Gomidas Enstitüsü Direktörü, Ermeni tarihçi Ara Sarafian’ın Talat Paşa’nın Ermeni Soykırımı Raporu adlı kitabı Türkçe olarak yayımlandı. Talat Paşa’nın Ermeni tehcirine ilişkin tuttuğu verilerin yorumlandığı kitaptan hareketle konuştuğumuz Sarafian bianet’in sorularını yanıtladı.
Kitabınızda Talat Paşa'nın elindeki verileri değerlendirirken nasıl bir sonuca ulaştınız, bu veriler bize neyi gösteriyor?
Öncelikle Talat Paşa Raporu değerlendirmemi sadece raporun kendisine dayandırmadığını söylemem gerekir. Aslında raporun ham verilerinin kaynağını analiz ettim ve Talat Paşa Raporu'nu ciddi bir doküman olarak ele aldım. Rapora ve ilgili arşiv dokümanlarına dayanarak Talat Paşa'nın 1915 Ermeni tehcirinin mimarı olduğu sonucuna vardım. Tabii bu bir sürpriz değil, bazı tartışmalı kayıtlar bir süredir ortadaydı. Talat Paşa bir topluluğun tehcir emrini verdi ve yok edilmelerini denetledi. Kurbanları sadece katliama uğrayanlar ya da açlıktan ölenler değil, bunlardan kurtulup baskı altında yaşayanlardı da; Müslüman köylere dağıtıldılar ve asimile edildiler. Talat Paşa'nın verileri İstanbul dışındaki Ermenilerin 1914-1917 arası yok olduğunu ve çok az bir kısmının Suriye ve Irak'taki bölgelere yerleştirildiğini gösteriyor. Devletin amacı Ermenileri açık bir biçimde katlederek ya da asimile ederek yok etmekti. Sonuç olarak Osmanlı arşivlerinin açılmasının Ermeni konusunu daha iyi anlamamız için yeni olasılıklar yarattığını görüyoruz.
Vardığınız sonucu destekleyecek başka bulgulara ulaşabildiniz mi? Nasıl oluyor da Murat Bardakçı Talat Paşa'nın verilerini sizden bu kadar farklı okuyor?
Kanıt Talat Paşa'nın raporudur ve Osmanlı bürokrasisinden geliyor. Bulabileceğimi umduğum en iyi kanıt muhtemelen bu. Kesinlikle daha fazla malzeme var ama ya kayboldu ya da henüz tasnif edilmedi. Ben Ermeni bakış açısına sahip görgü tanıklarının ifadeleri, anılar, günlükler ya da yabancı konsolos ve misyonerlerin raporları gibi alternatif kaynaklara başvurmadım.
Talat Paşa'nın raporu, kurtulan Ermenilerin aktardıklarından oluşan literatürden daha geniş bir resim çiziyor. Örneğin alternatif kaynaklar Erzincan, Elazığ gibi doğu illerinde tehcirin sistematik katliamlara yol açtığını öne sürerken, Talat Paşa bize 1917'de bu bölgelerde ne kadar az Ermeni kaldığı bilgisini verir.
Murat Bardakçı rapordaki verileri test etmiyor. Raporun nominal değerini alıyor. Korkunç şeylerin olduğunun farkında ama bunun bir soykırım olmadığında ısrarlı. Osmanlı devletinin Ermenileri sınırdışı etmek istediğini, ama bir şeylerin yanlış gittiğini ve birçok insanın kaybolduğunu iddia ediyor. Ardından tam olarak şöyle diyor: Bu çok sayıda Ermeni'nin kaybolması toplu katliam nedeniyle olmadı. Raporda gördüğü içeriği inkar ediyor gibi görünüyor.
Sonuç olarak önümüzde bir resim var. Osmanlı İmparatorluğu'nda 1915 öncesi Ermeniler 2000 topluluk halinde yaşıyorlardı; kiliseleri, okulları vardı. Bazıları kentlerde; ama çoğunluğu küçük köylerde Türk ve Kürtlerle komşulardı. 1917 sonrası bir düzineden daha az topluluk kaldı. Bunların hepsi devlet tarafından tasfiye edildi.
Sizce Osmanlı tehcirle ne amaçlanıyordu? Talat Paşa'yı tehcirin planlayıcısı olarak mı, uygulayıcısı olarak mı görmek gerekir? Talat Paşa tehcirin sonuçlarının ne olacağının bilincinde miydi?
