Çocuklar tarafından İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi’nin (ÇOÇA) katkılarıyla hazırlanan Söz Küçüğün adlı radyo programı kısa bir süre sonra, 1 Mayıs'ta beşinci yılını kutlayacak.
Açık Radyo’da yayımlanan programın hazırlanışından sunuluşuna kadar emek veren geniş bir kadrosu var: Anıl Ağırman (11), Beren Oğuz (16), Cihan Doğutekin (11), Deniz Türkeş (19), Emre Doğutekin (15), Gizem Gedik (17), Gülce Şengül (14), Mavi Özkalıpçı 16), Mert Doğan (19), Rabia Kafadar (17), Selen Şengül (16), Utku Meci (19) ve gönüllü olarak destek veren Cem Ağabeyleri Cem Demirayak.
Geçtiğimiz haftasonu ekipten Cihan, Emre, Gülce ve Selen’le bir araya geldik, hem programı konuştuk hem çocuk haklarını.
Sohbetimiz 23 Nisan kutlamalarından takım tutmanın çocuklarda yarattığı etkilere uzandı.
Çocuklar yılda bir günün çocuklara ayrılmasını yeterli bulmadılar, her ay bir gün önerisi geldi; 23 Nisan’ı törenlerle, yürüyüşlerle kutlanması yerine daha fazla eğlenerek kutlanması gerektiğini anlattılar.
23 Nisan
23 Nisan’ı bugünkü şekliyle kutlamaktan memnun olmadıklarını dile getirdi çocuklar.
Emre “sabahları okula gidilir, tören olur, yürüyüş, gösteri yapılacaksa yapılır, sonra eve yollanır” diyerek klasik formatta bir 23 Nisan’ın fotoğrafını çekti.
Ardından da ekledi. “23 Nisan dedikleri o kadardan ibaret. Sadece çocuğun adı var. Çocuklara sormak lazım aslında ne yapmak istiyorlar diye.”
Gülce ise memnuniyetsizliğin sadece çocuklarla sınırlı olmadığını vurgular gibiydi. Çocukları bir stada toplayıp bayrak sallatmaktan herkes ne kadar memnun tartışılır.”
Ne yapmak istersiniz 23 Nisan’da?
Emre: Zorunlu olarak yürüyüş yapmak istemezdim.
Cihan: Daha eğlenceli şeyler yapmak isterdim.
Mesela?
C: Çocukları istedikleri bir yere götürüp pamuk şeker alınabilir. Eğlenceli ve daha çok şey öğrenebilecekleri yerlere gidilebilir.
E: Sınıf öğretmenleri gezmeye, etkinliklere götürebilir. Tiyatrolar olabilir mesela...
C: 23 Nisan yılda bir kez. Halbuki çocuklar için günler daha fazla olabilir. Haftada bir ya da ayda bir; her ay bir çocuk günü!
Gülce: Öğretmenlerin bu konuda daha araştırması gerek. Nerelere götürülebilir. Mesela o ay işlenen konulardan çıkarak gidilecek yerler bulunabilir. Hem öğrenme hem eğlenme. Böyle bir gün çocukların ders dışında başka bir şeye kafa yoracakları bir gün olur. Güzel olur.
Selen: Böyle hayal edince aklıma gelen şu: Kocaman yeşil bir alanda dev ekranlar kurulsun, çocuklar için sinemalar, birlikte oturup konuşabilecekleri, eğlenebilecekleri etkinlikler olsun.
Yetişkinler bunu nasıl karşılar?
E: Annem gönderiyor böyle gezilere. Ebeveynler olumlu yaklaşır.
Öğretmenler?
G: Genel olarak öğretmenler bizim eğlenmemizi istiyor ama bir sürü kişinin sorumluluğunu alacakları için onlara o kadar cazip gelmeyebilir. Ne kadar bizi mutlu olmamızı isteseler de...
Okullar törenlere katılımı zorunlu tutuyor mu?
G: Gelmeyince yok yazılıyorsunuz. Hala soruyor öğretmenler neden gelmedin diye?
Radyoda 23 Nisan programını nasıl yapıyorsunuz?
S: 23 Nisan programlarını konuksuz yapıyoruz. Herkes kendi düşündüklerini anlatıyor, başka çocuklardan aldığımız görüşleri, fikirleri anlatıyoruz.
Genel olarak programda ne yapacağınıza nasıl karar veriyorsunuz?
G: ÇOÇA ile çocuklar bir arada kotarıyor. Genelde bize yardımcı olan yetişkin ekibi bir konu buluyor, ister misiniz diye soruyorlar. Biz okula çok zaman ayırıyoruz, zamansızlık sorunumuz var.
E: Bazen de beyin fırtınası yaratarak biz öneri getiriyoruz.
S: İçinde çocuğun olduğu, çocuklarla ilgili bir konu yakalarsak tamam diyoruz. Temelde konular çocuk haklarıyla ilgili tabii.
G: Her konunun içinde çocuk var aslında, kenarından köşesinden çocuk geçiyor diye düşünüyorum.
C: Son olarak konuklarla birlikte çocuğun korunması üzerine yaptık.
Programdan önce ne yapıyorsunuz?
