Çizim: Ercan Altuntaş
Kobanî davasının 17. duruşma periyodunun 8. oturumu Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 kişi yargılanıyor.
TIKLAYIN - “Kobanî davasında mahkeme, kendi yarattığı hukuku uyguluyor”
Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
“Hukuk rezaleti devam ediyor”
Avukat beyanlarının ardından önceki dönem HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ SEGBİS aracılığıyla söz aldı, şunları söyledi:
“Siyasi iktidar sadece elinde tuttuğu zor aygıtlarını ve yargıyı kullanarak yönetmeye çalışıyor. Bu davalar gibi tarihe geçmiş bir davada da bu aygıtlar üzerinden geçiriyor. Siyasi iktidarın müdahaleleriyle bu aşamaya gelindi. Yaklaşık bir yıldır her aşamada bizim lehimize bilgileri dikkate almaksızın sizin önünüze hazır belge servis ediliyor. Bir hukuk rezaleti ortaya çıkıyor. Yaklaşık bir yıldır dava böyle gidiyor.
“Yalan olduğu her tarafından anlaşılan delillerin yalan olduğunu ispata zorlanıyoruz. Bu aynı zamanda bize uygulanan kötü muameledir. Duruşma periyodunun ağırlığından tutalım karşımıza çıkan dosyaya kadar. Sorgu sürecinin hızlandırılması için duruşma ciddiyetinden söz ediliyor. Biz bu zamana kadar karşımızda bir ciddiyet tablosu göremedik.
“Tanıklarla bize hakaret edildi”
“Gerçek dışı bir dünyada yaşayan bir aklın, gerçek dışı olan davası var karşımızda. Biz kendi siyasal sorumluluğumuz gereği ciddiyeti devam ettiriyoruz ve karşımızda bunları görmek istiyoruz. Siz iki yıldır bizleri tutuklu yargılarken insanlar yakınlarını kaybediyor. Arkadaşlarımız taziyelerini yaşayamıyor. Ama siyasi iktidara, Saray'a mahkeme kararı yetiştirilecek. Tutuk devam gerekçelerinde tanık ifadelerini çürütmemiz gerekti. Bugün gelinen noktada gerekçe olmayacak şekilde satır satır düştü.
“Bir tanık düşünün farklı isimlerle, farklı zamanlarda dosyaya girip çıkmış, bizimle alakası yok ama gizli bir isim altında dosyaya girmiş. Bu sefer asıl ismiyle dosyaya girdi. Her birisi birbirinden gayri ciddi. Aylarca siz bizi tanık sıfatı adı altındaki varlıklarla uğraştırdınız. Gözümüzün içine baka baka yalancı tanıklığın yanı sıra ahlaksızlık yapanlarla uğraştırdınız. Sokaktaki çocuğun bile ciddiye almayacağı insanları siz bizim karşımıza tanık olarak çıkardınız. Bu, hukuk değil hakarettir. Bize hukuk uygulanmadı, hakaret edildi. Bunların hesabı sorulacak, bunlar böyle kalmayacak.
“Kriminalize edilecek bir şeyimiz yok. Siyasi hasımlarımız var, o yüzden bu salonlardayız. Ben geceye kadar önüme çıkan bu ahlaksızlığı dinledim ama siz de dinleyin. İnsanların hayatları ile oynuyorsunuz o yetmiyor, 'tanıklara ulaşamıyoruz, bize soru gönderin' diyorsunuz. Buzlanmış görüntüleriyle bile karşımıza tanıkları çıkaramıyorsunuz. Kim bu tanıklar? Kendilerini ne sanıyorlar? Tanıkları bizim karşımıza çıkaranlar kendilerini ne sanıyorlar? Biz bu davayı böyle sürdürebilir miyiz?
“AYM hukuk ihlali yaptığını bilmiyor mu?”
“Sonuçlanmamış Kobanî Davasında Anayasa Mahkemesi kanaatini ona göre yazıyor. AYM yaptığının hukuk ihlali olduğunu bilmiyor mu? Hayır, bu kararların çıkması boş yere değil. Bahçeli ‘AYM kapatılsın’ dedikten sonra AYM, bir anayasal kurum olmaktan zaten çıkarılmaya başlandı. Yapılan yeni atamalar ve düzenlemeler karşımızdaki manzaranın ne olduğunu gösteriyor.
