Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD), 17 Mart'ta İstanbul Newrozu’nda LGBTİ+ yönelik saldırılara dair açıklama yayınladı.
Açıklamada, “Öznesi olduğumuz alanların hiçbirini terk etmiyoruz! Göz göre göre örgütlenen ve kendisine alan açan bu LGBTİ+ düşmanlığının ancak ve ancak kendi siyasal yapılarımızda ve mücadele alanlarımızda içselleştirdiğimiz homofobi/transfobi ile yüzleşerek ve bunun karşısında önleyici mekanizmalar kurarak aşılacağını biliyoruz” denildi.
İstanbul'da Newroz: 300 binden fazla kişi Yenikapı'daydı
bianet'in objektifinden İstanbul Newroz'u
"Öznesi olduğumuz alanların hiçbirini terk etmiyoruz"
Açıklama şöyle:
Başta Kürt halkının mücadelesi ve halkların dayanışması ile simgeleşen Newroz bayramını kutlar, Newroz’un halklara barış, eşitlik ve özgürlük getirmesini dileriz.
Ancak ne yazık ki son birkaç yıldır barışın ve özgürlüğün sembolü olan Newroz kutlamalarında LGBTİ+’ların nefret suçu ve nefret söylemlerine maruz bırakıldığına tanık oluyoruz. Newroz kutlamalarının yapıldığı alana girişlerde gökkuşağı bayrağına getirilen fiili yasağın, polis tacizinin ve kötü muamelenin yanında LGBTİ+’lar alandaki homofobik/transfobik gruplarca da fiziki, sözlü şiddete maruz kalıyor. Bunun benzer bir örneğine 17 Mart Pazar günü İstanbul’daki Newroz kutlamalarında tanık olduk.
Bu saldırılar ne tekil ne de kendiliğinden meydana gelmiş saldırılar. Sistematik olarak yıllardır türlü biçimlerde inşa edilmeye çalışılan ve kadın düşmanlığı ile örüntülenen LGBTİ+ karşıtlığının güçlendiği bu süreçte; LGBTİ+’ların ve LGBTİ+ hareketinin tüm varlığı, görünürlüğü ve etkinliği baskı altına alınmaya çalışılıyor. İktidar, kendi varlığını mümkün kılan nefret siyaseti ile muhafazakarlığı, “ahlakçı” bir yaklaşımla tüm topluma dayatıyor ve toplumu biz-onlar ikiliğine sıkıştırmaya çalışıyor. Ne yazık ki bu kutuplaştırma ve nefret siyaseti; birlikte örgütlendiğimiz, mücadele yürüttüğümüz alanlarda da ciddiye alınmadığı ya da göz ardı edildiği için bugün bu saldırıların açık hedefi haline gelebiliyoruz. Saldırılar karşısında tutum almaktan, politika üretmekten, özeleştiri vermekten imtina eden herkesin sorumluluğu olduğunu hatırlatıyoruz. “Toplum hassasiyeti” diye başlanan her sözün arkasında LGBTİ+ yaşamlarını tehdit eden hetero-patriyarkanın ve gündelikleşen homofobik/transfobik şiddetin olduğunu hatırlatıyoruz.
Bir kez daha söylemek istiyoruz: öznesi olduğumuz alanların hiçbirini terk etmiyoruz! Göz göre göre örgütlenen ve kendisine alan açan bu LGBTİ+ düşmanlığının ancak ve ancak kendi siyasal yapılarımızda ve mücadele alanlarımızda içselleştirdiğimiz homofobi/transfobi ile yüzleşerek ve bunun karşısında önleyici mekanizmalar kurarak aşılacağını biliyoruz.
Halkların, barış içinde eşit ve özgür bir yaşam özlemini görüyor ve bu mücadeleyi kimseyi geride bırakmadan sahipleniyoruz.”
(EMK)