Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı 22 Mayıs’tan beri polis bariyerleri ile çevrili. 209 gündür Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın “İşimi istiyorum” talebi ile anıt önüne gelenler her gün polis şiddeti ile karşılaşıyor.
KHK ile ihraç edilen öğretmen Acun Karadağ ve sosyolog Veli Saçılık’la eylemi, polis saldırılarını ve talepleri konuştuk.
Saçılık, bir etkinlik için İstanbul’daydı. Karadağ, öğle saatlerinde aradığımızda birkaç dakikaya yeni bir polis saldırısına maruz kalacaklarını söyleyerek bir saat sonrasına randevu verdi. O bir saatte, 12 gündür açlık grevinde olan Esra ve Sultan Özakça ile birlikte Anıt önüne gittiler. Polis biber gazı ve plastik mermilerle saldırdı.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 89. gününde. 13 gündür tutuklular.
Veli Saçılık: Nuriye’nin paltosundan çıktık
5 Temmuz 2000’deki Burdur Cezaevi’ne düzenlenen operasyonda kolu koparılan Veli Saçılık, 677 sayılı KHK ile 22 Kasım 2016’da sosyolog olarak çalıştığı Aile ve Sosyal Politikalar Ankara İl Müdürlüğü’ndeki işinden atıldı.
Ankara Yüksel Caddesi’nde Gülmen ve Özakça’nın yanındaydı. Polis şiddeti ile sık karşılaştı. En son plastik mermiler ile yakın mesafeden hedef alınarak vuruldu.
Eylemi, karşılaştıkları şiddeti anlattı, talepleri yineledi:
“Saldırılar baştan beri OHAL’deki KHK düzenini koruma ve devamını sağlamak için yapılıyor. Eylemimizde bu keyfiyete faşist uygulamalara karşı pasif direniş biçimden gelişti. Nuriye Gülmen başlattı, biz de onun paltosundan çıktık, direnişe katıldık.
“Hükümet, özelikle açlık grevin 75. günden sonraki tutuklamayla yeni bir evreye geçti. ‘ben çok güçlüyüm, sizi sustururum’ dedi. ‘Sizi aç bırakabilirim ama siz kendiniz aç kalamazsınız’ diyerek Anıt'ı esir aldı, caddeyi karakola çevirdi. Günde iki kez saldırıyor. Biz, direnişimizde ısrara ediyoruz.
“Bir irade savaşı yaşanıyor. Bu irade savaşında yalnız görünsek de büyük kitleler destekliyor, bunu görüyoruz. Hükümet de bundan korkuyor. Biz her zaman dedik ki ‘hükümet güçlü ama biz çok haklıyız, haklılığımızı anlattığımız ölçüde daha da güçlü olup kazanacağız’. Hükümet de bunu görüyor ve daha çok saldırıyor.
“İnsan Hakları Anıtı’nı gözaltından kurtaracağız”
“İlk önceliğimiz Nuriye ve Semih’in sağlığı. İkincisi de KHK sistemine yıkarak işimize geri dönmek. Bunun için uğraşıyor, sopa yiyor, işkenceye uğruyoruz. Hükümetin tavrı ‘Döverim bastırırım’ ama biz 209 gündür direniyoruz, dayak yiyoruz, geri adım atmak istemiyoruz. Cesaret bulaşıcıdır. Cesaret örneği gösteriyoruz. Bu cesaret karşısında geleneksel silah ve zor araçlarıyla bastıramayacaklar bizi vurdukça etkimiz büyüyecek. Bu pratiği yaşıyoruz. Hükümet ilk defa bu kadar çaresiz hissediyor kendini herhalde. Biz İnsan Hakları Anıtı’nı gözaltından kurtaracağız, işimize geri döneceğiz.”
“Saldırılarla ilgili bir ay önce suç duyurusunda bulundum, sonuç çıkmadı. Adalet dediğimiz sistem toplumsal güç olabilirseniz çalışıyor ne yazık ki. Şu anda onlar da dosyaları tozlu raflarda tutmayı tercih edecekler, toplumsallaştıkça dosyaları raflardan alacağız.
“Nuriye ‘Açlığımız ekmeğe olan değil, adalete olan açlıktır’ diyordu. Bizim mücadelemiz adalet mücadelesi.”
Karadağ: Karşılaştıklarımız AİHM’de sonuçlanabilecek davalar
Acun Karadağ, 20 yılık öğretmen. 29 Ekim 2016’da yayımlanan 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. Karadağ “Öğrencilerimi istiyorum” diyerek çalıştığı okul önünde yapmak istediği eylemlerde defalarca gözaltına alındı.
