Doktor yazar Gülay Pamuk, benim edebiyat yolculuğundaki en yakın yol arkadaşım. Kendisi ve Nevzat Süer Sezgin’le birlikte, toplumsal cinsiyet eşitliğini odağına alan çağdaş masallar düşüncesiyle projelendirdiğimiz, “Mor Masallar” adlı yepyeni masallar içeren bir kitap hazırladık.
Ayrıca Gülay’ın, Yakın Yayınlarından “Unutkan Dede’nin Maceraları” ile Persona Yayınlarından “Cancan ile Kuki” adlı öykü kitapları yayımlandı. Henüz bu kitaplarla buluşmayanlar için küçük bir hatırlatma da yapalım, Mor Masallar kitabının tüm geliri Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfına, Cancan ile Kuki’nin geliri ise Kadın Hekimler Eğitime Destek Vakfına aktarılıyor.
Son olarak, Varyant Yayınlarının Eksi 18 Edebiyat Topluluğu ile birlikte, Cumhuriyetin 100. Yılı için hazırladığı sekiz kitaplık seriden “Gelibolu’nun Işıkları” adlı romanın yayımlandı.
"Tek amacım, kendilerine giden yolları keşfetmelerini sağlamak"
Hem üretken hem de toplumsal konulara duyarlı bir yazar olarak bundan sonrasını senden duymak isterim. Çocuklar için yazmak senin için ne ifade ediyor?
Davetin beni çok mutlu etti Elif. Yol ve rol arkadaşım olarak seninle söyleşmek eminim çok keyifli olacak.
Çocuklar için yazmak her şeyden önce bana iyi geliyor. Çünkü yazarken kendi çocukluğumu sık sık ziyaret ediyor, onunla dertleşiyor, gerçekleşmiş ya da gerçekleşmemiş hayallerine yeniden kulak veriyorum ve “Sen olsaydın ne yapardın?” diye sorular sorarak onun tecrübelerinden yararlanıyorum.
Çocukluğuyla buluşan her yetişkine, yeniden veya başka şekillerde büyümenin yolları da açılır, diye düşünüyorum. Ben açılan bu yollarda yürürken yanıma diğer çocukları da alıp, sürekli değişen manzaraları izletmek istiyorum.
Bazen kendi deneyimlerime dayanarak bazen de birlikte deneyimleyerek; engin düzlüklerde koşmanın bizi özgür hissettirdiği gibi dik yokuşları aşmanın da bu özgürlüğün bir parçası olduğunu göstermek istiyorum. Aslında tek amacım, kendilerine giden yolları keşfetmelerini sağlamak.
Prof. Dr. Selçuk Şirin, özellikle çocukların ilk üç yılının, onların beyin gelişimi dönemi ile birlikte “sosyal ve duygusal gelişim” dönemi olduğunun da altını çizerek, bu dönemde okunan kitapların çocukların ruhsal geleceği için kritik bir rol oynadığını söylüyor. Aynı zamanda “Bu dönemde ebeveynlerin çocuklarıyla güvene dayalı bir bağ kurmaları, bağlanma teorisi açısından da önemlidir,” diyor. Nedir bu bağlanma teorisi ve çocuğun hayatında neden bu kadar önemli?
Bağlanma teorisi günümüzde üzerinde çok durulan bir konu. Çünkü bu teoriye göre bireyin tüm yaşamı, bağlanmanın sağlamlığıyla şekil alıyor. Benlik algısı, diğer insanlara bakış açısı, arkadaşlık, okul başarısı, sosyalleşme, evlilik ilişkileri… Yani insanın ruhsal iyiliğinin temeli gibi düşünebiliriz. Bağlanma teorisi bize; bireyin bebekliğinden itibaren başlayan annesi ya da birincil bakım veren kişiyle kurduğu güven, ihtiyaçlarının karşılanması ve desteğe dayalı bir ilişkiyi anlatır. İnsan korunmasız ve yardıma muhtaç bir şekilde doğar.
Bu zaten herkesin bildiği gibi evrimsel bir gerçek. Bebek her ağladığında, neye ihtiyacı olduğunu hissedip ona sevgiyle karşılık veren biri vardır. O da genellikle annedir. Anneyle yaşamın ilk yıllarından itibaren başlayan bu alma verme dengesinin sağlıklı ve sürdürülebilir olması en önemli nokta aslında.
