Cumartesi Anneleri/İnsanları bu hafta 357. kez Galatasaray'daydı.
Saat 12'de toplananlar 1980'de, 26 yaşındayken gözaltında kaybedilen ve ailesinin tüm çabalarına rağmen failleri hakkında gerekli araştırma yapılmayan Hayrettin Eren'in babası Kemalettin Eren'i andı.
Geçtiğimiz hafta 24 Ocak'ta hayatını kaybeden 87 yaşındaki Kemalettin Eren, 32 yıldır oğlunu arıyordu.
Kemalettin Eren'in kızı İkbal Eren, "Ağabeyim 1980'de gözaltında kaybedildi. Babam 32 yıl Hayrettin'i aradı. Mezarına razıydı. Şimdi bir mezarımız var ama babamın mezarı. O, oğluna hasret olarak gitti. Söyleyecek başka bir şey bulamıyorum" dedi.
Daha sonra Mine Nazari, İnsan Hakları Derneği Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon'unun metnini okudu.
"Kazılarda bilim insanları da bulunmalı"
Diyarbakır'ın İçkale'deki JİTEM merkezinde yapılan kazı çalışmasının usule uygun yapılmadığına vurgu yapan Nazari, toplu mezarlardaki kazı çalışmalarında fotoğraflarla belgeleme, antropolog ve bilim insanlarının hazır bulundurulması şartını hatırlattı.
"Ceset kalıntıları, antropolojik teknikler hakkında tecrübesi olmayan adli kolluk güçleri ve işçiler tarafından çıkarılıyor. Böylelikle çok değerli bilgiler yok ediliyor. Mutki'de olduğu gibi Adli Tıp Kurumu'na DNA için gönderilen kemiklerin, aileler ve kamuoyu bilgilendirilmeden, kimsesizler mezarlıklarına görülmesinin önü alınmalıdır. Ailelere gerçeği öğrenme hakkı tanıyan, 'Birleşmiş Milletler'in Zorla Kaybedilmelerinin Önlenmesi Sözleşmesi' çekince konulmadan derhal imzalanlamı ve uygulanmalıdır."
"Silopi'de, Güçlükonak'ta ve Diyarbakır'da tesadüfen çıkan insan kemikleri dehşet sayılara ulaşırken, Başbakan ve bürokratları koltuklarında nasıl rahatça oturabiliyor" diyen Nazari "İçişleri Bakanlığı ve Genelkurmay, bu merkezlerde daha kaç cenazenin gömülü olduğunu neden açıklamıyor? Neden hala soruşturma başlatılmıyor?" diye sordu.
Ayrıca devletin tüm kurumlarındaki arşivlerin kayıp yakınlarına ve kamuoyuna derhal açılmasını, gizli belgelerin sır olmaktan çıkarılmasını istendi.
"Onları aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz"
Açıklamaya şöyle devam edildi:
"Kayıplarla ilgili başarılı sonuçlar elde edilen Bosna Modeli'nde olduğu gibi Türkiye'de de kayıplarla ilgili bir veri tabanı ve DNA bankası kurulmalı ve işlev kazandırılmalıdır."
"Başbakan sorumluluğun geçmiş hükümetlere ait olduğunu, kemikleri kendilerinin ortaya çıkardığını iddia etmekle sorumluluktan kaçamaz. Kaybetme ve katledilmelerin emir verici ve uygulayıcılarını korudukça, bizim nazarımızdra sorumludur ve suçludur."
"Daha ne kadar susacaksınız? Sizler ses vermedikçe yönetenler harekete geçmeyecek, failler yargılanmayacak."
"21 Kasım 1980'de gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren'in babası Kemalettin amcamız, oğlunun mezarını göremeden aramızdan ayrıldı. Buradan Kemalettin amcaya ve yaşamını yitiren tüm kayıp yakınlarına söz veriyoruz: Onları aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz."
Hayrettin Eren'in kaybediliş sürecini ve ailenin verdiği mücadeleyi Eren'in ağabeyi gazeteci Faruk Eren'den dinlemek için buraya tıklayabilirsiniz. (IC)