“AYM size daha güzel kararlar da servis eder. Ama verilen karar hukuki olmaz. Son dönemde Türkiye anayasasızlaştırılmış şekilde yönetiliyor. Emsal verilen AYM kararları bile kendi içerisinde ciddi çelişkiler barındırıyor. AYM bir geçiş süreci yaşıyor. Yer yer hukuki karar verdiği gibi, yer yer çamları deviriyor.
“Katledilen de biziz, yargılanan da”
“Bu dava HDP’nin kapatılma davasıyla paralel gidiyor. AYM’ye yapılan son operasyon ve Kobanî davasına yönelik müdahaleler birbirine paraleldir. HDP’ye ve halklarımıza dönük operasyonun başka bir aşamaya getirilmeye çalışıldığını gösteriyor. AKP’nin seçimleri kazanma hamlesiyle doğrudan bağlantılı.
“Kobanî demokratik direnişinin yıl dönümünde, katledilen canlarımızın katillerinin ellerini kollarını sallayarak dolaştığını görüyoruz. Bundan 8 yıl önce evlerinde, sokaklarda katledilenler de bizlerdik, bugün yargılananlar da yine bizleriz. Dün öldürenler aynıydı, bugün bizlere karşı operasyonları sürdürenler aynı.
“Cellatlar da elini kolunu sallayarak öldürmeye devam ediyor, mazlumlar da mücadele etmeye devam ediyor. Bugün yitirdiğimiz 47 canımızın ardından gerçek bir adaletin sağlanmamasının krizini yaşıyoruz. Kobanî süreci için adalet sağlanmazsa Türkiye’de adaletin ‘a’ sından söz edilemez. Siyasi iktidar, kriz tablosunu sürdürebilmek için bu davayı sürdürüyor.
“Bugün almadığınız kararlar sizin tarihinizdir”
“Bizler hala o gerçekleri anlatmaya ve açıklığa kavuşturmaya çalışıyoruz, siz yokmuş gibi davranıyorsunuz. Daha ne kadar sürecek bu? Biz burada anlatıyoruz dikkate almıyorsunuz ama bu davanın dışında bu dosyayla ilgili gerçekler ifşa ediliyor. O sürecin, katliamın suçlusunun IŞİD’e destek olan siyasi iktidar olduğu gerçeğini istediğiniz kadar inkar edin ama tarih bu gerçeği karşınıza çıkaracak. Bugün aldığınız kararlar da almadığınız kararlar da sizin tarihinizdir.
“İran’da 'ahlak polisleri' tarafından katledilen Jîna Mahsa Amini için kadınlar büyük bir direniş veriyor. O dönem Kobanî ile ilgili güçlü bir hareket olmasaydı, bugün Türkiye’de kadınlar saçlarının bir tutamı için ölmek zorunda kalacaktı. Çözüm Süreci varken AKP iktidarı ve yandaşları IŞİD ile hareket etti.
“Rojava Kürtleri, PYD yapısı Türkiye ile işbirliğine açık olduğunu defalarca ifade etti. AKP iktidarı o dönem Çözüm Sürecini ve Rojava Kürdistanı ile kurduğu ittifakını HDP’nin iradesinin ortaya çıkmasına engel olmak için her şeyi bozdu. AKP iktidarı, siyasal İslam adı altında Arap gericiliği temelinde IŞİD ile işbirliği yapmıştır. Sınır hattında Kobanî düşmesin diye Türkiye’nin dört bir yanında demokratik eylemlerle mücadele ediyorduk. Bugün de bu mahkeme salonlarında mücadele ediyoruz.
“Saçını süpürge eden kadınların çağı kapanıyor, saçını direniş ve bayrak yapan kadınların çağı büyüyor. Tarih bugündür, bu andır. Bugün her yerde itiraz, akım ve irade var. Gittikçe akılsızlaşan, gittikçe kendi yarattığı kötülükler içerisinde olan iktidar ise tarihin kara bir lekesi olarak kalacak. Bizler bu dava süresi boyunca halkımızı temsil ederek gerçekleri anlatmaya devam edeceğiz.”
Demirtaş: Sıfır delille iddianameyi nasıl kabul ettiniz?
Yüksekdağ’ın ardından söz alan önceki dönem HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, konuşmasına Nagihan Akarsel’in katledilmesini kınayarak başladı. Demirtaş, bir Kürt kadın olan Nagihan’ın çalışmalarının iktidarı rahatsız ettiğini belirterek ailesine başsağlığı diledi.
