"Yetişkinler, çocukların kitap okuma sürecine gardiyanlık etmemeli, onları seçim yapma özgürlüğüyle baş başa bırakmalı” diyor Yazar Züleyha Ersingün.
Kim bilir belki de kendisinin de bu kadar etkileyici kitaplar yazmasının bir nedeni de burada saklı.
Ersingün’ün çocuk edebiyatındaki “Hayal Peşinde” ile başlayan yazma macerası, aradaki dört romanla birlikte, son olarak “Lori’nin Masalı” adlı bir resimli çocuk kitabıyla çeşitlendi.
Ayrıca hatırlatayım, Ersingün, "Çocuklar, estetik ve edebi kaygılarla yaratılmış iyi öyküleri anlar ve bunlardan keyif alır, hafife alınmayı sevmezler” diyor.
"Çocuğu hafife almayın"
Sevgili Züleyha’yı bu son kitabını imzalatmak için gittiğim İstanbul Kitap Fuarında görmüştüm. Onu, imza vermek için bulunduğu standın önünde çocuklarla el ele göz göze gördüğümde hem öğretmenliği hem de kitaplarıyla çocukların gönlünde taht kurduğunu anladım. Çocuklar içtenliği en çabuk çözen varlıklar bence. Bu durumun okudukları kitaplar için de geçerli olduğunu düşünüyorum. İlgisiz kaldıkları kitapları anlamadıkları için değil de samimi bulmadıkları için okumuyorlar belki de, sen ne dersin Züleyha?
Merhaba Elif, öncelikle çok teşekkür ederim. Çocukların içtenliği çabuk çözdükleriyle ilgili söylediklerine katılıyorum. Çocuklar yetişkinlerin aksine duygularını hakkını vererek yaşıyorlar. Samimi bir endişe, uçarı bir neşe, saf hüzün…
Bu yüzden sizin içtenliğinizi kolayca hissediyorlar. Çocuklarla iletişim kurarken sıklıkla atladığımız bir şey var. Çocuğu hafife almaktan kaynaklanan bir zaaf bu. Çocuğun sorunlarını bilmenin, ihtiyaçlarını tespit etmenin iletişimin temeli olduğunu sanıyoruz. Oysa herkes gibi, hatta belki biraz daha fazla, anlaşılmak istiyor çocuklar.
"Çocukların hevesle başlayıp bitiremediği metinler çok fazla"
Evet, kesinlikle haklısın. Peki, çoğu yetişkinin kafasına taktığı “okuduğunu anlama” meselesine gelelim. Bu durum çocuk kitaplarında yanlış anlaşılıyor sanki. Özellikle resimli kitaplar özelinde ve her birinin çocuğun ilk karşılaştığı sanat eseri olduğunu da kabul ederek soruyorum, sanatın tek bir anlamı olabilir mi? Yani çocuğun resimli çocuk kitabını anlamaması gibi bir durum söz konusu olabilir mi?
Beliz Güçbilmez “Sanat yapıtlarını anlamamak imkansızdır” diyor. Bir sanat yapıtının kiminle nasıl konuşulacağına, o yapıtın nasıl yorumlanacağına karar veren yetişkin icadı sanat hegemonyası, çocuk kitapları dünyasında çocukların bir kitaptan kendi çıkardıkları sonucu çıkaramadığını ve dolayısıyla yapıtı “anlamamış” olduklarını iddia eden yetişkinler tarafından temsil ediliyor.
Çocuğun alımlamasının farklı olması, bunun “anlama” ile ilgisi olmaması bir tarafa, asıl yetişkin alımlamasıyla aynı olmasının ürkütücü olduğunu düşünüyorum.
Peki, gerçekten çocuk okuduğu metni anlamamış olsun, bu sadece çocuğun yaşı, kelime bilgisi ya da algısıyla mı ilgili? Özellikle çocuk edebiyatında kullanılan dil ve anlatım teknikleri nasıl olmalı sence?
Çocuk edebiyatının varlık nedeni çocuklara sunduğu önceliktir. Bir çocuk okumak istediği halde kitabı anlamıyorsa, o metnin çocuk okurlar için de yazılmış bir metin olduğundan emin olmak gerektiğini düşünüyorum.
Çocuk edebiyatında kullanılan dil, elbette çocuğun anlam evrenine, dil gelişimine uygun olmalı ancak bu ifade çocuklara tatsız, yavan, kolaya kaçan, öngörülebilir metinler yazılması konusunda cesaretlendirici olmasın diye altını çizmek isterim. Çocukların büyük bir hevesle başlayıp bu nedenle bitiremediği metinler, anlayamadığı metinlerden daha fazla.
