Macar'la Papa'nın ziyaretini, tepkileri ve Patrik-Papa buluşmasını konuştuk.
Papa 16. Benedictus'un Patrik Bartholomeos'la buluşmasının anlamı ne?
Türkiye'deki gayrimüslimlerin ve Patrikhane'nin şikayetlerinin dile getirildiği bir ortamda gerçekleşen bu ziyaretin elbette bir dayanışma özelliği var. Papa'nın Patrikhane'ye kadar gelerek bu dayanışmayı göstermesi, Patrikhane'nin prestiji açısından önemli.
Her iki kurum da, Soğuk Savaş döneminde Batı Bloğu'nun değerlerinin savunucusu olarak işlev gördü.
80'li yıllardan itibaren de küreselleşen bu değerleri onlardan uzak kalmış bölgelere, özellikle Doğu Avrupa ve Rusya'ya doğru yaygınlaştırmaya çalıştılar.
Bu ziyaret, elindeki gücüyle, Moskova'yı III. Roma kabul etme iddiasındaki Rus Kilisesi'ne de bir mesaj içeriyor. Çünkü iki kilise de, Baltık ülkelerinde ve Ukrayna'da Rus Kilisesi'yle çatışma halinde.
Ama şunu da unutmamak gerekiyor: Patrikhane Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği sürecini, kendisinin ve cemaatinin kurtuluşu olarak görüyor; bu süreci canla başla destekliyor.
Papa'ysa AB'nin Hıristiyan köklerine anayasasında atıf yapılmasını istiyor ve AB'yi bir Hıristiyan kulübü olarak görüyor. Bu konuda ayrı düştükleri gözden uzak tutulmamalı.
Önemli olan Patrik-Papa buluşması mı?
Bu ziyaret, Türkiye'deki gayrimüslimlerin sıkıntılarını çözmeye yönelik yasaların çıkarılmaya çalışıldığı bir dönemde gerçekleşiyor. Bu nedenle, Vatikan da kendi cemaati için bu konularda girişimde bulunabilir.
Ama ortada hükümet temsilcileri yok; bu yüzden bunların gündeme gelebilmesi zor görünüyor. Ayrıca içinde bulunulan dönem de, Vatikan'ın taleplerinin pek dile getirilmesine uygun görünmüyor. Bütün çabalara karşın, ziyaretin ağırlık noktasını Papa-Patrik buluşması oluşturacak gibi.
Ama ziyareti yalnız bugünün konjonktürüyle açıklamaya kalkarsak eksi kalır. İki kilise arasındaki tarihsel sorunu da unutulmamak gerek.
Nedir o sorun?
Bu ziyaret, bir Papa'nın Türkiye'ye üçüncü gelişi.
İlki 1967'de VI. Paulus'tu. 1979'da hem Ağca'nın tehdidi altında hem de protesto gösterileri arasında II. Johannes Paulus gelmişti. Benedictus'unki de dahil, bütün bu ziyaretlerin temel nedeni, Katolik-Ortodoks ayrılığını ortadan kaldırmaya yönelik uzun bir yolun taşlarının döşenmesi olarak görülmeli.
Ama bunun gerçekleşebilme ihtimali kısa vadede, orta vadede düşük gibi görünüyor. Ortodoks kiliselerin tarih içerisinde birbirlerinden kopmaları, birer ulusal ve ulusçu varlık haline gelmeleri nedeniyle Patrikhane bu kiliseleri temsil yeteneğinde güçsüz.
Yani Patrikhane'nin diğer kiliseleri temsil gücü, şimdilik "müstakbel teolojik bir birlik"ten öteye gidemez.
Fener dışındaki Ortodoks kiliseler küreselleşmeye ve liberal fikirlere karşı ülkelerinde birer kale işlevi görüyor. Bu da birleşme idealinin en önemli engellerinden biri.
Aslında iki kilise arasındaki diyalog süreci 1964'te Papa VI. Paulus'la Patrik Athinagoras'ın buluşmalarından beri adım adım sürüyor. Bu birliğin, esas olarak tarihsel ve onursal sıralamada en üstte yer alan Papalar için daha büyük önemi olduğu çok açık.