Acun Karadağ, Yüksel Caddesi’nde Nuriye Gülmen’le birleşen eylemlerini, Anıt’ın bariyerle kapatılması sonucu her gün yaşadıkları polis şiddetini anlattı:
“Nuriye 9 Kasım 2016’da Yüksel Caddesi’nde ben 14 Kasım 2016’da okulumun önünde eyleme başladım. Benzer şeyler yaşadık, her gün gözaltına alındık. Ben dört gün oturabildim, kalp hastalığı devreye girdi. Ameliyat oldum kalp pili takıldı. Bir ay evde yattım. Bir aydan sonra doktora hayatınıza dönebilirsiniz dediğinde Yüksel kazanılmıştı. Nuriye, Semih ve Veli oturuyorlardı. Onlara dahil oldum. Sonra ihraç edilince Esra (Özakça) geldi. Sonraki ihraçlarda Mehmet Dersulu katıldı. Gözaltına alınıp başka bir davadan dolayı ev hapsi verdiler ona daha sonra.
“Şu anda Veli, ben ve Esra duruyoruz. Nuriye ve Semih tutuklu. Bu eylemin başından bugüne dek her şey hukuksuz, her şey insan haklarına aykırı. Caddenin polis tarafından işgal edilmesi, İnsan Hakları Anıtı’na bizi sokmamaları… Bunların hepsi bir zaman sonra AİHM’de sonuçlanabilecek davalar. Bu süreçte gazvelerde yazılan haberler, Süleyman Soylu’nun fütursuzca kesinleşmiş karar olmadan yüksekten konuşması, ‘Yiyorlar’ demesi…
“Bunların hepsi insan hakları suçu, hepsinin hukukta hesabını soracağız. Bir avukat ordumuz var, şu anda bununla değil, Yüksel Caddesi’nin bize teslim edilmesi ile ilgileniyoruz.
“Anıt çiçeklerle doluydu”
“Nuriye Eskişehir’den, Semih Mardin’den Ankara’ya geldi. Onların Ankara’da evleri yok. Yüksel Caddesi’ne, Anıt’a evimiz dediler.
“Açlık grevi başladığında 24 saat oradaydık. Esnafın, belediyenin hiçbir şikayeti olmadı. Orada durduğumuz süre boyunca anıtı süpürüp temizleyip oturduk. Çiçeklerle dolu, insanların ziyaret ettikleri, çay içtikleri, sohbet etikleri, herkesin uğrayabileceği, sokak çocuklarının dinlendiği, şeker yediği gece yanan ateşte ısındıkları bir yerdi.
“Polis bizim orada oturmamızdan rahatsız oldu. Bunun gerekçesini biliyoruz; açlık grevi KHK’ların ne kadar hukuksuz olduğunun kanıtı oldu, tüm dünyaya duyuldu, her yerden buraya destek eldi. AKP ve yaptığı hukuksuzluklar teşhir oldu. Bunun öfkesiydi.
“Bizi terör örgütü ile ilişkilendirip kendilerine zemin yaratılar o zemin de ayaklarının altından kalacak. İddiaların mesnetsiz olduğunu biliyoruz. Kimseden iş dilenmiyoruz. Var olan işimizi, emeğimizi, hakkımızı istiyoruz. İhraç edilen 14 bine yakın kamu emekçisinin işlerine iadesini istiyoruz.
“Yaralıyorlar ama bilincimize dokunamazlar”
“Son iki haftadır da akıl almaz, insanlık dışı şekilde saldırıyorlar. Sadece elimizdeki dövizlerle çıkıyor, işimizi geri istediğimizi haykırıyoruz. Polis ordusu ağızlarında küfür ve hakaretlerle geliyor, kendileri hakaret ederken kamerayı kapatıp biz slogan atarken kameraya çekiyorlar. Kadın arkadaşlarımıza kaş göz işareti yapıyorlar. Bugün bizi ittirirken kötü dokunmalar yaşandı, bunun hakkında da suç duyurusunda bulunacağız.
“Bakışları, her şeyleri o kadar ahlak dışı ki. Bunların yanında plastik mermi kullanıyorlar. Her tarafımız mor. Plastik mermi izleri var.
“Esnafı kışkırtmaya çalışıyorlar. Daha önce de yapmıştık, dün yine esnafı dolaşıp kendimizi anlattık. ‘Polis gelmeden Yüksel çok güzeldi. İnsanların alışveriş, yaptığı kafede oturdukları yerlerdi. Polis geldi hepimizin huzurunu bozdu’ diyorlar.
“Bizden teslimiyet istiyorlar. Haksızlığa karşı diz çökelim istiyorlar. Hayatımızda böyle bir şey yapmadık. Veli’yi, Nuriye’yi, Semih’i tanıdım, hiçbiri diz çökecek insanlar değil. Diz çökmeyeceğiz. Elimizden zorla alınan hakkımız olan her şeyi biz de onlardan alacağız.
“Onlar gibi silah, gaz, plastik mermi değil bedenimizi kullanıyoruz. Nuriye ve Semih bedeniyle açlık grevindeler. Biz de bedenimizi ortaya koyuyoruz. Yaralıyorlar ama bilincimize dokunamazlar. Onlar hakkındaki düşüncelerimizi değiştiremez, bize yaptıkları kötülükleri unutturamazlar. Orada oturana, Nuriye ve Semih’i içerden çıkarıp sağlıkla işimizi geri alana dek eylemlere devam edeceğiz." (BK)
* Fotoğraflar: Twitter