20 Kasım Evrensel Çocuk Günü. 1954/yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda alınan bu karar, beş yıl sonra 20 Kasım 1959 tarihinde Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi kabul edildi. Bu bildiri 1925'te Cenevre'de yapılan Çocukların Refahı için Dünya Konferansı'nda hazırlanan ve 54 ülke tarafından imzalanan Çocukların Korunmasına Dair Cenevre Bildirgesi'nin güncellenmiş haliydi.
Bu bildirgenin ilan edilmesi çocuk hakları konusundaki tartışmaları dindirmedi: Bildirgenin çerçevesinin dar olduğu, ülkeler arasında yeteri kadar yaygınlaştırılamadığı ve ilkelere uyulmadığı tartışmaları 20 Kasım 1989 tarihine kadar sürdü. Bildirge bu tarihte bir kez daha güncellendi ve Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi (UN Convention on the Rights of the Child ) olarak düzenlendi.
Türkiye bu sözleşmeye 14 Eylül 1990'da imza attı ve 11 Aralık 1994'te Resmi Gazete'de yayınlayarak yürürlüğe koydu. 20 Kasım, Birleşmiş Milletlerin 20 Kasım 1989'da Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni kabul etmesi nedeniyle "Evrensel Çocuk Günü" olarak ilan edildi ve "Dünya Çocuk Hakları günü" olarak kutlanıyor. Bugün 22'ncisi kutlanan gün dolaysıyla Türk Tabipler Birliği "Çocuk İhmali ve İstismarı Üzerine" Türk Tabipleri Birliği Samsun delegesi Cem Şahan bir önrapor yayınladı.
Şahan önraporda Türkiye'de çocuk hakları ihlalleri konusunda Avrupa Birliği (AB) 2010 İlerleme Raporu'nda verilen bilgileri değerlendirdi: "OECD'nin üye 30 ülke arasında ilk kez yaptığı karşılaştırmalı çocuk raporuna göre Türkiye'deki çocuklar maddi durum, sağlık ve çevre ile eğitim konularında en alt sıra olan 30. sırada yer alıyor.
Türkiye yalnızca riskli davranış konusunda sonunculuğu Meksika'ya kaptırarak 29. Sırada yer alıyor. Tüm çocukların, haklarının önceliği ve yüksek yararının gözetildiği, kendilerini ilgilendiren her konuda söz sahibi olduğu, kararlara etkin katılım gösterebildiği, demokratik bir toplumsal yapının oluşması eğilimi son 10 yılda giderek azalıyor.
AB 2011 yılı İlerleme Raporu, çocuk hakkı ihlallerine ilişkin karanlık bir tablo çiziliyor. Elimizdeki son verisel kaynak olan bu rapora göre;
* Ortaöğretim okullaşma oranında cinsiyetler arasındaki farkta artış var.
* Okul kitaplarından cinsiyetle ilgili önyargılar tam olarak kaldırılmıyor.
* Çocuklar arasındaki fakirlik oranı orantısız şekilde yüksek. Altı yaşın altında olanlar için bu oran yüzde 24, kırsal kesimde ise yüzde 49 civarında.
* Çocuklara yönelik aile içi şiddetle mücadele edecek etkili bir mekanizma bulunmuyor.
* Tam zamanlı çocuk yuvalarındaki şartların iyileştirilmesi gerekiyor.
* Çocuk işçiliğiyle mücadele konusunda henüz ölçülebilir bir gelişme yok.
* Çocuk işçiliğini ortadan kaldıracak entegre bir sistem bulunmuyor.
* Terörle Mücadele Kanunu'nda, "ağırlaştırıcı koşulların" çocuklara uygulanamayacağı ve çocukların sadece çocuk mahkemelerinde veya çocuk ağır ceza mahkemelerinde yargılanacağı öngörülmesine rağmen kanun tam olarak uygulanmıyor.