"Yetişkin endişesi duymamalı bir çocuk"
Metafor ve alegori arasındaki temel fark nedir? Çocuk edebiyatında metafor ve alegori kullanımı hakkında ne düşünüyorsun? Bu tür ifadeler çocukların metinlerle nasıl bir ilişki kurmasını sağlıyor?
Bu farkı elbette konunun uzmanları daha iyi açıklayacaktır. Ben kısaca metaforun mecaz ve benzetme ile benzer bir mantık üzerine kurulu olduğunu ancak metaforun iki öğeyi birbiriyle ilişkilendirme esasına dayandığını, bu ilişki ve ima edileni gizleyerek benzetmeden ayrıldığını söyleyebilirim.
Alegori ise eserin bütününe ilişkin ve niteliğiyle ilgili. Sembol ve mecazın hikâyenin tamamına yayılması ve öykünün aslında başka bir şey anlatması durumu, meşhur Hayvan Çiftliği’nde olduğu gibi.
Düşünüyorum da kim çocukken Alice’i anladı ki. Bu yüzden büyüyünce yetişkinler için yazılmış açıklamalı notlarını okuduk koşa koşa. Bence hala tam anlamadığımız yerler var bu arada. Çocukken okuduğum ancak yazarın o eseri yazarken yapmak istediği şeyi yıllar sonra tam olarak fark ettiğim böyle yapıtlar var.
Ben çocuk gözümle onu başka bir yerden okumuşum. Bu, o eseri sevmeme engel olmadı. Bazılarının ise bende yarattığı hissi, farkındalığı ise hiç unutmadım. Çünkü beni hafife almadan, estetik ve edebi kaygılarla yaratılmış iyi öykülerdi.
Bu tür edebi araçların çocukların gelişimine etkileri nelerdir? Metafor ve alegoriler, çocuklara soyut düşünme becerisi kazandırabilir mi ya da bu tekniklerin çocukların okuma hevesini etkilediğini düşünüyor musun?
Kurmacalar ürettikleri bağlamlarla evrensel doğruları sınar, sorgular. Bize kendimizi keşfetme, dünyayı değiştirme cesaretiyle, uğruna savaşacak fikirler verir.
Bu esnada bize böyle hissettiren, düşündüren ışığın kaynağını bilmesek de yolumuz aydınlanır.
Ben böyle metinler okumayı seviyorum. Çocuklar için de daha azına razı değilim. Elbette bu bir tercih meselesi. Okurluk tercihleri ve alışkanlıkları arasındaki çeşitlilik, çocuk okur için de geçerli.
Bir Hayal Peşinde söyleşisinde çocuklardan biri kitabı okurken o fantastik ülkede neler olacağını çok merak ettiğini ancak kızlar annelerinden izin almadan bu maceraya atıldığı için çok endişelendiğini söylemişti.
Bunu çocuklara yapmamalıyız. Onları gerçeğin, şimdinin sınırlarına, ille de aşina olduğu satırlara, mekanlara hapsetmemeliyiz. Bir metne kendini kaptırmışken yetişkin endişesi duymamalı bir çocuk. Kurmaca, kişi kendini güvenle oyuna, gizeme, maceraya ve düşlere kaptırdığı için güzeldir.
"Okuma sevgisi aşılama kaygısını bir kenara bırakmalıyız"
Gelelim okuma etkinliklerine… “Çocuklar Kitaplar Ejderhalar” adlı podcast yayınının “Çocuk Kitapları ve Çapraz Promosyon” adlı bölümünde “okumayla ilişkili tüketim biçimlerine, çocuklara yeni hayaller kurdurmayan, tutkularını beslemeyen etkinliklere ve kuru bilgiye isyan ediyoruz” diyorsun. Çocuk kitabı etkinlikleri neden yapılır?
Çocuklarla okuma kültürüne hizmet eden etkinlikler yapılmasını, bir çocuğun okumayı öğrenmesine, kitap seçmesine, tercihler belirlemesine yakından tanıklık eden biri olarak çok önemsiyorum. Çünkü okuma kültürü o kitap okuyan çocuğu bir okura dönüştürecek. Öte yandan kitapları yaşantısıyla ilişkilendiremeyen, bu yüzden de kitaplara mesafeli olan çocukların önyargısını kırmasında da böyle etkinliklerin etkili olduğunu düşünüyorum.
Okumanın bir kültür haline gelmesi, içselleştirilmiş bir okuma anlama faaliyeti çocuklar ve ülkemiz adına, okuyan yazan her insanın en büyük hayalidir. Bu bağlamda yazarın, çizerin, editörün, çevirmenin bir kütüphanede, sınıfta, fuarda okurlarla buluşmasını önemsiyorum. Bu konuda bakanlıklar, yayıncılar, sivil toplum kuruluşları, okullar daha da etkin olmalı, kitabı ve kitaplarla ilgili bu etkinlikleri her çocuk için erişilebilir kılmalıdır.