Savcının mütalaasına ilişkin konuşan Demirtaş, şunları söyledi:
“Eğer savcılık iddianamenin kabulü üzerinden geçen bir buçuk yıl aradan sonra dosyaya giren yeni delile dayandırarak suç isnat ediyorsa, siz heyet olarak sıfır delille iddianameyi nasıl kabul ettiniz? 75 sayfalık mütalaada iddianamede bulunan delillerin hiçbiri yok. Dosyaya yeni girmiş bilirkişi ve tanık beyanları var.
“Madem bu deliller yeniyse, arkadaşlarımız bir buçuk yıldır neden tutuklular? Biz davanın başından beri söyledik, ‘siz kovuşturma değil soruşturma yapıyorsunuz’ dedik. Deliller bittiği zaman biz de savunma yapalım. Savunmasını bitiren arkadaşlarımız yeniden söz alıyor, çünkü sürekli yeni deliller ortaya çıkıyor. Hala delil toplanıyor.
“Siz savcılık yapın ki biz savunma yapalım. Savcı savcılık yapmıyor ki mahkeme yapıyor bunu. Bu mütalaada Yargıtay ve AYM kararları ile bu iddianame arasında zoraki bağ kurulmaya çalışıldı. Burada HDP’ye herhangi bir kişinin flaş disk ile veya hafıza kartı ile not getirdiğine dair hiçbir şey yok. PYD’den gelen hafıza kartı Türkiye’ye getirilmiş kime getirilmiş belirtilmiyor. Savcı giderek örgüt jargonunu kazandı. Hangi parti, hangi örgüt, yok.
“Soylu’ya bağlı birim tarafsız inceleme yapamaz”
“Delillerin çoğunu bizler itiraz ettikçe, gereken kurumlara gönderiyorsunuz. Geçen hafta Süleyman Soylu beni hedef alarak bu davaya müdahale etti ve beni tehdit etti. Süleyman Soylu sıradan bir kişi olsa çok önemli değil, şu anda İçişleri Bakanı.
“İçişleri Bakanının açıktan bu davayla ilgili kişisel taraflılık yaptığı süreçte, İçişleri Bakanına bağlı hiçbir inceleme tarafsız yapılamaz. Bugüne kadar İçişleri Bakanlığına bağlı yaptırılmış bütün bilirkişi incelemelerinin tamamını reddediyorum. Hepsinin tarafsız bilirkişilere gönderilerek alınmasını talep ediyorum. Soylu’ya bağlı birimlerde yapılan incelemeler tarafsız olamaz.
“Süleyman Soylu, bu davaya müdahil değil kişi olarak düşmanlık besleyen bir aktördür. Onun bu kadar müdahil olduğu sürece tarafsız delil toplanamaz. AYM’ye atanan Muhterem İnce, kendisi Soylu’nun yardımcısı iken paraşütle Sayıştay’a atandı. Sonrasında AYM üyeliğine seçildi. Muhterem İnce kayyım süreçlerinin sorumlusudur. HDP’ye adete tavır güderek kayyım süreçlerini yürüten kişidir. Bu kişi AYM’de bizim kararlarımıza bakacak. HDP Kapatma Davasında imzası olacak. Mesele sadece Soylu’ya bağlı kriminal incelemenin çok ötesine geçmiştir.”
Demirtaş, yargılanan bütün siyasetçilerin özgürlüklerini talep etti.
“İddia makamı cübbesinin hakkını vermiyor”
Duruşmada söz alan HDP MYK Üyesi Dilek Yağlı, beyan hazırlamakta ciddi sorunlar yaşadıklarına dikkat çekerek şunları söyledi:
“SEGBİS’te bile beni yok sayıyorsunuz, cezaevinde olan kim? Tutanaklarda isimleri sayıyorsunuz ama sonrası yok. Ayın üç haftasında bilgisayar kullanamıyoruz. İddianamenin yaratıcıları zihnimizi ne kadar abluka altına almaya çalışsa da bizim de eğitimlerimiz ve özgün çalışmalarımız var.
“Savcı Beyin o cübbenin hakkını veren, akla mantığa sığan bir mütalaa sunduğuna şahit olmadık. Mesut Bağcık arkadaşımızın savunması için ‘savunmalarına itibar etmeyiniz’ denilmiş. Hepimiz için ayrı ayrı dil kullanan cesareti edinmiş ki o cesareti de hukuktan aldığını düşünmüyorum.” (AS)