Milliyet gazetesi Okur Temsilcisi Derya Sazak, Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil'in eski Demokratik Toplum Partisi (DTP) Başkanı Ahmet Türk'e saldırıyı gerekçelendirdiği yazısını eleştirdi ve "Gazeteci olarak şiddeti hoş görmememiz gerekir, ne taraftan gelirse gelsin" dedi. Gazetenin eski yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün, Özdil'i savunarak Cumhuriyet Halk Partililerin (CHP) Van'da uğradığı saldırı için Deniz Baykal'a geçmiş olsun dediği bugünkü yazısı için de "Bunu bu yazıdan sonra değil, Van'daki saldırıdan sonra yapmak gerekirdi" dedi.
Sazak'ın bu yazıyla ilgili söyledikleri şöyle.
Gazeteci şiddeti kınar: Saldırının, başkaca herhangi bir olayla dengelenmeksizin, açık bir dille kınanması gerekiyor. Bir yazar, gazeteci olarak şiddeti hoş görmemeniz gerekir, ne taraftan gelirse gelsin.
Saldırganı anlamaya çalışmanın sonu yok: Saldırganları anlamaya çalıştığınızda, Nazi soykırımına da gerekçe bulunabilir. Herhalde Hitler'in de bir gerekçesi vardı. Saldırganlığı gerekçelendirmeye başladığınızda, "onlar da şunu yapmışlardı" derseniz, sonu yok. Dengeleme çabası saldırganlığa meşruiyet kazandırıyor. Özdil başka olaylarla bağlantı kurarak bu saldırganlığı anlamak gerektiğini söylüyorsa, bu da kabul edilemez. O zaman Hrant Dink cinayetinin tetikçisi Ogün Samast'ı da anlamaya çalışabiliriz.
Elinde silah olsaydı: Bu tutum saldırganlığı kutsamak sonucunu doğuruyor. Saldırı bugün yumrukla gerçekleşti. Ama saldırganın elinde silah olsaydı, ne olacaktı? O zaman ne diyecektiniz?
Yeni saldırıların önünü açmak: Bu ırkçı ve milliyetçi dalga, Ogün Samast'ları, Yasin Hayal'leri İsmail Çelik'leri [Ahmet Türk'e saldıran kişi] üretiyor. Saldırıyı gerekçelendirmeye kalkar, makul olduğunu söylerseniz, suç olan fiili övmüş, devamının önünü açmış olursunuz. Bugün yumrukla saldırı oldu, yarın 'Bu yetmedi, başka türlü araçlar da kullanmalıyız' deyip silahla yapmaya yeltenenler olabilir.
Ahmet Türk'ü hedef gösteriyor: Gazetecilik biraz da mağduriyetleri dile getirmektir. Oysa bu yazı Ahmet Türk'ü hedef gösteriyor. Salt fikirleri farklı diye insanlara şiddet uygular, hedef haline getirirseniz, olmaz. Ahlak, erdem, bizim gibi düşünmeyenlerin fikirlerine tahammülden geçiyor. Bir yazarla, yorumcuyla, sokaktaki tetikçiyi ayıran fark bu olmalı. Toplumca, şiddetten ve silahtan arınmaya çalışıyoruz. Bu ortamda saldırganlığı savunmakla, tereddütlü olan çevrelere de gerekçe vermiş olursunuz.
Doğru soruları sormak: Özdil "Mayın demokrasiyse, yumruk niye faşizm?" diyor. Çukurca'da yedi askerin ölmesinde, mayınların TSK'ye ait olduğu ortaya çıktı. Basın kaynağı sorgulamadığı için haberi PKK diye verdi. "Birileri bu iç çatışmanın devamını mı istiyor" diye bir soru doğuyor. Gazetecilik bu soruları sorma mesleğidir. Olguları ortaya koyarak politikacıları görevlerini doğru yapmaya çağırır, çözüme zorlarsınız. Olaylara şiddeti isteyen taraflar açısından yaklaşır, onlara gerekçe üretirseniz, sorun devam eder. Oysa bu kan dursun dememiz gerekir. Hepimizin çıkarına olan bu.
Irkçı okura da direnmek gerekir: Özdil "Açın gazetelerin İnternet sayfalarını, bu haberin altına yapılan yorumları okuyun. Yumruğunu 'adaletin tokmağı' yerine koyup, Ahmet Türk'ün burnuna inen kişi, bu ülkede pek çok kişinin duygularına tercüman oldu" diyor. Bu ölçüt kabul edilemez. Bazen okura karşı da direnmek gerekiyor. Irkçı, faşizan görüşler karşısında, "Okur bunu onayladı, ne güzel" denemez. (TK)