Bebeğe ya da çocuğa, “Ben senin yanındayım, yanında olmaya devam edeceğim, güvendesin, seni anlıyorum” gibi mesajlar doğru bir şekilde verildiği sürece ayaklarının üstünde duran, kendine güvenen, sağlıklı ilişkiler kurabilen, stresle, kaygıyla, depresyonla ve birçok zorlukla kolaylıkla baş edebilen bireyler yaratmış oluruz.
Anneyle çocuk arasındaki bağı geliştiren, kalitesini artıran faktörlere dikkat etmeli ve ebeveynleri bu konuda bilinçlendirmeliyiz. Çocuğun uykusuna, açlığına, bakımına önem verdiğimiz gibi ona sevgimizi, ilgimizi hissettirebileceğimiz ruhsal iyiliğini sağlayan destekleyicilere de ihtiyacı olduğunu unutmamalıyız.
Çocukla güvenli bir bağ oluştururken kitaplar oldukça kolay ulaşılabilir ve bir o kadar da önemli bir araç diyebiliriz o zaman öyle değil mi? Kitap okumanın hem güvenli bağlanma sürecine hem de çocuk gelişimine nasıl katkıları var anlatabilir misin?
Evet, kesinlikle haklısın. Kitaplar tam da bahsettiğim bu destekleyicilerden biri. Güvenli bağlanma için, çocukla geçirdiğimiz kaliteli vakitler çok değerlidir.
Anne karnındaki bir bebeğin yaklaşık altıncı ayda işitsel fonksiyonlarının geliştiğini biliyoruz. Anne, hamileliğinin bu aylarından itibaren kitap okumaya başlayabilir. Bebek annesinin sesini tanır, alışır. Doğumdan sonra da tanıdığı sesin verdiği güvenle rahatlar ve sakinleşir. Yaşamın ilk yıllarında kitapla tanışmak neden bu kadar önemlidir, diye soranlar olabilir.
Aslında buradaki en önemli amaç, kitabı güvenli bağlanma için bir araç olarak kullanmaktır. Çocukla vakit geçirmenin, onunla ilgilenmenin, paylaşmanın, temasta bulunmanın, “sana değer veriyorum” demenin aracıdır. Kitap, bu mesajları alan bir çocuk için her zaman değerli olacaktır.
Çünkü ihtiyaç duyduğu bağın bir objesi olmuştur. Elbette ki çocuğun zamanla gelişen algı, kavrama ve dil yetisi ile birlikte kitaplara olan bakış açısı genişleyecek; ona merak, hayal, oyun, anlama, öğrenme evrenini açacaktır. Böyle büyüyen çocuklar için ileriki zamanlarda okumayla ilgili pek problem olacağı da düşünülemez.
"Kitapla, çocuk kendi duygu ve düşünceleri tanır"
Özellikle çocukların ilk üç yılında kitapla karşılaşmasında “etkileşimli okuma” kavramı ortaya çıkıyor. Bu dönemde kitap okurken “tensel temas” ve “diyalog” ön planda tutuluyor. Ebeveynler, çocuklarıyla kitap okurken hangi yöntemleri kullanarak etkili bir deneyim yaratabilirler?
İlk üç yaş, henüz okuma yeteneğinin gelişmediği bir dönemdir. O nedenle dışarıdan birinin desteğine ihtiyaç vardır. Etkileşimli okuma tam da bu konuda bize yardımcı olan bir yöntem. Birincil bakımı veren kişi/ anne, çocuğa aynı kitabı defalarca okuyup farklı biçimlerde değerlendirebilir.
Örneğin bir defasında kahramanın davranışlarını incelerken, bir defasında duygularına yönelebilir. Açık uçlu sorular sorarak sohbet edebilir. Böylelikle kitaptaki kahramanlar ve olaylar sayesinde çocuğun kendi duygu ve düşüncelerini tanımasını ve bunu ifade edebilmesini sağlar.
Peki kitap seçiminde ve okuma şekillerimizde nelere dikkat etmeliyiz?
Öncelikle çocuğun yaşına göre tercihlerde bulunmak gerekir. İlk aylarda bebeğin görme yetisinin gelişmesine de katkıda bulunan parlak renkler veya siyah- beyaz gibi keskin zıtlıkların kullanıldığı resim ve çizimleri olan kitaplar tercih edilebilir.
Resmi bol, metni az veya tamamen sessiz kitaplar bu dönemde uygun olacaktır. Bebeğin dokunduğunu ve ağzına götürebileceğini düşünürsek sağlığa zararlı olmayan karton ve kumaş materyallerin kullanıldığına emin olmalıyız. Doğru kitabı seçtikten sonra geldik okuma şeklimize.
