* Fotoğraf: AA
Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
Yapılan araştırmalarda Van Gölü havzası ve çevresindeki su kaynakları ile akarsu ve göllerin seviyesinde, kuraklık nedeniyle düşüşün yaşandığı tespit edildi.
Kuraklığın sadece Türkiye'nin değil dünyanın temel bir sorunu olduğunu söyleyen Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, bu konuda ciddi önlemlerin alınması gerektiğini söyledi.
YYÜ Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Tunçtürk ise kuraklığın sadece su kaynaklarını değil tarım ve hayvancılığı da olumsuz etkilediğini kaydetti.
TIKLAYIN - "Ciddi bir gıda krizi kapıda"
Alaeddinoğlu: Havza yönetimine ihtiyaç var
Anadolu Ajansı’nın (AA) haberine göre, kapalı havzaların dışarıdan su alma şanslarının olmadığını bu nedenle kapalı havza su yönetiminin uygulanması gerektiğini aktaran Prof. Dr. Alaeddinoğlu, bu konuda birtakım adımların atılmasının ve sürdürülebilir yapının oluşturulmasının önemli olduğunu dile getirdi:
"Kuraklık özellikle belli bölgeler için en ciddi tehdit olarak karşımıza çıkıyor. İçinde bulunduğumuz Van Gölü havzası da bu tehditten büyük orada nasibini alıyor. Hem tarımsal faaliyetlerde kullanılan suda hem de içme suyunda ciddi sıkıntılar ortaya çıktı.
“Havzaya düşen yağışta son 10 yıla kadar çok ciddi bir değişiklik yoktu. Ancak son yılda yağışlarda azalma, sıcaklıkta ciddi bir artış var. Bu da havzada buharlaşmaya neden oluyor.
“Geçmişle kıyaslandığında bugün düşen yağışın 4 katından fazla buharlaşma yaşanıyor. Dolayısıyla göllerin seviyesi düşüyor. Bu da havzada ciddi bir su kaybına neden oluyor. Dolayısıyla yapılması gereken birçok şey var. Her şeyden önce bir havza yönetimine ihtiyaç var."
Tunçtürk: Vahşi sulama yöntemlerinden vazgeçilmeli
YYÜ Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Tunçtürk ise özellikle su tüketiminde dikkatli davranılması gerektiğini belirterek şunları söyledi:
"Yağışların olmaması nedeniyle tarım alanlarında ciddi bir kuraklık var. Van Gölü havzasında 2021 yılı iklim verilerine göre yağışlarda geçen yıla oranla yüzde 12, uzun yıllar ortalamasına göre de yüzde 33 azalma söz konusu. Uzun yıllar ortalamasına göre 21 Haziran itibarıyla metrekareye 260 milimetre yağış düşmüş. Bu yılki yağış miktarı ise 170 milimetre civarında. Bu durum kuru tarım yapılan bölgelerde olumsuz etkiler oluşturuyor.
“Yaptığımız araştırmalarda buğday ve arpa tarlalarında bitki boyunun 20-25 santimetreyi geçmediği ve bitkilerin boylanmadığını gözlemledik. Hatta boylanmadan başak oluşturan bitkilerde ise başağın içeresindeki tanelerin dolmadığını gördük. Bu da şunu gösteriyor, buğday ve arpalar sadece hayvanlara yem olarak hasat edilecek."
Tarım ve hayvancılığa dikkat
Geçimini hayvancılık ve tarımla sağlayan insanların bu yıl kuraklıktan dolayı ciddi sıkıntılarla karşılaşacağını belirten Tunçtürk, şöyle devam etti:
"Bölgede insanlar hayvancılık ve tarımla uğraşıyor. Oradan gelen parayla geçimlerini sağlıyorlar. Bu yıl ekilen alanların yüzde 80'ninden ürün alınmayacak. Ekonomiye olumsuz yansıyacak. Hayvancılık ve tarımda maliyet artacak. Gıda fiyatlarının artmasına neden olacak. Vatandaş olarak yapmamız gereken en önemli şey su tasarrufu yapmak. Çiftçilere su kıtlığına karşı dayanıklı ve toleranslı bitkileri seçmelerini tavsiye diyoruz.
“Sulu tarım yapılan bölgelerde salma veya karıkla sulama gibi vahşi sulama yöntemlerinden vazgeçilmesini, damla ya da yağmurlu sulama yöntemlerine geçilmesini öneriyoruz. Yerel yönetimlere de yağışlardan gelen yüzey sularının depolanarak yeniden tarımda kullanılmasını ve atık suların geri dönüşümünün sağlanmasını tavsiye ediyoruz. Bunun yanında gölet ve barajlarda su tüketiminin beli bir düzene oturtulması gerekir. Bu önlemler acilen alınmalı."
Türkiye'de kuraklık
Türkiye, sanılanın aksine su zengini bir ülke değil, hatta tam tersine yılda kişi başına düşen bin 519 m3'lük su miktarı ile “su sıkıntısı çeken” bir ülke konumunda. Ayrıca, Türkiye nüfusunun 2030’da 100 milyona ulaşacağı ve kişi başına düşen su miktarının bin 120 m3'e gerileyeceği öngörülüyor. Bu öngörüler, Türkiye’nin “su fakiri” olma yolunda ilerlediğine işaret ediyor.
Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi de (NASA), 2021 yılının başında Türkiye’nin yer altı su rezervlerini gösteren bir harita yayınlayarak ülkedeki yer altı su seviyelerinin ortalamanın altına düştüğü uyarısında bulunmuştu.
WWF-Türkiye'ye göre ise İstanbul, Ankara, İzmir, Antep, Diyarbakır, Bursa, Mersin, Konya, Adana ve Antalya küreselde su riski yüksek kentler listesinde bulunuyor:
“Son 50 yılda Türkiye’deki sulak alanların yarısı, su miktarı ve kalitesi bakımından, sağlıklı yapısını kaybetti. Bir başka deyişle üç Van Gölü büyüklüğünde sulak alan ekolojik işlevini yitirdi. Risk sadece yüzey sularımızla da sınırlı değil, yeraltı sularımızın da seviyesi alarm veriyor. Orman alanlarımızı kaybetmemiz de kuraklığa zemin hazırlayan bir başka etken.”
(TP)