Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısında konuştu. Hem hükümete hem yargıya hem de bazı kurumlara yönelik kapsamlı eleştirilerde bulundu.
Gündeminde Irak’ın kuzeyinde operasyon sırasında ölen 12 asker, Kartalkaya davası, Zeytin yasası, emekli maaşları vardı.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Masumiyet karinesine dikkat edilmeli” sözlerini olumlu karşıladığını ifade etti. Belediye başkanların yargılamalarının TRT’den canlı yayınlanması önerisine destek verdi.
Özel’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Cevaplanması gereken sorular var"
Irak’ta 12 askerin hayatını kaybetmesi: Çok sayıda soru var. Bir ihmal, bir hatalar zinciri olduğu değerlendiriliyor. Şüphesiz alınması gereken dersler var ama bu derslerin çoktan alınmış olması gerekiyordu. Cevaplanması gereken sorular var ama bu cevapların çoktan bulunmuş olması gerekiyordu.
Defin işlemleri tamamlandıktan sonra konuyu Meclis gündemine getireceğiz. Her ne kadar Milli Savunma Bakanlığı, bir tahkikat açıldığını söylese de konunun uzmanları bu meselenin Meclis eliyle araştırılmaya değer olduğunu, ancak Meclis kararlılıkla üzerine giderse cevap aranması gereken soruların açıkça yanıtlanabileceğini ifade ediyorlar.
Yeterli bir keşif yapılmadığından, evlatlarımıza gaz maskesinin ve oksijen tüplerinin sağlanıp sağlanmadığından, mağaraya önce bir robotun ya da insansız aracın girmesi gerektiğinden, bu araçların Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterinde son teknolojiye dayalı insansız araçlar olduğundan ve bu mağarada patlatma yapılıp yapılmadığının, yapıldıysa içerideki gazı bu patlatmanın tutuşturacağının öngörülmüş olması gerektiğinden, askerlerin yanında varsa sağlık profesyonelleri, onların kaç kişi olduğu, hangi eğitimde oldukları, yanlarındaki ilkyardım malzemelerinin hangi kapsamda olduğunun enine, boyuna araştırılması gerektiğinden bahsediyorlar.
Biz araştırma önergemizi vereceğiz. Bütün partilerden de bu konuda bir destek bekliyoruz.
"İnsanlar ölürken Mehmet Nuri Ersoy 50 metrelik yatındaydı"
78 kişinin öldüğü Grand Kartal Otel yangını: Bugün CHP milletvekillerinin bir kısmı Kartalkaya davasını izliyor. İçişleri Bakanı ‘10 gün içinde tüm sorumlular, tüm sorumluluklar en şeffaf şekilde ortaya çıkacak’ demişti. Sonra bir daha bu konuda kendisinden bir şey duyan olmadı.
Savcılık, bir bilirkişi heyeti görevlendirdi. Heyete üç gün süre verdiler. Yedi kişilik heyet üç gün gece-gündüz çalıştı. El çektirdiler. Hazırlanan rapora ‘Korsandır.’ dediler.
Evet, bir korsanlık faaliyeti oldu. Rapora ‘korsan’ diyen Adalet Bakanlığı ve AKP’nin yaptığı iş adalete korsanlık faaliyetidir. Adaleti çalmışlardır. Sonra yeni hazırlanan bilirkişi raporunda da Turizm Bakanlığı yer almadı. Hiçbir kurum, hiçbir kişi yargılanmaktan muaf olamaz.
Dün kucaklaştığımız, duygusal anlar yaşadığımız ailelerin en büyük şikayeti şu: Burada yargılanması gerekenlerin bir kısmı yargılanıyor. Ama ilk raporda, ikinci raporda ‘Yargılansın’ denilen, savcının ‘Yargılanmalı’ dedikleri yok. Kim yok? Turizm ve Kültür Bakanlığı, oradan oraya teftişe gidenler, onları görevlendirenler yok.
Diğer taraftan denetim yapması gerekenler iş güvenliği açısından, orada yoklar.
