“İşimi istiyorum” diyen akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça açlık grevinin 90. gününe girdi.
76. günden beri yani 23 Mayıs'tan beri tutuklular. O günden beri Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı polis bariyerleri ile kapalı.
Onlar hapishanede açlık grevine devam ederken Semih Özakça’nın eşi Esra Özakça, annesi Sultan Özakça, yine KHK ile ihraç edilen sosyolog Veli Saçılık ve öğretmen Acun Karadağ seslerini duyurmaya devam ediyor.
Yüksel Caddesi’nde her gün polis şiddeti ile karşılaşıyorlar. Esra ve Sultan Özakça da Gülmen ve Özakça’nın gözaltına alınmasıyla başladıkları açlık grevinin 15. günündeler.
Onlarla eylemi, polis saldırılarını ve talepleri konuştuk. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın işe iade taleplerini yinelediler, onların sağlıklarından endişeli olduklarını belirtirken, haklı olduklarını vurguladılar.
Esra Özakça: Onlar açlık grevini bitirdiğinde biz de bitiririz
Esra Özakça 7 Şubat tarihli Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edilen bir öğretmen. İhraç edilmesinin ardından o da Yüksel Caddesi’nde Semih Özakça’nın yanındaydı. Bu süreçte hayatında ilk kez gözaltına alındı, eşinin ve Nuriye Gülmen’in gözaltına alınmasıyla açlık grevine başladı.
Açlık grevi, saldırılar, Gülmen ve Özakça’nın durumu ve taleplere dair şöyle konuştu:
“Taleplerin karşılanmaması ve açlık grevi sürecinin uzaması üzerine annemle ‘Acaba ne yapılabilir?’ diye düşünmüştük. Gözaltına alındıkları gün tutuklamayla sonuçlanacağını biliyorduk. Nereye götürdükleri, ne yapacakları muammaydı. Başlarına ne geleceği belli değildi. Biz de başka çaremiz için açlık grevine başladık.
“Onların serbest bırakılmalarını ve taleplerinin karşılanmalarını istiyoruz. Nuriye ve Semih açlık grevini bitirdiğinde biz de bitiririz.
“Kaç kere gözaltına alındığımı saymadım”
“Daha önce hiç gözaltına alınmamıştım. 11 Mart’tan beri gözaltına alınıyorum. Kaç kere gözaltına alındığımı saymadım. Saldırılar devam ediyor. Saldırılara karşı suç duyurularımız sonuçsuz. Gazetelerin yalan haberlerine dair ‘ifade özgürlüğü’dür dediler. Bizim dediğimiz her şey ‘terör örgütü propagandası’na girerken yandaş medyanın dedikleri ‘ifade özgürlüğü’ne giriyor.
“Nuriye ve Semih ‘Gezi, tekel olabilir’ diye öngörülerle tutuklandılar. Hukukun olabilirlerle işlemesi can sıkıcı. ‘olabilir, edebilir’… fal gibi şeylerle adaletin işletildiği bir ülkedeyiz. Bedenimizden başka adalet arayabileceğimiz bir şey yok.”
“Bugün ( 4 Haziran) ilk kez açık görüşe gidecektik. Geçen hafta özellikle sormuştum ama bugün gittiğimizde ‘görüş haftaya’ dediler.
“İki kişiye haklarını vermek bu kadar mı zor?”
“Üç aydır açlar. Adalet arayışı içindeler. ‘İki kişiyi kapatıp bilinçlerini kaybettiklerinde zorla müdahale ederiz’ diye bir düşünce varsa, o baştan kaybetmiş bir düşüncedir.
“İki kişiye haklarını vermek bu kadar mı zor? Adaletin yerine geleceğini düşünüyoruz. Bunca karalamalara rağmen insanların gönlü bizimle. Hükümet bunu gözardı etmiyor.
“Yüksel’de de eylem onların bıraktığı yerden devam ediyor. Her gün plastik mermi, gaz… Açlık grevinde olduğumuzu söylüyoruz, umurlarında değil. Hatta iftar vaktinde orada olduğumuz için polisler bize ‘Neden iftar vakti geliyorsunuz’ diyor. ‘Biz de açlık grevindeyiz’ dediğimizde yanıt yok. Bu kadar vurumduymaz, vicdansız olmaları çarpıcı. Oradan eve eşlerine, annelerine gidiyorlar. Bunu düşündükçe tüylerim diken diken oluyor.
“Nuriye ve Semih’in morali iyi. Semih’i hapishanede ilk gördüğümde duruşu etkilemişti beni. Haklılık ve meşruluk inancıyla dimdikti. Kas şikayetleri, ışığa hassasiyetleri arttı. Semih’in kaslarında kasılmalar varmış, Nuriye hoca basmakta zorlanıyorlarmış.”
Sultan Özakça: Ev baskınına çok öfkelendim
Sultan Özakça, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın gözaltına alınmasına çok öfkelendiğini ve açlık grevine başlama kararı aldığını anlattı.
“Çocuklarımız adalet arıyordu, işini istiyorlardı. Bir gece 01.30’da evi bastılar, çocuklarımızı kaçırırcasına, şiddet uygulayarak, sürükleyerek götürdüler. Çok öfkelendim. Zaten çocuklarımız açken tok duramıyorduk. Öfke sonucunda da çocuğum açlık grevinde haklı mücadelesi için gözaltına alındı, tutuklandı ben de çocuğumun yanındayım, açığını paylaşacağım, açlık grevine başlıyorum dedim.”
“İnsan Hakları Anıtı’nı da gözaltına aldılar”
Yüksel Caddesi’nde karşılaştığı polis şiddetine dair ise şöyle konuştu:
“Daha önce hiç gözaltına alınmamıştım. İki kez gözaltına alındım, bir kere nezarette yattık.
“Polis şiddetini çok kınıyorum. En meşru görevimizi yapıyor, hakkımızı arıyoruz. Plastik mermilerle, gazla saldırdılar. Şiddet uyguluyorlar. İnsan Hakları Anıtı’nı hapse aldılar. Orası bizim çocuklarımızın altı aydır evi olmuştu. Sadece işlerini istiyorlardı, başka talepleri yoktu. Destek büyüyünce gözleri korktu; İnsan Hakları Anıtı’nı da gözaltına aldılar, bizi sokmuyorlar.
“En azından oradan çıkarsınlar”
“Oğlumun hayatından endişe ediyorum artık. Ağrıları başladı, belini tutuyor bacağında aksamalar, baş ağrıları oluyor. Haksız hukuksuz yere gerekçe olmadan ‘olabilirlerle’ tutukladılar. Olabilir edebilirle tutuklanmaz, ispat olması gerektiğini düşünüyorum.
“Çocuklarımızın hayatlarına zarar gelmeden serbest bırakılmalarını, işlerine geri dönmelerini istiyorum. En azından oradan çıkarsınlar. Haksız hukuksuz yere tutmasınlar.” (BK)
* Fotoğraflar: Twitter