“Mezopotamya’nın kadim halkı Süryaniler” İnsan Hakları Derneği (İHD)İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon'un hazırladığı “1915 Öncesi Osmanlı’da Süryani Yaşamı” sergisinde yer alan bilgilendirme panosu bu başlığı taşıyor.
Süryanilerin kökenlerinin günümüzden beş bin yıl önceye uzandığı, Mezopotamya’da yeşeren ve uygarlığın gelişmesinde önemli rol oynayan köklü bir kültürün mirasçıları olduğu bilgileri yer alıyor panoda.
Sergide yer alan fotoğraflarda Süryanilerin kiliseleri, manastırları ve gündelik yaşamlarını görüyoruz. Tüm bunlar, 1915’te Ermeni Soykırımıyla aynı süreçte “Seyfo” (Kılıç) olarak anılan Süryani Soykırımı’nın yaşanması nedeniyle ne yazık ki sadece fotoğraflarda kalan hayatlar artık.
Sergiyi İsveç Asuri Gençlik Federasyonu’ndan Şabo Boyacı, aileleri Seyfo sonrası Suriye’ye göç eden ve yaklaşık yüz yıl sonra Suriye’de yaşanan iç savaş nedeniyle bu kez de Suriye’den ayrılmak zorunda kalan üç Süryani geziyor.
“Fotoğraflardan geriye yıkıntılar kaldı”
Sergiyi gezdikten sonra konuşuyoruz. Boyacı,1915 öncesi Turabdin (Allahın kölelerinin dağı) denilen Mardin, Midyat, Diyarbakır, Elazığ bölgesinde yaklaşık 15 bin Süryani’nin yaşadığını, Anadolu’da Süryani nüfusunun bir milyon kadar olduğunu söylüyor.
Seyfo sonrası hayatta kalanlarının dünyanın çeşitli yerlerine göç ettiği Süryanilerin göçe zorlanması Cumhuriyet döneminde de devam etmiş. Boyacı, Lozan Anlaşması sırasında Süryani Kilisesi Patrik’i İlyas’ın “azınlık hakları istemiyoruz” demesi nedeniyle, Gayri-Müslim diğer halklara tanınan hakların Süryanilerden esirgendiğini söyledi:
“Bu nedenle hiçbir haktan yararlanamadık. Okul, kilise kurma hakkımız yok. Göçle gidenlerin mülklerine el konulmuş durumda. Var olan Mor Gabriel Manastırı’na ait topraklar da hukuk kullanılarak hazine arazisi ilan edildi. Bu Süryanileri derinden yaraladı.”
“1970’lerde Kıbrıs olaylarının sebebi olarak Türkiye’deki Hıristiyanlar gösterildi. Süryanilerin yaşadığı yerlerde Hıristiyanlık karşıtı yürüyüşler yapıldı. Bunun yol açtığı korku nedeniyle Süryaniler önce İstanbul’a sonra Avrupa’ya göç etti. İstanbul’daki 150 bine yakın Süryani nüfusu şu anda 15 bin kadar.”
“1990’larda da Turabdin bölgesinde devlet ve Kürtler arasında süren çatışmada kayıplar vermeleri ve hem Türk hem Kürt tarafından gelen baskılar Süryanileri yine göçe zorladı.”
“Fotoğraflardan geriye yıkıntılar kaldı. Medreselerin, köylerin olduğu yerler şimdi ıssız, talan edilmiş. Sesin, rengin yok olması acı veriyor.”
Yüz yıl sonra tekrar göç
Suriye, “Seyfo” sonrası Süryaniler’in göç ettiği yerlerden biriydi. Boyacı 1915’e dek yerleşimin olmadığı Kamışlı’nın Süryaniler’in gitmesiyle on mahalleli bir ilçe haline geldiğini, bu mahallelerin yedisinin Süryani mahallesi olduğunu söylüyor.
Yüz yıl önce göç eden Süryaniler bu kez de Suriye’deki iç savaş nedeniyle göç etmek zorunda kaldı. Boyacı, “Bizim için Seyfo’lar bitmiyor, bu da başka bir Seyfo” diyor.
Suriye’deki Süryanilerin bir kısmı Türkiye’ye gelip Avrupa’ya geçiyor. İstanbul’da kendi kiraladıkları evlerde ya da kilisenin Süryani göçmenler için tuttuğu binalarda kalıyorlar. Kimi Süryaniler ise göçmenler için yazlıklarını tesis ediyor. Mardin’de ise 500 kadar Süryani göçmen manastırda kalıyor.
Sergiyi gezen Cemil Diyarbekirli 1915’ten önce Diyarbakır’da yaşadıklarını söylüyor. Halep’te hukuk öğrencisiyken iç savaş nedeniyle eğitimi yarıda kalmış. Asuryan Demokratik Örgütü’nün temsilcisi olarak Türkiye’de.
“Kaçmak için değil, Suriye’den gelen göçmenlere yardımcı olmak için geldim” diyor altını çizerek; “Suriye’nin eski güzel günlerine kavuşmasına çalışıyoruz.”
“Dedemizden dinlediğimiz hikayeler bizim başımıza geldi”
İsminin yayınlanmasını istemeyen bir Süryani’nin ailesi de 1915’ten sonra Midyat’tan göç etmiş Suriye’ye. Sekiz aydır ailesiyle birlikte İstanbul’da, yurtdışına çıkmayı bekliyor. “Her şey yoluna girdiğinde evimize geri dönmek istiyoruz” diyor.
Abdullah Yusuf’un ailesi ise 1915’te Mardin’den göç etmiş Suriye’ye. Haseki’de öğretmen olan Yusuf ailesiyle birlikte Türkiye’ye gelmiş, İsveç’e gitmeye hazırlanıyorlar. Yusuf, “Suriye’de yaşananlar bize 1915 öncesini hatırlatıyor” diyor:
“Dedelerimizden dinlediğimiz hikayelerin aynısı bizim başımıza geldi. O zaman dine göre öldürüyorlardı bugün de rejim kendini sevip sevmeyene göre öldürüyor.”
“Evimizin kapısını kilitleyip çıktık Suriye’den. 1915’teki Seyfo Hristiyanlara yönelikti Suriye’deki Seyfo’da Müslümanlar da katlediliyor. Dünya medyası neler yaşandığını bilmiyor. İsveç’e gittiğimde yaşadıklarımızı anlatmak istiyorum.”
Boyacı: Barış insanlık temelinde olmalı
Boyacı barış süreci için ise Süryanilerin de çok sıkıntı çektiğini, ölüm ve göçlerle karşılaştığını belirterek “30 yıllık savaşın barışla sonlanması bizi mutlu etti” diyor. Ancak Boyacı barışın inanç birliği temelinde değil insanlık temelinde kurulması gerektiğini söylüyor:
“Gerçek barış ancak insanlık temeli üzerine kurulduğunda gelecek. Böyle olmazsa farklı inanca, kültüre sahip olanlar bu sürecin ilk mağdurları olacak.” (BK/HK)