2. Yargı Paketindeki kanun değişikliğiyle, hukuk mahkemelerinde, duruşmalardaki “aleniyet ilkesinin” kısıtlanması öngörülüyor.
Anayasa başta olmak üzere birçok yasayla güvence altına alınan ayrıca basın ve ifade özgürlüğü açısından da elzem olan bu hak, “yargılama ile ilgili kişilerin korunmaya değer üstün bir menfaatinin bulunması” gibi muğlak ve geniş anlamda yorumlanabilecek bir ibareyle kısıtlanıyor.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde de adil yargılanma hakkı ve yargı bağımsızlığı konularında atıf yapılan ilkenin, kanun teklifiyle mahkemenin karar vereceği bazı durumlarda ortadan kaldırılması düzenleniyor.
“Cumhurbaşkanına hakaret” de dahil birçok ceza davasıyla birlikte ilerleyen tazminat davalarının da görüldüğü asliye hukuk mahkemelerini de kapsayan değişiklikle, çocuğun üstün yararı ilkesi veya kadın cinayeti davalarında olduğu gibi özel hayatın gizliliğini ihlal edebilecek durumlar dışında özellikle siyasi hukuk davalarında da gizliliğin artırılmasının yolu açılıyor.
Gerekçe: Etkin ve verimli yargılama
41 sayfalık “Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” AKP’li milletvekillerince Meclis Başkanlığına sunuldu.
Teklifin gerekçesi, “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun, hukuk yargılamasına hâkim olan ilkeler kapsamında gözden geçirilmesi, yargılamanın daha etkin ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi, uygulayıcıların ve akademisyenlerin dile getirdiği yargılama sorunlarının çözüme kavuşturulabilmesi” olarak açıklanıyor.
Teklifin ikinci maddesiyle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Aleniyet ilkesi” başlıklı 28. Maddesinde değişiklik yapılıyor.
Gerekçesi şöyle açıklanıyor:
“Maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle, duruşmaların bir kısmının veya tamamının gizli olarak yapılması halleri arasına “yargılama ile ilgili kişilerin korunmaya değer üstün bir menfaatinin bulunması” hali de eklenmektedir. Buna göre mahkeme yargılamayla ilgili kişilerin korunmaya değer üstün bir menfaatinin bulunduğunu tespit ederse duruşmanın bir kısmının veya tamamının gizli olarak yapılmasına karar verecektir. Düzenlemeyle duruşmaların aleni olarak yapılmasına ilişkin ilkeye kişilerin haklarının korunması için bir istisna getirilmektedir.”
Maddenin birinci ve ikinci fıkralarının şu anki hali ise şöyle:
Aleniyet ilkesi
MADDE 28- (1) Duruşma ve kararların bildirilmesi alenidir.
(2) Duruşmaların bir kısmının veya tamamının gizli olarak yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut resen mahkemece karar verilebilir.
Kanun teklifinde, ikinci fıkrada yer alan “kesin olarak gerekli kaldığı hâllerde, taraflardan birinin talebi” ibaresi “yahut yargılama ile ilgili kişilerin korunmaya değer üstün bir menfaatinin kesin olarak gerekli kaldığı hâllerde, ilgilinin talebi” şeklinde değiştiriliyor.
Ceza davalarında “özel” duruşma
Son olarak Gezi Davasında tanığın, sanık avukatları yokluğunda ve haberleri olmaksızın dinlenmesiyle bu durum gündeme gelmişti. Mahkeme, 24 Aralık 2019’daki celseden sonra, iki kez savunma avukatlarının katılımına müsaade etmeden, savunmanın yokluğunda Murat Papuç'u tanık sıfatıyla dinlemişti.
Davanın bir sonraki duruşmasında da mahkeme heyeti, salondaki izleyicileri dışarı çıkartmış, duruşmaya avukatların girmesine müsaade etmemiş, savunma avukatları olmadan sanıkları sorgulamaya devam etmişti. Reddi hakim talepleri ise reddedilmişti.
Benzer şekilde bu kez sanığa özel bir duruşma açılarak mağdur avukatları ve kamuoyundan gizlendiği başka bir durum da Ankara faili meçhuller davasında yaşanmıştı. Sanık Mehmet Ağar, kendisine özel açılan duruşmada ifade vermiş, mağdur avukatları sanığa soru sorma hakları elinden aldığı için itirazda bulunmuştu.
Gizli/seyircisiz duruşma halihazırda mahkemenin inisiyatifinde ancak birçok davada basının ya da izleyicilerin dışarı çıkarılarak duruşmaya devam edilmesi her dönem eleştiri konusu oluyordu. Kanun değişikliğiyle, bu durumun yasal zemini de sağlamlaştırılıyor.
Aleniyet ilkesi nedir?
Ceza Muhakemesi ve Hukuk Muhakemesi bakımından yargılamanın tüm aşamalarının topluma açık ve izlenebilir olmasını ifade eder. Bu ilke Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. ve Anayasanın 36. Maddelerinde teminat altına alınan adil yargılama hakkının bir parçasıdır.
Anayasanın 141. Maddesinde de bu konuda özel bir hüküm konulmuş ve “Mahkemelerdeki duruşmalar herkese açıktır, duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir” denilerek aleniyet ilkesi anayasal güvence altına alınmıştır.
Maddenin gerekçesinde ise, “Duruşmaların açık olması yargılamanın tarafsızlığının etkin bir teminatıdır. Bu açıklık, kamuoyunda ve ilgililerin gönüllerinde huzur ve güven sağlar. İnsan tabiatı gereği en çok gördüğüne inanır. Bu itibarla duruşmaların açık olması ilgililerin inanç beslemesi açısından gerekli, hatta zorunludur” denilmektedir.
Aleniyet ilkesi, yargı düzenimizde, bir anlamda, halkın yargılama faaliyetine izleyici sıfatıyla olsa bile katılımına olanak verdiği için, yargılamaya demokratik bir karakter kazandırmakta, keyfiliği önlemekte, yargılamanın kamu tarafından denetlenmesini sağlamakta ve bu suretle de yargıda şeffaflığın gerçekleştirilmesine katkıda bulunmaktadır. (Kaynak: Dr. Fehmi Şener Gülseren’in Ceza Hukukunda Aleniyet Kavramı makalesi)
Aleniyet ilkesi, yargılamanın tarafı olmayan üçüncü kişilerin, yargılamayı izleyebilmesi ve yargılamanın sonucunda verilen hükmü öğrenebilmesi anlamına gelir. Âdil yargılanma hakkının unsurlarından biri olan aleniyet ilkesi, yargılamaya egemen olan ilkelerdendir. (Kaynak: Yrd. Doç. Dr. Nesibe Kurt Konca’nın Medeni Usul Hukukunda Aleniyet İlkesinin Sınırlandırılması makalesi) (AS)