[email protected] diye gruba 21 Ocak Pazar saat 14.36'da gönderilmiş. Yani Hrant Dink vurulduktan iki gün sonra.
Gönderenin zihin dünyası içinde bulunduğumuz sürecin ülke varlığı ve millet bütünlüğü için yaşanması gerekli bir süreç olduğunu onaylayan, bu uğurda yapılanları takdirle karşılayan ve yapanları kahraman katında kabul eden, onunla özdeşlik kuran, bu insanlık dışı mensubiyetle övünen bir kabule ayarlı.
Bu e-postayı sizlerle paylaşmak istiyorum:
"Tarih fahişeliğe soyunup 1917'de Erzurum'da Ermenilerin katlettiği Müslüman Türk kadınlarını ve çocuklarını neredeyse suçlu ilan etmek üzereydi ki... O. bir Türk düşmanını Enver Paşa'nın düşürüldüğü gibi düşürdü. Ey şanlı avcı, attın ve vurdun. Tebrikler.Bende böyle düşünüyorum... Ben Türküm de... Biliyorum bize düşünmek yasaktır... Sadece hırt dırt kürt çerkez abaza gürcü düşünür..
Lütfen bu defalık bana da izin bende bir kere özgürce düşüneyim.. Biliyor musunuz, hırt dırt aynen Enver paşanın düşürüldüğü gibi düşürülmüş... Enver paşanın mahkemesinde Hırtın soydaşına beraat çıkmıştı.. O.'ya da çıkar mı ki... Çıkmaz mı? Bize çıkmaz..."
E-posta bu.
Size çok tanıdık geldiğini biliyorum. Bana da öyle. Çünkü bu ülkede "değerler"i, "hak"ları ve "özgürlük"leri savunanların sık sık kapısını çalan bir dil bu.
Kahramanımız önce bir "şair" değil "cahil" olmanın rahatlığı ve vurulanın Enver değil Talat Paşa olduğunun bilgisizliğiyle zehrini akıtmış.
Hrant'ın bahsettiği insanlığı zehirleyen "kan" bu olmalı herhalde.
Yalnız ben bir başka noktaya dikkat çekmek istiyorum. E-postada dileklerini bir "psikopat" edasıyla ifade eden zihniyet bu dizelerini bir başka "tarih büyüğü"ne referans ederek anlatmayı ve ince mesajını vermeyi yeğliyor.
İçinde bulunduğu ruh hali ve düşüncesini bir Osmanlı aydınının şiirindeki dizeleri kullanarak haklılaştırmaya çalışıyor ve adeta "bu düşünce sıradan değil nitelikli, kutsal, meşru" demeye getiriyor.
Sözünü ettiğimiz Osmanlı aydını bize okul kitaplarında öyle öğretilen ve ezber bozmadan bizimde eğitim sistemimiz aracılığıyla bizden sonrakilere aktardığımız Tevfik Fikret.
Yıl 1905'tir. Temmuz'un 21'i ve günlerden de cumadır.
Abdülhamit cuma namazını eda etmek üzere Yıldız Camii'ne gitmiş, çıkışta araba içinde kendi arabasına çok yakın konumda patlatılan bir bomba ile ölümden kıl payı kurtulmuş, suikastta 26 kişi hayatını kaybetmiş, 58 kişi yaralanmış, 20 at da telef olmuştur.
Suikast bir tek Tevfik Fikret tarafından sevinçle karşılanmış ve şair "Şanlı Avcı Masalı" diye bilinen aşağıdaki şiirini kaleme almıştır.
Ey şanlı avcı dámını bihude kurmadın
Attın fakat yazık ki, yazıklar ki vurmadın!
Málik sesin o sevret-i ra'din-i gayza ki
Her yerde hiss-i hakk u halásın muharriki
Dursaydı bir dakikacağız devr-i bi-sükun
Bir hayr olurdu misli asırlarca gelmemiş'
Ey şanlı avcı, tuzağını boşyere kurmadın,
attın ama yazıklar olsun ki, vuramadın!
Tabii ki Tevfik Fikret'in Abdülhamit'ten hiç hazzetmediğini ifade etmemize gerek yok.
Ama dünün şiirinin bu gün kim için, nasıl ve ne kadar rahat örnek alındığını görüyor musunuz ?
Bizim anlatmaya çalıştığımız da bu. Bugün yaşadıklarımızın izleri sürüldüğünde bizleri "Şanlı Atalarımız" diye abartılı bir övünçle yad ettiğimiz adreslere çıkarması.
Bugünkü "OS"lerin dünlerinde Bahattin Şakir'lerin yada Yakup Cemil'lerin olduğu.
Hatta bunun "aydın" ayağının de eksik kalmadığı ve çocuklarımıza örnek diye anlatılan bir şairin buna "esin" olduğu.
Söylenecek ne var diye soruyorsanız söylenecek hiçbir şey yok.
Sözün bittiği tuzun koktuğu noktadayız.
Bir suikastla insan yaşamını ortadan kaldırma teşebbüsünü "Şanlı Avcı" yaklaşımıyla kutsayan Osmanlı aydınından, "Bu memleket için kurşun atan da yiyen de şereflidir" diyen bir Cumhuriyet Başbakanından, "Bana milliyetçiler suç işledi dedirtemezsiniz" direncini ölene dek kırmayacak olan bir Cumhurbaşkanı'ndan çeke çeke geliyoruz.
Rutinin dışına çıkabilmesi "rutin" görülen bir devletin kağıt üzerinde, "kanun önünde eşit" vatandaşlarıyız.
Ama o kanun önünde kimimiz hak etmediği halde yaşları büyütülüp idam edilirken kimimiz yanlışlıkla salıverilenlerdeniz.
Tabii ki Hrant Dink'lerimiz değil OS'lerimiz fazla olacak.
Bu sistem onlara Hrant'ları değil diğerlerini örnek diye gösterdi. O.'ların kurtuluşunun Hrant'ların yaşaması ile olacağını hiç kimse onlara anlatmadı.
Kim bilir nerelerde kaç Ogün sessizce kozasını örüyor?
Şairlerini, Başbakanlarını, Cumhurbaşkanlarını kendine örnek ala ala... Suç sizce O.'larda mı gerçekten?(ŞH/EÜ)