Hayvan özgürlüğü aktivistleri Burak Özgüner, Barış Atal ve Neşe Dicle Akbaş vicdani retlerini açıkladı.
Açıklamalar, Yeryüzüne Özgürlük Derneği ve Hayvan Hakları İzleme Komitesi’nin devletin Roboski’deki katırlar katliamını derhal durdurma çağrısı yaptığı toplantının sonunda gerçekleşti.
Özgüner: ‘Savaş’ım hayvanların özgürlüğü için
Özgüner açıklamasında 34 insan ve 59 katırın öldürüldüğü Roboski Katliamı’ndan, şüpheli zorunlu asker ölümlerine, zorunlu asker intiharlarına, kendisinden 23 gündür haber alınamayan zorunlu asker Osman Karadeniz’e, devlet kuvvetlerince öldürülen çocuklara, hayvanların kapatıldığı hayvanat bahçelerine, avcılığa dek birçok konuya yer verdi.
“Hal böyleyken sadece bana ait olan bedenimi ne Türk barlığına ne de başka bir ulusun varlığına armağan edeceğim… Bir ‘savaş’ vereceksem o da hayvanları ve doğayı daha çok özgürlüğe, kurtuluşa yaklaştırmak için olabilir, bu mücadelede yaşama düşman olan devlet de ordu da benim tarafımda yer almıyor.”
Atal: Militarist tahakkümü reddediyorum
Atal açıklamasında baltadan, lazer atıcılara varan geçmişten günümüze birçok silahı sıralayarak başladı. “Yıkım araçları” dedikleri silahların, devletlerin canlıları ve dünyayı yok etmek kibirlendikleri ve medeniyetin gelişimi olarak lanse ettiklerini söyledi.
“Ne bu tür bir uygarlığı kabul ediyorum ne de bu uygarlığın sağladığı hukukun adaletine ve geçerliliğine inanıyorum. Bana dayatılan militarist tahakkümü vicdanen reddediyorum.”
Akbaş: Canlıları katleden kurumların yanında olmayacağız
Akbaş, hayvan özgürlükçüleri olarak işi, amacı ya da eylemi masum canlıları katletmek olan her tür kurum, kişi ya da oluşumun yanında hiçbir zaman olmayacaklarını söyledi.
“Yaşamın, kendi türümüzün ürettiği ideolojik ve siyasi söylemlerin üstünde olduğunu, onun bir tarafı olamayacağını ve ona yöneltilen her zorbalığın bedelini kolektif olarak ödeyeceğimizi unutmadan ve bir zorunluluk olarak tür, ırk, cinsiyet gözetmeden her türlü hak mücadelesine bütünsel bakılması gerektiğini savunuyoruz.
“Hayvanların ve doğanın her tür tahakküm, şiddet ve sömürünün en korkuncuna maruz bırakılmasını meşrulaştıran başta insan merkezci ve türcü söylemler olmak üzere ırkçı, cinsiyetçi ve her tür ayrımcı söylemin uygulayıcı kurumları ve zihniyetiyle hiçbir zaman uzlaşamayacağımızı ve devletlerin yaşama düşman, şiddeti besleyen militarist dayatmaları karşısında vicdani reddimi açıklıyorum.” (BK)