Haberin Kürtçesi için tıklayın
Mezopotamya Kültür Merkezi organizasyonuyla 25-29 Ekim tarihleri arasında yapılacak 3. Kürt Kültür ve Sanat Günleri başladı. Cezayir Restoran’da Sanatçı Murat Satılmış’ın adlı sergi açılışıyla başlayan etkinlikler “OHAL’de Sanat” paneli, Yönetmen Reyan Tuvi’nin Cihê girî nîne adlı filmi ile Şahiya Stranan konseri ile devam etti.
Cezayir Restoran’da düzenlenen “OHAL’de Sanat” paneline Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Kültür Daire Başkanı Cevahir Sadak, tiyatro oyuncusu Berfin Emektar, Kürt Dil Bilimci Sami Tan ve sanatçı Agit Işık katıldı.
Sadak: Önce şok yaşadık, ardından toparlandık
Sanatçı Genim İldan’ın moderatörlüğünü yaptığı panelde Cevahir Sadak, sözlerine “Ne tesadüftür ki buraya gelmek için hazırlandığım sırada sosyal medyada bir yıl önce belediyenin kuşatıldığına ilişkin yaptığım paylaşımın yeniden hatırlatıldığını gördüm” diyerek başladı.
Sadak, 1999’da belediyeleri aldıklarında altyapı ve teknik sorunların yanı sıra kültür sanat alanında eksiklerin tamamlanmasına karar verildiğini anımsattı. Sadak, 1999-2016 yılları arasında Kültür Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan çalışmalara ilişkin bir sunum yaptı. 45 fotoğrafla belediyenin açmış olduğu kurumlar, festival organizasyonları, edebiyat günleri, liselerarası tiyatro şenliği, Kürtçe Tekst Yarışması, beş ayrı sanat disiplininde çalışma yürüten Aram Tigran Kent Konservatuarı, Dengbêj evi, Mehmed Uzun kütüphanesi ve Cemilpaşa Konağı Kent Müzesi gibi alanlarda yaptıkları çalışmaları anlattı.
Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) ve Anadolu Kültür ile ortak çalışmalara imza attıklarını anımsatan Sadak, gözaltında bulunan Osman Kavala’ya da şükranlarını bildirerek, bir an önce serbest kalmasını dilediğini belirtti. 2003’ten belediyenin kuşatıldığı 2017 yılına kadar kurumların oluşumunda emeğinin olduğunu ve bu durumun kendisinde büyük tecrübe edindirdiğini belirten Sadak, şunları söyledi:
“Duygusal olarak o kadar sahiplenmiş ve kendimizi kaptırmıştık ki birden bir bıçak gibi kesildi. Sanki hepsi bir kartondan rüya gibiydi. Üç dört ay bu şokla yaşadık. Daha sonra kendimizi toparlamaya başladık.”
Keşke bunca işi belediye dışında yapsaydık
Tiyatrocuların, müzisyenlerin yeniden bir çatı altında toplandığını belirten Sadak, kimi zaman belediyelere bağlı çalıştıkları için hayıflandıklarını ifade etti:
“Ancak maalesef resmi kurumdu ve o merkezde çalışıyorduk. Keşke deneyimlediğimiz bunca işi belediye dışında yapabilseydik”.
Hala sanatçıların çalışmalarını devam ettirip halka ürünlerini sunduğunu ifade eden Sadak, “Bugün burada bunun bir örneğini yaşıyoruz. Bu da bize güç veriyor” dedi.
Tan: 49 dil kurumu kapatıldı
Kürt Dil Bilimci Sami Tan da Belediyeler döneminde elde edilen kazanımları benzer ifadelerle değerlendirdi:
“Keşke bazı şeyleri belediye dışında yürütebilseydik. Kurumlarımızı güçlendirebilseydik.”
Bugün artık her şeyin KHK’lara bağlı olduğunu ifade eden Tan, “Kürt Dil Kurumu 92’den beri var. Bir gecede gelip kapısını kırabilirlerdi. El konulabilirdi. Bu kaçınılmazdı” dedi. 1980’lerde dil için merkezin Avrupa olduğunu, 1990’larda ise Kürdistan’da Amed ve İstanbul olduğunu hatırlatan Tan, “Giderek büyüdü. Zihniyet ve kültür açısından da kentler Kürdileşiyordu. Çocuklar için Zarokisten gibi kreşler, stratejik açıdan özel okullar önemliydi. Bunlar ya kapatıldı ya da marjinalleştirildi” diye konuştu.
49 Kürt Dil Kurumu’nun kapatıldığını söyleyen Tan, bu kurumlarda yıllık 10 bin insanın dil eğitimi aldığını söyledi. Her dönem resmi olarak okullarda Kürtçe’nin yasaklandığını belirten Tan, şunları söyledi: “Her sistem birbirine yüklüyordu. 2011 de bir genelge yayınlandı. Anadilde eğitim hakkı ülkeyi bölecek ve bu hakkı hiçbir zaman tanımayacağız. ‘Bu PKK’nin isteğidir. O yüzden Kürtçenin eğitim dili olmasına izin vermeyeceğiz’ denilmişti . Bugünkü fotoğraf onun göstergesidir.”