Peki Papa'nın ziyareti neden bunca sorun oldu?
Papaların ziyaretleri her ülkede önemsenir. Türkiye ziyareti de bunun dışında değil.
Ama Türkiye'de bunun aynı zamanda bir "sorun" görüntüsü vermesinin arkasında, ülkenin tehlikede olduğunu düşünenlerin, hükümet muhaliflerinin, hükümeti bu konuda sıkıntıya sokmaya çalışmaları yatıyor.
Muhalifleri hükümeti bu vesileyle vurmak istiyor. Papa İslam'a dair açıklamalar yaparken, kendilerini özellikle Türklükle tanımlayanların bu durumla uğraşması ilginç. O yüzden bu ziyaret, Türk kimliğinin ne kadar dinsel ne kadar ulusal bir kimlik olduğunun ayrıştırılması için turnusol vazifesi de görecek..Papa'nın eylül ayındaki konuşmasına atıf yapanların asıl kaygılarının ulusal mı dini mi olduğu anlaşılamıyor.
Ya hükümetin tutumu?
Bu seyahat, geçen yıl Papa'nın Patrikhane'ye yapacağı ziyareti engellemek için Türkiye'nin inisiyatifiyle resmi bir Türkiye ziyaretine dönüştürülmüştü. Böylece Patrikhane ziyaretin merkezi olmaktan çıkarılmaya, küçük bir parçası yapılmaya çalışıldı. Ama Papa'yı zorla davet edenler bugün ortada görünmüyor.
Neden?
Çünkü köprünün altından çok sular aktı. Papa o zaman ünlü konuşmasını yapmamıştı. Ayrıca Türkiye'de de bir seçim süreci söz konusu değildi.
Şimdi hükümet, İslam hakkında tepki toplayan bir konuşma yapan Papa'yla görüşmeyerek ya da lütfen görüşerek, tabanına selam göndermiş olacak.
Örneğin, adı diyalog sürecinin hep en önünde yer alan Bakan Mehmet Aydın'ın adının hiç geçmemesi çok ilginç.
Hükümetin bu toplu davranışı, bunun arkasında siyasi hesaplar olduğunun en açık delili. Aslında bu daha önce de görülmüştü.
Nasıl?
Bu inisiyatifi kimselere bırakmama isteği daha önce de görülmüştü. Örneğin Fethullah Gülen'in Papa'yı ziyaret etmesi üzerine, Diyanet İşleri Başkanı da bu ilişkiyi bu cemaatin tekeline bırakmamak amacıyla Papa'ya bir ziyaret gerçekleştirmek zorunda kalmıştı.
Papa'nın şimdi Diyanet İşleri Başkanı'yla görüşecek olması da hem devletin inisiyatifi kimseye bırakmama politikasıyla ilgili, hem de Diyanet İşleri Başkanı Papa'nın eylüldeki açıklamasına tepki gösteren bir kişi olarak üzüntülerini kendisine yüz yüze anlatabilecek.
Yoksa, Papa'nın Diyanet İşleri Başkanı'nı makamında ziyaret etmesini açıklamak mümkün olamayacak.
Vatikan'ın da Türkiye'den talepleri var mı?
Var. Ama önce durumu bir özetleyelim.
Bugün Türkiye'de yaklaşık 30 bin Katolik var. Bu cemaat Latin, Ermeni, Süryani, Keldani, Rum gibi farklı kökenlerden geliyor. Ağırlıklı olarak İstanbul'da, İzmir'de yaşıyor.
Vatikan 1990'da bu cemaatin yönetiminde coğrafi bir değişikliğe gitti. Eskiden beri varolan İstanbul Papalık Vekaleti ve İzmir Başepiskoposluğu'nun yanına, merkezi Mersin olan Anadolu Papalık Vekaleti'ni de ekledi.
Vatikan'ın talepleriyse şöyle özetlenebilir:
* İstanbul'daki Latin Episkoposa Türkiye vatandaşlığının verilmesi.