Son yıllarda yapılan Türk tarihçilerin çalışmalarına göre, ana neden Jön Türk hükümetinin özellikle Arap coğrafyası dışındaki Osmanlı İmparatorluğu'nu Türkleştirme çabası. Bazı topluluklar özellikle Ermeniler yok edildi ya da asimile edilirken Müslüman gruplar Türkleştirildi. Talat Paşa tehcirin hem planlayıcısı hem de uygulayıcısı. Birçok açıdan modern Türkiye'nin babası sayılabilir. Homojen devlet gereklidir fikri vardı ve yaptığı şeyin ne olduğunun farkındaydı.
Bunu destekleyen örnekler verebilir misiniz?
Ermenilerin tehcir emrini Talat Paşa şahsen verdi ve vilayetlerden buna dair bilgi istedi. Ayrıca vilayetlere genelge göndererek özel olarak Ermenilerin durumuna dair bilgi istedi. Bu arşiv incelemeleri bize sadece neler olduğunu değil, aynı zamanda Talat'ın bu yıkım sürecinde nasıl müdahil olduğunu gösteriyor. Örneğin www.devletarsivleri.gov.tr'deki 1915'e dair ilk belgede Kayseri'deki Ermeniler'in çoktan Halep, Suriye ve Musul'a tehcir edildiği bilgisi var. 1917'de, benim Talat'ın raporuna dair yaptığım incelemeye göre Kayserili Ermeniler'in dağılımı şu şekilde:
Vilayetin yerli Ermenileri (1914) 47.974 [Protestanlar hariç]
Vilayetteki yerli Ermeniler (1917) 6650
Vilayet dışındaki yerli Ermeniler (1917) 6979
Kayıp yerli Ermeni nüfus (1917) 34.345 (% 71)
Talat'ın raporundaki veriler 1915'de Ermeniler'in tehciriyle ilgili orijinal Osmanlı raporuyla destekleniyor. Ancak, Türkiye'deki Osmanlı arşivleri bu tehcir edilen Ermenilere ne olduğuna dair bir şey içermiyor. Türk resmi tarihçiler de bu konuda sessiz kalıyor.
Ayrıca 24 Ağustos 1916'da Talat tarafından talep edilen bir başka araştırmanın da sonuçlarına sahibiz. (Kaynak: Başbakanlık Osmanlı Arşivleri/ Istanbul EUM, Dh.Sf, 68/112]. Bu araştırmanın sonuçları Talat'a kaç Ermeni'nin tehcir edildiği ve geride bırakılanların durumu bağlamında Ermeniler'in yok edilmesiyle ilgili bilgi veriyor. Türkiye arşivlerinde buna dair kayıt olmamasına rağmen hiç şüphe yok ki Talat tehcir edilen Ermenilere ne olduğunu biliyordu. Buna dair kayıtların 1915'den sonra imha edildiğini ya da şu anki arşiv yetkilileri tarafından henüz gizliliklerinin kaldırılmadığını tahmin edebiliriz.
Resmi rakamlara göre Kayseri'de 50 bin kişiden geriye, 1916'nın sonuna gelindiğinde 7.000'den azı kalmış. Alternatif Ermeni anıları ve kurtulanların tanıklıkları gibi kaynaklara, Amerikan misyoner kaynaklarının edindikleri bilgilere göre kalanlar İslam'a dönmeye zorlanmış. Kitaptaki belgeler de bu durumu teyit ediyor. Alternatif kaynaklar aynı zamanda kalan Ermenilerin asimilasyon için Müslüman köylerine dağıtıldığını anlatıyor, ki 1915 raporu da bu bilgiyi onaylıyor. Raporda nüfusun yüzde 5'inden fazlasının Müslüman köylerine dağıtılacağı yazıyor.
Gördüğünüz üzere, Talat Osmanlı İmparatorluğu'nun içindeki gelişmelerden gayet haberdar ve bu gelişmeler belli bir Ermeni'nin ya da Ermeni topluluklarının kurtarılmasını sağlayacak şekilde ilerlememiş.
Bir tarihçi olarak toplumların geçmişleriyle yüzleşmelerinin hangi şartlara, dinamiklere bağlı olduğunu düşünüyorsunuz? 1915 üzerine yapılan tartışmaların doğru ekseni ne olmalıdır?
Türkiye'nin demokratikleşmesinin Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşanan acı dolu olayları tartışabilmemize yol açtığını düşünüyorum. Bu şöyleşi benim çalışmalarıma başladığım 1980'lerde yapılamazdı. Aydınların bu gelişmede payı büyük. İnsan olarak bu tür tartışmalar bizim evrensel değerimiz olmalı, sorunlarımıza ancak böyle barışçıl çözümler bulabiliriz. Ben her zaman, eninde sonunda insanların doğru tercihler yapacağına inanırım. (YY)