Ancak, resmi görüşe muhalif söylemlere karşı re'sen harekete geçen Cumhuriyet savcılıklarının, farklı etnik kökenlerden Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına karşı ayrım gözetmeksizin nefret körüklemelerine karşı ilgisiz ya da hoşgörülü davrandıkları gözleniyor...
İfade özgürlüğü hakkının aşılmaması için Türkiye'de "toplumsal bir konsensüse" ihtiyaç olduğunu söyleyen gazeteci Hırant Dink, Gökçe Fırat'ın "Kürdüm diyen herkes, potansiyel bir PKK'lıdır" sözlerine yer veren " Türk Solu " dergisinin Kürtleri tahkir ettiğini savunarak, "yargılanıp cezalarını bulmalılar" dedi.
Gazeteci Dink, Çanakkale Savaşı'nı ve Ermeni meselesini kast ederek, "Ermeniler vatanı savunmak için öldürüldü" diyen İşçi Partisi (İP) lideri Doğu Perinçek'in ise, "toplumsal olarak dışlanması" gerektiğini söyledi.
Derginin ve Perinçek'in ifadeleri konusunda görüşlerine başvurulan Diyarbakır "Gün TV"den gazeteci Zelal Özleyen de, dergiyle ilgili olarak "Halkların kanı üzerinden rant elde etmeye çalışan bu zihniyet, iç savaşı körüklemeye yöneliktir"; Perinçek için de, "soykırımı ve insanların öldürülmesini meşrulaştırıyor. Sağduyuya davet ediyoruz" dedi.
19 Ekim'de Diyarbakır Barosu , üç başyazıda "etnik amaçlı şiddet çağrısı" yaptığı gerekçesiyle, Türk Solu dergisiyle ilgili suç duyurusunda bulunma kararı almış; Prof. Dr. Baskın Oran da, bu başyazılara dikkat çekmiş, " Bu Kemalizm mi, Bölücülük mü? " yazısında, "nefret söylemi" olarak nitelendirdiği bu söylemin, bölücülük ve yasak olduğunu açıklamıştı.
Dergiye ve İP liderinin sözlerine tepki gösteren gazeteci Dink ve Gün TV'den Özleyen, bianet'e şu değerlendirmeyi yaptılar :
Dink : Dergi yargılanmalı, Perinçek dışlanmalı
Dergi ile Perinçek'in durumunun birbirinden biraz farklı olduğunu söyleyen Dink, Kürtleri tahkir ettiğini savunduğu derginin yargılanması gerektiğini, söylemi "çatışma kültürünün ifade biçimi" olduğuna inandığı Perinçek'inse, toplumda dışlanması gerektiğini ifade etti ve devam etti: "Bizim çatışma değil barış kültürüne ihtiyacımız var".
Toplumsal ifade biçimi olarak "birbirimizin farklılığını aşağılamamak, tahkir ya da tezyif etmemek"te uzlaşmanın şart olduğunu söyleyen Dink, "Çünkü bu tür aşağılamalar ırkçılığa kadar varır" diye konuştu.
Ceza Yasası'nın 301. Maddesi türünden düzenlemelerin bu gibi durumlar için varolması gerektiğine inanan Dink, "Bu durumlar, ifade özgürlüğü içerisinde de değerlendirmemelidir" dedi.
Aşağılamaya dair bu tür düzenlemelerin Türkiye'deki bütün etnik ya da dini farklılıklara eşit mesafede olması gerektiğini kaydeden gazeteci Dink, "'Türklüğü tahkir' kavramı varsa, o zaman Ermeniliği, Kürtlüğü, Aleviliği ya da Müslümanlığı tahkir kavramı da olmalıdır" diye düşünüyor.
Zelal : Bu zihniyet, halkların kanından rant sağlıyor
Çağdaş normlara sahip devletlerin kendi tarihleriyle yüzleşmelerinin bir erdem olarak kabul gördüğünü belirten Özleyen ise, "Perinçek gibi 'en iyi düşman ölü düşmandır' diyerek gericiliği savunan insanlar, bu tavırlarıyla ülkemizin demokratikleşmesi önünde en tehlikeli engellerdir" diyor ve İP liderine tepki gösteriyor.
