Van Gölü ve çevresinde son yıllarda hızla artan taş ocakları, kırma-eleme tesisleri, hazır beton işletmeleri ve madencilik faaliyetleri hem yerleşim alanlarını hem de kapalı havza özelliği taşıyan göl ekosistemini tehdit ediyor.
Havza çevresinde 53 maden arama ve işletme ruhsatı bulunurken, bunlardan 52’si faal durumda.
Çalışır durumdaki ocakların 20’si Van’da, 8’i Erciş’te, 6’şar tane Edremit ve Gürpınar’da, 4’ü Gevaş’ta ve diğer ilçelerde bir ila iki arasında değişen sayılarda bulunuyor.
Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre, bölgede Silahtaroğlu, Köroğlu, Sezeroğlu, Berçelan gibi şirketlerin yanı sıra MTA ve TCK 11. Bölge Müdürlüğü faaliyet yürütüyor.
Denetimsiz işletmeler, bölgenin ekolojik yapısı üzerinde ciddi risk oluşturuyor.

“ÇED gerekli değil” kararları
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) yönetmeliğindeki değişiklikler ve “ÇED gerekli değildir” kararları, projelerin gerçek etkilerini gizliyor. Kapalı sistem zorunluluğu çoğu ocakta uygulanmıyor ve denetimler kâğıt üzerinde kalıyor.
Kapasite artırımı başvurularının parçalara bölünerek değerlendirilmesi ise çevresel etkilerin küçümsenmesine yol açıyor.
Son olarak Van Valiliği, Tuşba ilçesi Beyüzümü Mahallesi’ndeki 162,5 ton/saat kapasiteli kırma-eleme tesisi için “ÇED gerekli değildir” kararı verdi. Karar, tesisin kapasitesine ve göle yakınlığına rağmen halkın katılım toplantısı yapılmadan ve proje dosyaları detaylı incelenmeden alındı.
Van’daki köylüler ve çevre örgütleri, taş ocaklarının derhal durdurulmasını, ÇED süreçlerinin şeffaf yürütülmesini ve göl çevresindeki projelerin tamamen yasaklanmasını istiyor. Ekolojistler de Van Gölü’nün kuş göç yolları üzerindeki önemine ve endemik türler olan inci kefali gibi canlıların yaşam alanlarının korunması gerektiğine dikkat çekiyor. (TY)




.jpg)

.jpg)
.jpg)
.jpg)