* Çocuk ıslahevi sayısı yetersiz.
* Çocuk Koruma Kanunu, 81 ilde çocuk mahkemelerinin kurulmasını gerektirmesine rağmen, bu mahkemelerin olmadığı illerde çocuklar, yetişkin mahkemelerinde yargılanıyor.
* Çocuk mahkemelerinde davalar uzun sürüyor.
* Yaşları 12-18 arasında değişen 2 bin 500 çocuk hapishanede. Ancak çocuklar için hapis cezasının en son başvurulan ceza yöntemi olması ve en kısa süreyi kapsaması gerekiyor.2010 yılı istatistiklerine göre, Türkiye'de 0-18 yaş grubu, nüfusun yüzde 35'ini oluşturuyor."
Şahan delegesi olduğu Samsun'da yaşanan ihlalleri de ortaya koydu.
Valiliğinin yayınladığı Samsun İli Suç Haritası ve Analizi 2011 Raporu'na göre 2010 yılında 53 cinsel saldırı, 81 çocukların cinsel istismarı, 91 reşit olmayan cinsel ilişki, 120 cinsel taciz, 400 aile içi kötü muamelenin yaşandığı Samsun'da çözüm için şunları önerdi:
1- Samsun çocuk ihmal ve istismarı acil eylem planı oluşturmalıdır.
2- Samsun kamu yönetimi ''piyasa'' zihniyetini değil, çocukları toplumun ilgi odağı haline getiren projeleri öncelemelidir.
3- Bu konuda Samsun'da sosyal hizmet servisleri oluşturulmalıdır.
4- Çocuk İstismar ve ihmali konusunda Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından tüm eğitimcilere bilimsel eğitim programı verilmelidir.
5- Samsun'da sayısı çok az olan çocuk psikiyatri uzmanı yetersizliği hızla giderilmelidir.
6- Birinci basamak sağlık hizmeti veren sağlık personeli eğitimden geçirilmelidir.
7- Anne-Baba olma eğitimleri yaygınlaştırılmalıdır.
8- Evlilik ve eş danışmanlığı hizmetleri oluşturulmalıdır.
9- Çocuk İhmal ve istismarı konusunda acil telefon hattı ve krize müdahale birimi oluşturulmalıdır.
10- Çocukların korunmasında yerel olarak sorumlu olan sosyal hizmet kuruluşları kamu oyununda baskısı ve ilgisiyle bilimsel tedbirler almaya zorlanmalıdır.
11- Çocuk istismarı bir suç ise, polisin duruma ne zaman müdahale edebileceği belirlenmelidir. Bu konuda tüm teşkilat yaygın eğitimden geçirilmelidir.
12- Kentteki SHÇEK yapılanması yeniden gözden geçirilmelidir. Kurumdaki nitelikli eleman sayısı artırılmalıdır.
13- İstismara uğraya çocuklar için "çocuk koruma programları" geliştirilmelidir.
14- Daha geçen aylarda, örneğin Tıbbi organize sanayi kurulmasına gösterilen kamu yönetimsel duyarlılığın, bir kaç misli çocuklarımıza gösterilerek, gerek Dakar deklerasyonu ile yerel yönetimler, gerekse Çocuk Hakları sözleşmesi ile genel yönetimler Çocuk İstismar ve ihmalinin önlenmesi için öncelikle Samsun'da durum tespiti yapmalı ve ihtiyaçları, sorunları belirlemelidirler.
15- Samsun'da çocuk sağlığı hizmetlerinin örgütlenmesinde kamusal yetersizlik giderilmelidir. Yıllık 5000'den fazla çocuğa acil hizmet veren Çarşamba, Bafra, Vezirköprü Devlet hastanelerine "çocuk acil servisleri" açılmalıdır. Samsun'da çocuklara yönelik acil psikiyatrik destek birimleri yoktur. (HK)
* Çizim: İbrahim Tuncay