Çünkü ilgili bakanlar; Çalışma Bakanı ve Turizm Bakanı, personellerinin yargılanmasına izin verecek imzayı atmadılar. Esas sorumlu olan Turizm Bakanlığı ‘Personele dokunma’ diyor. Çünkü biliyor ki bu iş çorap söküğü gibidir. Ucunu verirsen, çeke çeke tamamını sökerler ve ucu sana gelir.
O Turizm Bakanı, bu insanların yüreği yanıyorken, 36 bebek ve çocuk kömür parçaları halinde ailelerine teslim edilmişken, birinci elden sorumlu kendisi ve Bakanlığıyken, 50 metrelik yatıyla Ege adalarını geze geze gitti. Dün 50 metrelik yatını beş yıldızlı otelinin önüne demirledi. Orada sefa sürüyor, tatil yapıyor. Acılı analar, babalar, eşler, dedeler... Sekiz evladını elleriyle toprağa vermiş; evladı, gelini, torunları. Beş evladını elleriyle toprağa vermiş dedeler, nineler orada gözyaşı döküyorlar. Ağlamaktan konuşamıyorlar.
Bu ülkeyi bu hale getirene, o Turizm Bakanı’nı oraya atayana, istifa etmediği halde orada tutana, o Turizm Bakanı’na hala çanak tutanlara yazıklar olsun. Allahlarından bulsunlar. Milletimize o Turizm Bakanı’nı atayan, o Turizm Bakanı’nı azletmeyen, bu pişkinliğe karşı halen daha sessiz kalan, sonra da işine geldi mi ‘Sorumlusu benim, ben’ diyene söylüyorum. Sorumlusu sensin Erdoğan, sensin.
"Herkesi mücadeleye çağırıyorum"
Zeytin yasası: Karşımızda yoksulu görmeyen, garibanı sevmeyen, zenginler için çalışan ve zengin seven bir iktidar var. Şimdi o zenginlerden biri, parasına para katmak için, daha 2,5 milyar daha kazanmak için ona önden söz verilmiş, sonra Meclis’e gelmiş, geri gitmiş, çevreciler direnmiş, geri gitmiş Zeytin Yasası var.
Zenginlerin kesecekleri zeytinleri koordinatlarla belirlediler. Meclis kapanmadan bu yasayı çıkarıp gitmek istiyorlar. Binlerce, on binlerce zeytin ağacı kesilecek, orada maden araması başlayacak.
Bu mücadeleyi, önümüzdeki haftaya ertelenen bu Zeytin Yasası’na hep birlikte direnmek üzere Muğla’dan, Ege’den tüm Türkiye’den geçtiğimiz haftalarda gelen herkesi yine Meclis’e bekliyoruz.
Tarihin önünde tarihi sorumluluğumuzu doğaya, çevreye karşı, zeytin gibi bir ağaca karşı, Ege’nin en önemli bitkisine, bütün kutsal kitaplarda yer alan zeytine sahip çıkmak için, Meclis kapanmadan, gerekirse Meclis’i kapatmamak pahasına vermek için herkesi mücadeleye çağırıyorum.
"Verdiği zam bir tas çorba almıyor"
Asgari ücret ve emekli maaşları: “Bunlar zengini seviyor’ dedim. İşçiyi, emekliyi malum sevmiyorlar. Emekli maaşına 2 bin 400 lira zam yaptılar. En düşük emekli maaşı 16 bin 881 lira. Yani yıl sonuna kadar emekliler 16 bin lira alarak geçinmeye çalışacaklar. Verilen zam günlük 80 lira.
Hani diyordu ya ‘Ben emeklimi hiçbir zaman enflasyona ezdirmedim. Ben emeklimi asla ezdirmedim.’ Verdiği zam bir tas çorba almıyor. Bu topraklarda emekli zammının bir tas çorba almadığı bir sürece getirdi AKP.
AKP geldiğinde en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu, bugün en düşük emekli maaşı 2,5 çeyrek altın alıyor.