Daha önce de belirttiğim gibi okumanın amacı çocukla kaliteli ve etkin bir vakit geçirmek. Onu tensel temasta bulunacağımız bir şekilde kucağımıza alabiliriz.
Dokunma hissi çocuğa güven ve rahatlama hissi verecektir. Kitap okurken, sesimizi ritmik, alçalıp yükselen, kahramanlara göre değişen tonlamalarda kullanmalıyız.
Tekrarlar yapabilir, resimle ilgili sorular sorabilir, hayvanları taklit edebilir, diyalogları oyunlaştırabiliriz. Oluşturduğumuz her eğlenceli etkinlik çocuğun ilgisini çekerek, dinleme yetisine katkıda bulunacaktır.
Çocuk, değer gördüğü, eğlendiği, sevildiğini hissettiği bu vakitleri iple çekecektir. Zaman geçtikçe kitap okumanın diğer kazanımlarını da elde edecektir.
Sözcük dağarcığı artan çocuğun algılama, kavrama, bilinç düzeyi gelişecek, dil becerileri artacak, böylelikle kendini daha iyi ifade etme, duygularını yönetebilme, sosyal ortamda cesurca öne çıkabilme becerilerini elde edecektir.
"Ekmek fiziksel açlığımızı nasıl gideriyorsa kitaplar da ruhsal ve duygusal açlığımızı giderir"
Tüm bu anlattıkların özelinde belki de her şeyden önce ebeveyn ya da bakım veren adaylarını çocuk kitaplarıyla buluşturmamız gerekiyor, ne dersin? Gebeler ya da bakım verenler için verilen eğitimlerde çocuk kitaplarının yeri var mı? Yoksa bile bir hekim olarak neler önerirsin?
Çok haklısın ve gerçekten önemli bir konuya değindin. Kitapların çocuk gelişiminde ne kadar değerli bir yerde olduğu ortada. Peki ebeveynler bunun farkında mı?
Ne yazık ki bu yönde bilinçlendirmeyle ilgili çalışmalar yok ya da çok yetersiz. Çoğu yetişkine göre çocuk kitaplarının görevi, çocuklara okuma alışkanlığını kazandırmak, yeni bilgiler öğretmek ve okul başarılarına katkı sağlamak gibi görünüyor. Oysaki bunlardan hiçbiri değildir görevi. Kitaplar ister çocuklar için olsun ister yetişkinler için olsun, ekmek gibi su gibi ihtiyaçtır bence.
Ekmek fiziksel açlığımızı nasıl gideriyorsa kitaplar da ruhsal ve duygusal açlığımızı giderir. Bunu anlayan her yetişkin elbette ki çocuklarını kitaplarla buluşturacaktır. Gebe okullarında daha çok doğum ve doğum sonrası bakım, beslenme, egzersiz gibi eğitimler veriliyor. Bir hekim olarak, bakanlığın gebe okullarının eğitim içeriğine çocuk kitaplarını da koyması gerektiğini düşünüyorum.
Bunun dışında bazı gönüllü eğitim vakıflarında, anne babalara kitap okumanın önemi konusunda eğitim verildiğini biliyorum. Yine bu konuda birçok araştırma yazısı mevcut.
Okuduğum bazı makale ve tezlerde karşılaştırmalar vardı. Örneğin, kendilerine ebeveynleri tarafından etkileşimli kitap okunan çocuklarla, okunmayan çocukların sosyal ve duygusal davranışları arasında oldukça büyük farklar olduğu gözlenmiş. Kitap okunan çocuklar, sosyal ortamda öne çıkabiliyor, sorunlara olumlu çözümler bulabiliyor, duygularını ve isteklerini ifade edebiliyorken; kitap okunmayan çocukların sosyal ortamlarda çekingen, arka planda kalma gibi davranışlar sergilediği görülmüş.
Bu söyleşiden sonra sosyal ve duygusal sağlığımız açısından basılı kitaplara daha çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Peki, sen çocuk edebiyatının geleceği hakkında ne düşünüyorsun? Teknolojinin ve dijital medya içeriklerinin bu alandaki etkilerini nasıl değerlendiriyorsun?
Gelişen ve yenilenen dünyada çocuk edebiyatını teknoloji ve dijital medyadan ayrı düşünmemiz olanaksız görünüyor. Her yenilik olumlu ve olumsuz özellikleriyle beraber gelir. Önemli olan mümkün olduğunca olumlu yönlerini kullanabilmek.