* Latin Episkoposluğu'nun resmen kabul edilmesi.
* Kongregasyonların, yani Katolik ruhanilerin üye oldukları tarikat kurumlarının birer tüzel kişilik olarak tanınması.
* Bunlara ait olan mülklerin mülkiyet sorunlarının çözülmesi. Geçmişte bu nedenle Hazine'ye ya da Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne geçmiş olan mülklerin hiç olmazsa kullanım hakkının geri verilmesi.
Kongregasyonların mülkleri genellikle aziz adlarıyla kaydettirildiğinden Hazine'nin açtığı davalarla epeyce mülk geçmişte Hazine'ye devrolunmuştu.
Örneğin Papa Roncalli Sokağı'ndaki ilköğretim okulunun arsası bu yolla Hazine'ye geçmişti.
Son örnek, Fenerbahçe'de Assompsiyonist kongregasyona ait bir mülke el konulmasıydı. Bunun üzerine kongregasyon Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM ) gitti. Uzlaşma yolu aranmasıyla da mülkün sadece kullanımı kongregasyona bırakılmıştı.
Vatikan Katolik cemaatlerin statüsü ve varlıkları için Hıristiyan ülkelerle konkordato, Hıristiyan olmayanlarla modus vivendi denilen belgeler imzalıyor. Türkiye için de, Kenan Evren'in cumhurbaşkanlığı döneminde bir modus vivendi imzalamayı gündeme getirmişti. Ama ASALA- Fransa ilişkileri nedeniyle dönemin iktidarı bundan kaçınmıştı.
Vatikan-Türkiye ilişkilerinin geçmişi nasıl?
Osmanlı'da, II. Mehmet'in İstanbul'u ele geçirmesinden sonra, Galata'daki Cenevizlere verdiği imtiyaz fermanı, Osmanlı'nın Katolik dünyasıyla ilişkisini yansıtan en eski belgelerden biri olarak kabul ediliyor.
Tanzimat sonrasındaysa Sultan Abdülmecit, Papalığa seçilen IX. Pius'u bir temsilci göndererek kutluyor. II. Abdülhamit zamanında, sürekli bir temsilci göndermek düşünülüyor, ama bu gerçekleşmiyor.
Türkiye Cumhuriyeti'yle Vatikan devleti arasındaki diplomatik ilişkilerin temelleri Demokrat Parti dönemine dayanıyor.
Hem Başbakan Adnan Menderes hem de Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü Papa'yı ziyaret ediyorlar. Daha sonra Türkiye'de dokuz yıl Papa Temsilcisi olarak kalmış Roncalli, XXIII. Johannes adıyla Papa seçilince süreç hızlanıyor.
1959'da başlayan görüşmelerde, daha sonra Vatikan Büyükelçisi olacak Hüveyda Mayatepek ve Papa Temsilcisi Lardone yer alıyor. Dışişleri'nde, bu ilişkiye Feridun Cemal Erkin çizgisi karşı çıkıyor; ama onun karşısında yer alan Menemencioğlu-Sarper ikilisinin diplomatik ilişki kurulması eğilimi galip geliyor. Sonra da Nisan 1960'ta Türkiye'nin ilk Vatikan Büyükelçisi Nureddin Vergin Roma'ya gidiyor.
Bugün on "İslam ülkesi"nin Vatikan'la diplomatik ilişkisi var. Vatikan'ın diplomatik ilişkisi olmadığı ülkelere gönderdiği temsilcisine "Papa Temsilcisi" (Delege Apostolik) deniyor. Diplomatik ilişkisi olan ülkelerde çeşitli ruhani bölgelere ruhani yönetici olarak atanan temsilcilereyse "Papa Vekili" (Viker Apostolik) unvanı veriliyor.
Ama Türkiye'de "diplomatik bir karışıklığa neden olmamak için" durum farklı. Örneğin İstanbul'daki Papa Vekili'ne "Türkiye Latin Katolik Cemaati Ruhani Reisi" deniyor. Başkentte de bir büyükelçi (Nonce) var. (TK)