Kürtlere karşı bakış açısı hiç değişmedi
“Abdülhamit’in İttihat ve Terakki’den ayrı olduğu söylenir ama değil.” diyen Sami Tan, “Saidi Nursi’nin deli olduğuna karar verip tımarhaneye atılmasını öneren kişidir. Bu bir İktidar olma savaşıydı ve iktidara gelenlerin hiçbirinin Kürtlere karşı bakış açısı değişmedi” diye konuştu.
“Dil çalışmalarının stratejik bir çalışma olduğunu görürsek kültür sanatın da gelişiminin ve kurumların gelişiminin altyapısı olduğunu görürüz” şeklinde sözlerini sürdüren Tan, “Şu anda da engellerimiz var. 310 öğrencimiz vardı. Kurumlarımız kapatıldı. Sonbahar eğitimlerine başladık 150 öğrencimiz var. Zend dergisi baskıya girdi. Kürtler kurumlarıyla ayaktadır. Politikalarımızı buna göre yürütmeliyiz. Var olan iktidar elimizdeki diğer kazanımlarımıza el koyabilir ama buna karşılık tüm çalışmalarımızı devlet yönetiminin dışında sivil alanda kurmalıyız” diyerek sözlerini tamamladı.
Emektar: OHAL Kürtler için hep vardı
“Kürtler için ne zaman OHAL bitti ki?” diyerek konuşmasına başlayan tiyatro oyuncusu Berfin Emektar da “OHAL bizim için hep vardı. Alternatif bir sanat iddiamız vardı ama nasıl pozisyon almamız gerektiği konusunda kafa yormalıydık. Ama bir gevşeme yaşıyorduk. Ne zaman belediyeler elimizden gidince önce bir şaşkınlık yaşadık” dedi.
“Belki şu anda muazzam sahnelerimiz, dekorlarımız yok. Ama tüm gücümüzle ayaktayız. Sadece tiyatro değil bütün sanat alanları kendini yeniden yarattı ve çalışmalar durmadan devam etti.”
“OHAL yine başladı ama bu kez faşizm daha çok büyüdü” diyen Emektar, “Sadece belediyelere el konulmadı birçok bağımsız kuruma el konuldu. Keşke biz alternatif bir modelle o imkanları kullanabilseydik. Sadece Amed değil, Kürdistan’ın her yerinde tiyatrolar kapatıldı. Keşke biz Amed’de on tiyatro grubu kurup onlara destek verseydik. Keşke öngörülü olsaydık. Sadece belediyede tek gruba imkanlar sunuldu” şeklinde konuştu.
Amed’in ruhu değişti
Eskiden büyük imkanlarla, Hamlet gibi büyük organizasyonlar yaptıklarını anımsatan Emektar, sözlerine şöyle devam etti:
“Şimdi de küçük prodüksiyonla işlerimizi devam ediyoruz. Seyircimiz aynı ruhla geliyor. Gidip evimizde oturalım, tiyatroyu bırakalım deme hakkımız yok. Hiçbir sanatçının bunu deme hakkı yoktur. Aslında Amed bir anlamda kendine geldi. Halkın psikolojisini kurumları kapatarak yıkmaya çalıştılar. İmkanlarımız kısıtlı olabilir ama Amed’in ruhu değişti. Sanatçısına da doğru bir sahiplenme biçimi var. Halkınla beraber yürürsen sanatçı olabilirsin, öbür türlü sanatçılık tartışmalı bir şeydir. Tarihte de hep böyle olmuştur, güçlenirsin, yıkılırsın sonra kendini yeniden var edersin. Kürt sanatçıların yolculuğu MKM ile başladı. Bugün de o güçle çalışıyoruz. Halkın karşısında yüzümüz kararmadı”
Işık: Sanatçı dik başlı olmalı
Sanatçı Agit Işık ise sanatçının olağanüstü hallere göre şekil almamasını ve dik başlı olması gerektiğine dikkat çekti:
“Sanatçı benim yerim sıcak olmalı derse orada sorun başlar. Annem bana hala sen ne iş yapıyorsun diye soruyor. Ona göre benim başka iş yapmam lazım.”
Toplumda durgunluk var
“OHAL Kürtlerin kaderi haline geldi. Kendi dilinizde söyleyin ama Kürdistan demeyin diyorlar” diyen Işık, şöyle konuştu: “Biz bu OHAL koşullarından başımız dik çıkacağız. Bazen sanatçılardan politik üretimler isteniyor. Bana göre en politik tavır bu koşullarda çalışmaları devam ettirmektir. Birkaç aydır İstanbul’dayım. Gözlemim şu. Sanatçılar bir hareket içerisinde fakat toplumda bir durgunluk var. Şöyle yorumlar var. Bu koşullarda müziğe ihtiyaç yok, eğlence olarak görüyorlar. Toplumu bu anlamda eleştiriyorum”
Panelin ardından Yapım 13’te Yönetmen Reyan Tuvi’nin Cihê girî nîne adlı filmi ile Qemçurçi ve 7 roj şev filminin gösterimi yapıldı. Şişli Kent Kültür Merkezi’nde MKM sanatçılarının Şahiya Stranan adlı konseri ile etkinlikler devam etti. (BD/HK)
* Festival programı için tıklayın.