Tabii ki burada yine en büyük sorumluluk ebeveynlere düşüyor. Öncelikle kendilerinin tuzaklardan kurtulmaları gerekiyor ki çocuklarına da iyi rol model olabilsinler. Amacına göre doğru ve dengeli kullandığımız her şeyin bize fayda sağlayacağını biliyoruz.
İlk üç yaşın ekran maruziyetinden uzak durulması gereken yaşlar olduğunu da biliyoruz. Çocuğa yemek yedirebilmek ya da kendi işlerini halletmek için onları akıllı telefon, tablet gibi araçlarla uzun süre baş başa bırakan ebeveynler var. Bir hekim olarak bu çocukların göz teması kurmama, adını seslendiğimizde bakmama gibi otizm benzeri semptomlar sergilediğine tanık oluyorum.
Ekrandan uzaklaştırılınca ve sosyalliklerini artırınca bu durumun hızlıca düzeldiğini gözlemliyorum. Elbette ki buna benzer olumsuz özellikler ileri yaşlarda da karşımıza çıkıyor. Sosyal ortamlardan kopan, yalnızlaşan, sığ ve hızla değişen ilişkiler içinde iletişimi zayıflayan, hayatın birçok erdemlerinden kopuk yaşayan bireylerin sayısı giderek artıyor. Böylelikle insanlar anlam ve mutluluk arayışı içine giriyorlar.
Gerçekliğe, sanata, estetiğe, birlik olmaya, paylaşmaya, sevgiye, yardımlaşmaya ihtiyaçlarının olduğunu hissediyorlar. İşte bu noktada sığınılacak liman yine kitaplar oluyor. Çocuk edebiyatı, çocuğun hızla değişen bu dünyaya ayak uydurabilmesi için en büyük destekleyicisi olmalı ve olmak zorunda bence.
Psikososyal gelişimini henüz tamamlamamış, duygularını yönetmeye hâkim olmayan, kafalarındaki anlam haritalarını oturtamamış bir çocuk için dijital dünyayı tam bir kaos ortamı gibi düşünebiliriz.
Bu ortamların olumsuz özelliklerinden onları koruyabilmek için edebi değeri yüksek olan kitaplara ihtiyaç, her zamankinden daha fazla olacaktır.
Biliyoruz ki bir çocuğun anadilini en doğru şekilde öğrenmesi, okuma yazma kültürü edinmesi, duygu ve düşünce evreninde kendi deneyimleyemediği şeyleri tecrübe etmesi, eleştirel ve sanatsal düşünmesi, hayatı anlamlandırması, diğer insanlarla olan ilişkilerini yönetebilmesi gibi birçok faktör çocuk edebiyatı sayesinde gerçekleşmektedir. Bu nedenle değişen dünyayla birlikte çocuk edebiyatı da kendini geliştirerek var olmaya devam edecektir.
Son olarak en son bitirdiğin bir yetişkin ve bir çocuk kitabıyla, okumak için sıraya aldığın kitaplar hangileri diye sormak isterim. Ebeveyn ya da bakım verenlerin henüz çocuk sahibi olmadan çok daha önce çocuk kitaplarıyla buluşması dileğiyle*, zaman ayırdığın için çok teşekkürler.
Son Okuduklarım:
Homo Narrans: İnsan Ne İçin Anlatır (İsmail Gezgin)
Üç Çocuk, Bir Öğretmen ve Unutulmaz Bir Gün (John David Anderson)
Sıradakiler:
Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti (Umberto Eco)
Işık’ın Yolu (Nalan Yılmaz)
Bu güzel söyleşi için ben de çok teşekkür ederim.
*OKURA NOT: Bu konu özelinde hem farklı yazarlardan bilgi edinmek hem de “Başka Bir Dünya Sesli Okuma Günü (WRAD)” 15. yıl dönümüne hazırlanmak için takvimlerinizi 5 Şubat 2025’e ayarlayabilirsiniz. Detaylar, “Çocuklar Kitaplar Ejderhalar” podcast serisinin “Ejderhalar Kükreyerek Okur” bölümünde…
https://open.spotify.com/episode/57QATWe3kZxlgroG1vW2se?si=v_6G1udjSHKt2m7Dy9S3OA
Dünya Sesli Okuma Günü — LitWorld®
(EÇ/EMK)