E: Konu hakkında bilgi sahibi olmak, hazırlanmış olmak, konukla daha önce konuşmuş olmak iyi oluyor.
S: Ekipten Mertle birlikte sosyal medya ve çocukla ilgili bir program yapmıştık. Geniş bir konuydu konuşulacak çok şey vardı.
Programınızı dinleyebiliyor musunuz?
E: Programın yayın saati okul saatlerine denk geldiği için dinleyemiyoruz. Sonra internet üzerinden...
Sosyal medyayı kullanıyor musunuz?
S: İster istemez kullanıyorsunuz sosyal medyayı. Yararı var tabii ki ama bir o kadar zararı da var.
Ne gibi zararlar?
S: Sosyal medyayla ilgilenirken bazı şeylerden mahrum kalınıyor. Yüz yüze iletişim kısıtlanıyor. Her şey elimizin altında olunca insanlar pek uğraşmıyor.
G: Aynı anda insanların haber almasıysa yararlarından biri.
Hem çocuk hem yetişkin konuklarınız oluyor. Hayatta da gözlemliyorsunuz; yetişkinlerle çocuklar arasındaki temel fark ne?
S: Çocukların hayal dünyası çok geniş. Büyüdükçe, sorumlulukları arttıkça o hayal dünyası küçülüyor.
Çocukların istedikleri şeyler farklı, daha çok mutlu olmak istiyor, daha fazla eğlenmek istiyorlar.
G: Çocuklar daha saf ve düşünceleri daha açık. Büyükler bir tercihte bulunurken bunun getirisi, olup olamayacaklarını düşünüyor. Ama çocuklar sadece istediklerini dile getiriyorlar. Büyükler olumsuz yerlerini düşünür.
E: Biraz daha işlerine gelen şekilde düşünür. Yetişkinler çocukların istediklerine işlerine geldiği gibi yaklaşıyor.
Yetişkinler takım tutuyor mesela... Çocuklar da tutuyor mu?
S: Takım tutmak zorunda olmak çok saçma geliyor bana. İnsanları birbirine düşman yapıyor gibi geliyor. Birbirlerine karşı tutumlarını önyargılarla başlatıyor.
Aileler çok küçük yaşlarda takım tutturuyorlar; özellikle erkek çocuklara. Küçücük çocuklar aynı takımı tutmuyorlarsa birbirlerine karşı antipati duyuyorlar. Çok yanlış. Günümüzde çoğu olay böyle şeylerden çıkıyor zaten.
G: Kardeşimiz Can’ın takım tutma anlayışını beğeniyorum ben. Bütün takımları tutuyor. Aslan, kartal gibi simgeleri var ya; işte onların birleşmesiyle çok güçlü oluyormuş. Dünyayı temsil ediyormuş böylece.
Sizce çocuk haklarından çocuklar ne anlıyor?
G: Çocuk haklarının ne olduğunu bilmeyen çocuklar var. Biz biraz da bunun için uğraşıyoruz. Çocuklar haklarından haberdar olsun diye. Soruduğumuzda genelde oyun hakkını ve eğitim hakkını söylüyorlar.
E: Kimse tam olarak çocuk haklarını bilmiyor.
S: Bence daha önemlisi hakkımız olduğu söylenen ama yapılmayan noktalar. Mesela herkesin eşit olduğunu söylüyorlar. Eğitimde, barınmada, sağlıkta, farklı yerlerde yaşayanlar olsun hala eşit değiliz.
Çocuklar öncelikli olmuyor. Kenara atılıp susturuluyorlar genelde. Hiç kimse onlara ne düşündüğünü sormuyor. Bizim bu programı yapmamızın nedeni de bu zaten. Özgür biçimde kendi istediğimiz her şeyi söyleyebiliyoruz.
G: Bize sunulan haklar yeterli ama bu haklar ne kadar uygulanıyor; çoğu zaman uygulanmıyor.
E: Çocuklar haklarını bilmeliler ki yeri geldiğinde savunsunlar.
Medyada çocuklarla ilgili haberlerden aklınızda ne kalıyor?
G: Çocuğa şiddet haberlerde en çok gördüğüm şey. En fazla aklımızda kalan haberler hapse atılan çocuklar, çalıştırılan çocuklar... Bunlar bizi üzüyor. Önlenmeye çalışılıyor ama önüne geçilemiyor.
Eğitim alanında da çok sık değişiklik yapılıyor; kanunlar, yönetmelikler değişiyor. Bizim de en sık konuştuğumuz konu haline geliyor.
Nasıl tepkiler var?
S: Yararlı olduğunu düşünenler var ama genel olarak pek memnun değil kimse. Okula başlama yaşı daha da düştü. Erken başladıklarında bazı şeylerden daha da az yararlanabilecekler. En yakın örnek benim kardeşim. Bir sene daha arkadaşlarıyla vakit geçirip oyun oynama hakkını kullanabilse, daha fazla zaman ayırabilse çok daha iyi olur.
E: Çocukluğun yaşanması lazım. Küçük yaşta yaşanması gerekenler okulda yapılabiliyor mu? Eğitim sisteminde bu da tartışılmalı. (YY)