Meclis Temmuz sonuna kadar çalışma kararı aldı. AKP kendi grubuna ‘17’sine kadar çalışacağız’ dedi. Zeytinlikleri maden aramaya açacaklar, zenginlerin beklediği birkaç kanunu çıkaracaklar. Ama emekliye asgari ücretliye zam yapmayacaklar.
Milletin yarası kanıyor. Meclis, yaraya merhem olmak içindir. Yarayı iyileştirmek içindir. Böyle ifadelerle yaraya tuz basmak için değildir.
Milletin yarasına tuz basıp, kendi bedenini tuzlu suya koşturmaya çalışanlara asla izin vermiyoruz. Onlara bu önümüzdeki Meclis takvimini grubumuz dar edecek, milletin sesini duymayanı tatile göndermiyoruz.”
"Devleti milletin karşısına diktiler"
CHP’li belediyelere yönelik operasyonlar: 19 Mart’ta bu milletin geleceğine bir darbe yaptılar. Hiç şüphe yok ki darbeler iktidara yapılır, bunlar da iktidara yaptı. Yerelde iktidar olanlara ve gelecek seçimden sonra iktidar olacaklara. Milletimiz takdir ederse geleceğin Cumhurbaşkanı’na, Cumhurbaşkanı Adayımıza darbe yaptılar. Gelecekte bu ülkeyi yönetecek olan CHP’ye darbe yaptılar. Sandığın gücüne, demokratik siyasete karşı savaş açtılar. Milletin desteğini alamadıkları için, devleti milletin karşısına diktiler.
Milletin rızası olmadan, baskıyla ayakta durabileceklerini ve bu baskıyla iktidarlarını koruyabileceklerini iddia ediyorlar.
Daha bunun utancı sürerken, 5 Temmuz günü yeni bir utancı bu millete yaşattılar. Bu sefer üç belediye başkanımızı, Adana Belediye Başkanımız Zeydan Karalar’ı, Adıyaman Belediye Başkanımız Abdurrahman Tutdere’yi, Antalya Belediye Başkanımız Muhittin Böcek’i şafak operasyonları ile gözaltına aldılar. Zeydan Karalar’ın evine gittiler. Hoca Hanım kapıyı açtı. Zeydan Başkan yok. Nerede Zeydan Başkan? Gebze’ye ablasına gitti. Adresi, Zeydan Başkan’ın eşinden aldılar. Telefonu Zeydan Başkan’a açtılar. Gebze’ye gittiler, Gebze’de gözaltına aldılar. Kaçacak olsa, adresi söylemez.
Ama yine de bir telefonla ifadeye gitmesi gerekenleri, bu milletin anla şanla seçtiklerini, güvenip ‘Bu şehrin emini sensin’ dediklerini itibarsızlaştırarak, koluna polis sokarak, gazeteci bir şey soruyor, tutup çevirerek, kötü muameleyle, hiç hak etmedikleri bir muameleyle gözaltına aldılar.
Şu kadarını söyleyeyim. Abdurrahman Tuttere, Aziz İhsan Aktaş’a bir ihale bile vermemiş, kendinden önceki AKP’li vermiş. Ama bakın bu Aziz İhsan Aktaş; Yargıtay‘dan Meclis’e, Devlet Hava Meydanları’ndan EÜAŞ’a, Türk Hava Yolları’na, Pamukkale Üniversitesi’ne, Uludağ Üniversitesi’ne, farklı illerde 20’ye yakın kamu hastanesine... Yetmez, halihazırda; Trabzon, Kocaeli, Maraş, Ordu’nun AKP’li Büyükşehir belediyelerine Elazığ ve Isparta’ya… Bitmiyor.
EKAP’a giriyorsun, 388 ihale almış adam. 300’ü kamudan ve AKP’li belediyelerden. Yüzde 77. CHP’li belediyelerden 88 ihale, yüzde 23’ü.