Derginin "sol" geçinip insanları şovenizme, milliyetçiliğe ve halklara karşı düşmanlığa yönelttiğini düşünen Özleyen, "derginin sol ve solculukla hiç bir bağını kuramıyoruz. Halkların kanı üzerinden rant elde etmeye çalışan bu zihniyet, iç savaşı körüklemeye yöneliktir" şeklinde konuştu.
Derginin temsil ettiği bu zihniyetin her dönem kendine yapay düşmanlar yaratarak düşmanca tavırda ısrar ettiğini savunan Özleyen, "Bir kez daha bu tür kafatasçı, geri, faşizan yaklaşımları kınıyoruz. Ülkemiz halkların kardeşliğine layıktır, düşmanlığına değil" diye konuştu.
Perinçek : En iyi düşman ölü düşmandır!
"Ülkede Özgür Gündem" gazetesi, 24 Ekim'de, İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek'in, Ermenilerin vatanı savunmak için öldürüldüğünü açıkladığı konuşmasına yer verdi.
Gazeteye göre Perinçek Eysan Otel'deki konuşmasında, "Bizi öldürdüler; biz de onları öldürdük. En iyi düşman ölü düşmandır. Üzerimize bir daha gelirlerse aynı şeyi bir kez daha yaparız" dedi.
Aynı konuşmada, 3 Ekim'deki müzakere Çerçeve Belgesi'nde sınırların tartışmaya açıldığını ve azınlıkların oluşturulduğunu iddia eden Perinçek, Ermeni meselesinin bir tarih tartışması değil, Türkiye'nin geleceğini ilgilendiren bir mesele olduğunu söyledi.
Perinçek, "Bizi öldürdüler, biz de onları öldürdük. Çanakkale'de Anzaklar üzerimize sürüldü. Biz onları da öldürmedik mi? En iyi düşman ölü düşmandır. Onlar da bizi öldürdüler. Üzerimize bir daha gelirlerse aynı şeyi bir kez daha yaparız. Ermeni Soykırımı'nı kabul etmek bir idam fermanıdır" diye konuştu.
Türk Solu dergisi : Türk'ten alışveriş yap. Yoksa Kürt'ten PKK'ya gider
19 Ekim'de ise, Diyarbakır Barosu, üç değişik sayıda yayımlanan üç başyazıda "etnik amaçlı şiddet çağrısı" yapıldığı gerekçesiyle, Türk Solu dergisiyle ilgili suç duyurusunda bulunma kararı aldı.
Söz konusu yazılar, "Türk Oğlu Türk Kızı Türklüğünü Koru", "Kürt Varsa Sorun Var", "Safları Sıklaştırın Çocuklar Uzaktan Duyduğunuz Çakalların Ulumasıdır" başlıklarını taşıyor.
Baro, 29 Ağustos, 12 Eylül ve 26 Eylül tarihli başyazıların "Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan Kürtleri, ifade özgürlüğünün koruması altında olmayan faşist bir yaklaşım ve üslupla aşağıladığı"nı savundu.
Baro, yazıların, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 216. maddesindeki "Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edilmesi" ve "Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılanması" hükümlerini ihlal ettiğini açıkladı.
Baro dergiden şu alıntılara yer verdi : "Her Türk, alışverişini mutlaka Türk'ten yapmalıdır. Kürde aktarılan para PKK'ya maddi destek demektir. Türk, Kürt dizisi izlemez. Kürtçe müzik dinlemez. Kürtçe müzik çalan barlara gitmez. Kürtçe konuşulan minibüse binmez. Kürtçe kaset satan dükkandan alışveriş yapmaz. Köy, her halükarda Kürtçülüğün yaşam alanıdır. Mc Donalds'lar ne kadar tehlikeli ise Kürt mutfağı da o kadar tehlikelidir. Kimileri kabul etmese bile, ben Kürdüm diyen herkes, potansiyel bir PKK'lıdır. O nedenle en iyi Kürt, ben Türk'üm diyen Kürt'tür..." (EÖ/EK)