Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) kurucuları, 4 Haziran’da gerçekleştirilen 28. Olağan Genel Kurulu’nun ardından bugün açıklama yaptı.
Açıklamada, “evrensel hukuk gereğince, olağanüstü hal rejiminde dahi sınırlanamayacak bazı çekirdek hakların korunması gerektiğini” ifade edildi.
Genel kurulun, Ankara, Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı’nın “kolluk güçleri tarafından abluka altına alındığı koşullarda” yapıldığının altı çizildi.
TİHV Kurucular Kurulu Üyeleri: Akın Birdal, Barış Yavuz, Coşkun Üsterci, Emirali Türkmen, Gencay Gürsoy, Günseli Kaya, Hasan Anlar, Hürriyet Şener, Hüsnü Öndül, İoanna Kuçuradi, İsmail Boyraz, Mehmet Vural, Metin Aksoy, Metin Bakkalcı, Mithat Sancar, Mustafa Çinkılıç, Nadire Mater, Nihat Bulut, Nilgün Toker, Okan Akhan, Öztürk Türkdoğan, Sabih Ataç, Sabri Dokuzoğuz, Selahattin Esmer, Sezai Berber, Şebnem Korur Fincancı, Şükran İrençin, Tanıl Bora, Türkcan Baykal, Ümit Biçer, Ümit Erkol, Yavuz Önen, Zeki Gül.
“Haklar neredeyse tümden ortadan kaldırıldı”
Genel kurulun ardından yayınlanan bildiride mevcut durum şöyle anlatıldı:
“Son yıllarda insan haklarına saygının ortadan kalkmasıyla yaşanan değer yitimi ve gerileme, 15 Temmuz darbe girişimi ardından ilan edilen OHAL uygulamasıyla daha da arttı, insan haklarının neredeyse tümüyle ortadan kaldırıldığı yeni bir boyut kazandı.”
Yaşanan ihlaller ise şöyle sıralandı:
* Gazetelerin, televizyonların kapatılması;
* Muhalif gazetecilerin, milletvekili ve belediye başkanları dahil seçilmişlerin ve siyasetçilerin tutuklanması;
* Binlerce akademisyenin, yüz bini aşkın kamu çalışanı emekçinin işinden ekmeğinden olması;
* Kurumların ve hukukun ilgası;
* Yargının tümüyle iktidarın kontrol aracına dönüşmesi;
* Seçim tarafsızlığının ve güvenliğinin yok edilmesi;
* Yaşanan hukuksuzluklara karşı başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere her türlü itiraz mercii ve mekanizmasının işlevsiz hale getirilmesi;
* Başta hak örgütleri olmak üzere sivil toplum örgütlerinin kapatılıp örgütlenme özgürlüğünün yok edilmesi…
Açıklamada, “bu gibi ihlaller ile yaşanan ağır tablonun, İnsan Hakları Anıtı’nın demir çitlerle çevrilerek ablukaya alınmasında ifadesini bulduğu” belirtildi.
“Yurttaşlar hukuk öznesi olmaktan çıktı”
Açıklama özetle şöyle:
“Yüz binleri bulan ihraçlar ve ihlale yol açan diğer uygulamalar ile pek çok yurttaşımız, haklara sahip olma hakkından mahrum bırakılarak hukuk öznesi olmaktan çıkarıldı.
“Böylesi hak taşıyıcısı olarak kabul edilmeme hali, yurttaşlarımız için adeta ‘medeni ölüm’ niteliğine büründü.
“Bu durumu kader olarak kabul etmeyip itiraz eden, başta ihraç edilen kamu emekçileri olmak üzere onur ve vicdan sahibi yurttaşlar ülkenin dört bir yanında günlerdir, aylardır dertlerini anlatabilmek, işlerine, ekmeklerine ve haklarına kavuşabilmek için sıradanlaşan kötülüğe karşı direniyorlar.
“Bu insanlardan ikisi, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça onlarca kez gözaltına alınıp, kolluk güçlerinin şiddetine maruz kaldıktan sonra direnişlerinin 196., açlık grevlerinin 76. gününde tutuklandılar.
“Yine işlerine dönmek için günlerdir direnen Veli Saçılık ve Acun Karadağ, geçtiğimiz hafta içinde kolluk güçlerinin ağır şiddetine maruz kaldı ve yakın mesafeden hedef gözetilerek sıkılan onlarca plastik merminin hedefi oldu.
“Siyasal iktidarın topluma ve hak arayan yurttaşlara yönelik bu pervasız şiddetin ve Veli Saçılık ile Acun Karadağ örneğinde açıkça gördüğümüz yeni ve kompleks işkence yöntemlerinin yaygınlaşması kabul edilemez.”
“OHAL kaldırılmalı, barış tesis edilmeli”
“Dünyanın her yerinde insan hakları savunucuları, siyasal iktidarlara normal yönetim usullerinin geçerli olduğu zamanlarda yapamayacaklarını yapabilme imkânı vererek temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasına yol açtığı için ‘sıkıyönetim’, ‘OHAL’ gibi ara rejim modellerine karşı durma sorumluluğu taşır.
“Ayrıca evrensel hukuk, OHAL rejiminin, ilan edilme gerekçesi ile sınırlı, geçici, ulusal ve uluslararası yargı denetimine açık ve en nihayetinde hiçbir koşulda sınırlanamayacak bazı çekirdek hakların korunduğu bir rejim olması gerektiğini belirtir.
“Ancak mevcut OHAL uygulaması, artan şiddetle birlikte en temel hak ve özgürlükleri bile yok sayan muhtevasıyla yurttaşlar arası ilişkiyi tümüyle bir iktidara sadakat bağıntısına indirgeyerek toplum olma halini ortadan kaldırdı.
“Yeniden hak ve özgürlüklere sahip, müzakere eden yurttaşlardan müteşekkil bir toplum olabilmek bu ülkenin hak savunucularının acil talebi ve sorumluluğudur.
“Bunun için OHAL derhal kaldırılmalı, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasa yapılmalı, müzakere ortamı sağlanarak barış tesis edilmelidir. Çünkü biz insan hakları savunucuları, hak sahibi yurttaşlar olarak özgürlüklerimizi ve irademizi geri alma mücadelesinin tarafıyız.” (AS)
* Fotoğraf: Nadire Mater