Bu ihalelerdeki tüm belediye başkanlarım ya tutuklu ya gözaltında. Oysa Aziz İhsan Aktaş’tan A8 makam arabası alanlar var Isparta. AKP’nin, MHP’nin vicdan sahibi, Anadolu irfanına sahip seçmenlerine soruyorum. Hak mı reva mı ya? Hak mı reva mı?
Bir suç varsa suçtan delili, delilden şüpheliyi bulursun, cezalandırırsın. Ama CHP’li belediyelere bir şey bulmak üzere yapılan soruşturmanın sonucu bu. Tayyip Bey’e göstereyim. Onun da buradan memnun olacağı bir şey olabilir. Yüzde 77’ye, yüzde 23. AKP’nin CHP’yi geçtiği tek yüzde bu. Tek yüzde bu.
"Eserinle övünebilirsin AKP"
Timur Soykan’ın gözaltına alınması ve Ayşe Barım davası: Sadece tweette, ‘Anlaşılan ki artık rejimin bir bağımsız yargı olduğuna millete inandırma ve ikna etme derdi kalmadı. AKP’yi yenme suçu diye bir suç var. AKP’yi yenenleri içeri atıyorlar’ diyen gazeteci Timur Soykan’ı aldılar.
Dört gün zulmettiler. Yurt dışına çıkış yasağı, adli kontrolle ona ve bütün gazetecilere ‘Bundan sonra öyle tweet atarken iki kere düşüneceksin’ dediler.
Ayşe Barım, duruyor. Türkiye’nin bütün ödüllü sanatçıları dün menajerlerinin yanındaydılar. Ayşe Barım ‘Buraya neden geldim anlamıyorum’ diyordu bundan üç, dört ay önce. ‘Nihayet duruşmayla çıkacaksın’ diyorlardı. ‘Üç, dört ay kadar daha hapis yatacaksın’ dediler. Türkiye’nin ödüllü bu sinema oyuncularının, dizi oyuncularının dün hepsini birden Çağlayan Adliyesi’ne götürdüler. Üzerek, ağlatarak geri döndürdüler.
Yoksullukta Avrupa’da birinci sıradayız. Gıda enflasyonunda dünyada birinci sıradayız. Bakın altın madalyalar. ‘Ya bunlarla övünülür mü? Övüneceksen sen, hukukun üstünlüğüyle övün’ diyeceksiniz. Hukukun üstünlüğünde dünyada 117’inci sıradayız. İşte size bir haftalık Türkiye fotoğrafı. Eserinle övünebilirsin AKP. Bu senin eserin. Biz bu arkadaşların eserleriyle, bu arkadaşların hizmetleriyle, bu gazetecilerin cesaret ve namuslarla övünüyoruz. Sen de eserinle övün AKP. Bu senin eserin.
"19 Mart darbesine karşı direnme hakkımı kullanıyorum"
Devlet Bahçeli TRT çıkışı: Bugün Devlet Bahçeli önemli bir grup konuşması yaptı. Konuşmasında masumiyet karinesine dikkat çekti. İddianamenin bir an önce yazılmasını talep etti. Ve her zaman söylediğim, davaların TRT’den canlı yayınlanma talebimi doğru bulduğunu ve desteklediğini söyledi. Ben de buradan şunu söylüyorum: ‘Üç T’ demiştim. Görülüyor ki o ‘Üç T’ye geliyoruz. Birincisi; terörsüz ve demokratik Türkiye. İkincisi; tutuksuz yargılanma. Üçüncüsü; TRT’den canlı yayın.
Bugün geldiğimiz noktada, Sayın Bahçeli’nin bu yaptığı açıklamayı onun dışında birçok şeyi eleştirmiş, birçok şey söylemiş. Türkiye’nin hem terörsüz Türkiye’ye ulaşma umuduyla, hem iç cepheyi güçlendirme, bir ve beraber olma, etrafımızdaki şartları değerlendirdiğimizde Türkiye’nin kendisini güçlü kılma noktasında atılmış önemli bir adım olarak görüyorum.