Yazmakla hayat arasındaki devamlılığı kaçırmak bir yazarın başına gelebilecek en zorlayıcı durum gibi geliyor bana. Bir diğeri ise üzerinden defalarca kez geçilip sınanmış bir yolda, onaylanmış bir rotada hareket eden birine dönüşmek.
Bir çocuk kitabı yazarı olarak herkesin “mış gibi” yaptığı, parlak kazanımlarla bezeli ama çıkardığı gürültüyle kurbağaları güldüren, güncel, moda, popüler ve ticari heveslerle düzenlenen, çocuğu ve ebeveyni suiistimal eden etkinliklerin bu rotanın temel taşları olduğunu kendime sürekli hatırlatıyorum.
Bu etkinliklerin çocukların okuma alışkanlıkları ve okuma sevgisine katkıda bulunduğunu düşünüyor musun? Hem sınıfında hem bu tür okuma etkinliklerindeki gözlemlerine dayanarak çocukların metinlerle etkileşimleri nasıl bir ortam varsa olumlu yönde değişiyor?
Bazı metinleri birlikte, özgürce konuşup tartışarak okumanın gücüne inanıyorum. Çocuklarla farklı düşünme ve yaşam biçimlerine örnek sunan, farklı kültür ve öncelikleri anlama imkânı veren metinleri birlikte okuyarak birbirimizle okuma, anlama deneyimlerimizi paylaştığımız bir pratiğimiz var.
Bir metinde okunan sözcükler dışında da keşfedecek bir şeyler olduğunu gören ve tespitlerinin saygı gördüğünü hisseden çocukların heyecanı da gelişimi de hayranlık uyandırıcı.
Birlikte okunan kitapla ilişkili bir gezi, müze ziyareti, bir sanat etkinliği ya da performans çalışması ise bizi hem ortak bir hikâyede hem de anıda buluştururken, o heyecanla beklediğimiz soruyu sorduruyor. Şimdi ne okuyacağız?
Okuma sevgisini aşılamak için kitap etkinlikleri dışında neler yapılabilir? Eğitimciler, aileler ve yazarlar olarak hangi stratejileri uygulayarak çocukların kitaplara olan ilgisini artırabiliriz?
Öncelikle okuma sevgisi aşılama kaygısını bir kenara bırakmalıyız. Okumayı seven ancak çok fazla seçeneği olmayan pek çok insan gibi ben de okumaya yanlış kitaplarla başladım. Yine de bu bana engel olmadı, okumaya devam ettim. Okumakla ilgili asıl şansım, kendi haritamı çizme hakkına sahip olmaktı. Bana durmadan kitap okumam gerektiğini söyleyen, okumadığım için endişelenen kimse yoktu.
Günümüzde okumanın yalnız yapılan kişisel tercihlere dayalı bir iş olduğu unutuldu. Ben okumayı türlü gerçeklikten ve yetişkin gözetiminden uzakta bir eylem olduğu için sevmiştim. Orada tek başımaydım. Kimse beni umursamıyor, gözetlemiyordu. Özgürdüm!
Bu yüzden çocuklara seçim yapacak, tercihlerini belirleyecek çeşitlilikte kitaplar sunup kenara çekilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Yetişkinler kitap okuyan çocuğa gardiyanlık etmeyi bırakmalı.
Son olarak en son bitirdiğin bir yetişkin ve bir çocuk kitabıyla, okumak için sıraya aldığın kitaplar hangileri diye sormak isterim. Nice kitaplarda buluşmak dileğiyle, zaman ayırdığın için çok teşekkürler.
En son Fabien Toulme’nin Dünyadan Yansımalar Mücadele adlı çizgi romanını okudum. İstanbul’u ziyaret ettiğinde düzenlenen etkinlikten hatıraydı ve adıma imzalanmıştı. En son okuduğum çocuk kitabı ise Çocuklar Kitaplar Ejderhalar Podcast Yayını için ikinci kez okuduğum, Maite Carranza’nın yazdığı Hayatımın Rolü kitabı oldu. Uzun yıllar rafa kaldırmayıp tekrar tekrar okuyacağıma eminim.
Yetişkin kitabı olarak sırada İntermezzo var. Ben de pek çok okur gibi Sally Rooney’in son kitabını merak ediyorum. Çocuk kitabı olarak ise kıymetlimiz Sydney Smith’in dilimize yeni çevrilen “Hatırlıyor musun?” adlı kitabının yolunu gözlüyorum.
Ben de bu güzel ve pek çok şey üzerine yeniden düşünme fırsatı bulduğum soruların için teşekkür ederim Elif. Sevgiler
Çocuklar Kitaplar Ejderhalar Podcast Yayını
https://open.spotify.com/show/2554n8imK9zWC0mar4XcVl
(EÇ/EMK)