Prof. Dr. Ali Nesin Türkiye’nin Uluslararası Öğrenci Değerlendirmesi Programı’nda (PISA) aldığı düşük sonuçları yorumladı.
“Mesele sistemde değil, sistemin yanlış olmasında falan değil. Mesele sistemin olmamasında.”
Türkiye PISA 2015 yılı sonuçlarında Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ortalamasının altında puan almış, birçok dalda sıralamanın en aşağılarında kaldı.
OECD'nin üç yılda bir hazırladığı Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nda (PISA) 2015 sonuçlarında Türkiye, 72 ülkeden 15 yaş düzeyinde 540 bin öğrencinin katıldığı programda, matematik, fen ve okuma-anlama alanlarında 35 OECD üyesi arasında sondan ikinci oldu.
Prof. Nesin merkezi eğitim sisteminin Türkiye’ye uygun olmadığını belirtti.
“Bu kadar kalabalık bir ülkede; sosyal farkların ve ihtiyaçların, koşulların, coğrafyanın, anadilin bu kadar farklı olduğu bir ülkede merkezi bir eğitim sistemi ancak ve ancak felakete neden olabilir. Başka türlüsü düşünülemez.
TIKLAYIN - TÜRKİYE EĞİTİMDE OECD ORTALAMASININ ALTINDA
"Atılım için eğitimde özgürlük gerek"
“Eğitimde özgürlük, çoğulculuk gerekiyor. Bölgelere ayrılması gerekiyor. İlkokuldan üniversiteye kadar bütün eğitim kurumlarında belli bir özgürlük gerekiyor. Bunlar olmadan herhangi bir atılım yapmak mümkün değildir.
“Singapur’da, Finlandiya’da merkezi sistem olabilir, çünkü onların 5-5,5 milyon civarında nüfusu var. Hepsinin koşulları aşağı yukarı aynı. Mesela Finlandiya’da hepsi İngilizce bilir, hepsinin kültür seviyesi belli, ekonomik durumu aynı... Orada olur.
“Bundan 50 yıl önce, benim çocukluğumda Türkiye’de de olurdu. Türkiye 30-35 milyonken oluyordu da nitekim. Hem nüfus azdı hem de okula giden sayısı azdı.
“Şimdi bir demokratikleşme var eğitimde, herkes okula gidiyor, bu iyi bir şey, ama 20 milyon, belki 30 milyon kişi okula gidiyor. Bu kadar kişiye tek bir program, tek bir müfredat, tek bir anlayış mümkün değil. Ancak felakete sebep olabilir ve oluyor da...”
Öğretmenin de özgürlüğü yok
Ali Nesin eğitimde öğretmenlere özgürlük verilmesinin önemini de vurguladı.
“Her öğretmenin yaklaşımı farklıdır. Öğretmene de özgürlük tanımak lazım. Özgür bir öğretmen işini daha severek yapar, daha iyi öğretir.
“Öğretmen o kadar eziliyor ki; müdürü var, zümre başkanı var, milli eğitim müdürü var, milli eğitim bakanı var, var da var...
“Ama hiçbir özgürlüğü yok. Hangi gün ne yapacağı, nasıl işleyeceği, her şey belirlenmiş.
“Ve sadece bir öğretmen için değil, Türkiye’nin her yerinde, bütün coğrafyada böyle.
“Ben olsam milli eğitim bakanı başarısızlıkla sonuçlanır benim dönemim.
“Mümkün değil, iki kere iki dört.” (YY)