Kendisi bunun dışındaki süreçlerde şöyle bir şey söylemiş: ‘Özgür Bey yollarda yürüyeceğim diyorsun, yürüyebilirsin.’ Birkaç şiire de atıf yapmış. Sonra da demiş ki en sonunda, Ama ne o, darbe mi yapacaksın?’ Buradan bu soruyu ciddiyetle cevaplamak isterim. Sayın Bahçeli darbe falan yapmıyorum. Birisi darbe yapmaya kalktığında 15 Temmuz akşamı, Özgür Özel ne yaptı, nasıl o darbeye karşı çıktı ve nasıl pozisyon aldı, en yakından siz biliyorsunuz.
Yaptığım şey 19 Mart darbesine karşı direnme hakkımı kullanıyorum. Toplumun direnme hakkını kullanmasını, bunu da hep birlikte meydanlarda barışçıl bir şekilde göstermesini söylüyorum. Siz tutuksuz yargılama derseniz, siz iddianameler yazılsın derseniz. Siz bu iftiralara verilecek namuslu insanların cevapları TRT ekranlarından, Anadolu’da Trakya’da duyulsun derseniz CHP’nin zaten asla darbe niyeti olmaz, bu darbeye direnmek için gösterdiği enerjiyi, yoksulluğu ortadan kaldırmak için, işsizliği ortadan kaldırmak için, Türkiye’de barışı tesis etmek için, kardeşliği tesis etmek için yurtdışına gittiğimizde bu darbenin Türkiye’ye verdiği zararı değil, Türkiye’nin meselelerini anlatmak için nefesimizi tükettiğimizi daha önce olduğu gibi şimdi de görürsünüz.
Bahçeli’nin attığı adımı kıymetlendiriyorum. Bana söylenmiş bundan önceki sözler, yapılmış değerlendirmeler MHP tarafından birtakım arkadaşlarımız hakkında masumiyet karinesini gözetmeyen nitelendirmelerin hepsinin üzerinde bir söz kurduğunu ve bunu doğru bir yerden yaptığını değerlendiriyorum. Bundan sonra biz üzerimize düşen adımları atmaya devam ederiz.
Ama herkes şunu bilsin ki; AKP saldırganlığını bırakmadıkça, yargı aparatlarıyla iftira, hakaret, şantaj yöntemleriyle arkadaşlarımıza saldırmadıkça, 25 milyon seçmenin seçtiklerini görevlerine iade edip onların yargı süreçlerinin adil bir şekilde, geçmişte Erdoğan’ın yargılandığı gibi yargılanmalarını, tutuksuz yargılanmalarını sağlamadıkça CHP için sokaklar da bizimdir, meydanlar da bizimdir.

Bahçeli'den 'süreç' açıklaması: Bu bir devlet politikası haline gelmiştir
"Yüzde 29 oyla seni orada oturtmam Erdoğan"
Erken seçim çağrısı: AKP’nin hepsi ‘Öyle mi olacak, böyle mi olacak, darbe mi olacak, Mısır dedi, bilmem ne dedi.’ Ya siz unuttunuz ama Esma’yı biz unutmadık. Mısır’da seçilmiş cumhurbaşkanına darbe yapıldı diye televizyondan bakıp, Rabialar yapıp, sonra o günün genelkurmay başkanı bugünkü devlet başkanına el sıkmaya koşanlar, size söylüyorum:
Biz Mısır’daki meydanlara bakınca darbeyi görmeyiz, Mısır’daki meydanlara bakınca zulme direnen, baskıya direnen, şiddete direnen Mısırlıları görürüz, darbeden yana olanların demokrasiden yana olanların tarafıdır CHP.
Ve Erdoğan denen tek kişisi, yüzde 29.2 oyla seni orada oturtmam. Bütün anketlerde kurulduğu gün gibi, 31 Mart Pazar gibi, CHP Türkiye’nin birinci partisi.
Sadece Erdoğan’ın gördüğü bilinmez bir ankette AKP’ymiş birinci parti. O zaman Erdoğan’ın kalmadı derdi. Hodri meydan. 2 Kasım’da getir bakalım seçimi. Hodri meydan…
(HA)




