepki vermek, karşı çıkmak, mağdurun yanında olmak önemli."
Müfredatta ne kadar yer alıyor?
Aktaş Salman şöyle diyor:
"Siber zorbalık güvenli internet kullanımı, etik ve güvenlik gibi ünite konularının içinde işleniyor. Ancak bu konunun etkili işlenip işlenmediği, ele alındığı süre ve içerik de çok önemli.
"İlkokullarda da öğretmenler için bir rehber ve uygulama kitabı geliştirildi. Bu kitabı sınıf öğretmeni "Serbest etkinlikler" dersinde uygulayabiliyor. Burada ise daha çok bilgisayar ve internetle ilgili temel bilgiler veriliyor."
Vizyon belgesinde ne hedefleniyor?
"Öte yandan MEB'in 2023 Vizyon Belgesi'nde de dijital becerilerin geliştirilmesi için içerik geliştirilmesi ve öğretmen eğitimi yapılması hedefi var. Müfredatta yapılacak değişikle de güvenli internet, siber güvenlik, siber zorbalık ve veri güvenliği gibi kavramların ilkokul derslerinin kazanımı hâline getirilmesi amaçlanıyor.
"Önümüzdeki üç yıllık dönemde de ilkokul, ortaokul ve lise seviyelerinde okulda ve okul dışında öğrenciye, öğretmene, eğitim yöneticilerine, kamuya yapılacak çalışmalarla kodlama, 3D tasarım, elektronik tasarım gibi bilişimle üretim becerileri öğrenme süreçlerine entegre edileceği belirtiliyor." (AÖ)
"Uzun Hikâye" yazı dizisinin "Çevrimiçi Gençler" bölümünün tamamını okumak için tıklayın.
Fotoğraflar: egitimreformugirisimi.org