1978 yılında İtalya'da Kızıl Tugaylar, Hıristiyan Demokrat Partisine mensup politikacı Aldo Moro'yu kaçırdı. Merkez sağın en etkin kişilerinden birinin yaşamına karşılık 12 hasta siyasi tutuklunun serbest bırakılmasını istediler. Hükümet araya Moro'nun ailesi, arkadaşları ve Papa VI. Paul'ün girmesine rağmen pazarlığı kabul etmedi. Hatta Papa, Moro'ya karşılık kendisinin rehin alınmasını talep etti. Kaçırılmadan 55 gün sonra görüşmelerden sonuç alınamaması nedeniyle Moro'nun cesedi bir parkta bulundu.
Bunun üzerine Dario Fo, “Yüzsüz: Klakson, Borazanlar ve Bırtlar” adlı eserinde bu konuyu ele aldı, ama bir farkla: Kaçırılan Aldo Moro değil, FIAT'ın başkanıydı. Kaçırılan bir siyasi değil de bir sanayici olursa acaba devlet bu kez ne yapardı?
FIAT’ın patronu Agnelli Kızıl Tugay tarafından kaçırılır. Kızıl Tugay militanlarının kullandığı arabanın kaza yapması sonucu Agnelli, olay yerinde tesadüfen bulunan FIAT’ın teknisyenlerinden Antonio tarafından kurtarılır. Ancak Antonio tanınmayacak haldeki ağır yaralı Agnelli'nin üzerinde kendi kimliğini unutur.
Doktorların yaptığı bir dizi estetik ameliyatla Angelli hayata dönerken, cebindeki kimliğin sahibi Antonio'nun da yüzünü alır. Artık ülkenin en önde gelen işadamlarından birinin suratında bir işçinin yüzü vardır. Üstüne üstlük Angelli'nin artık bir karısı ve sevgilisi de olmuştur bu yeni yüzü ve kimliği sayesinde!
Dario Fo’nun “Yüzsüz: Klakson, Borazanlar ve Bırtlar” adlı oyunu Teatra Jiyana Nû tarafından Kürtçeye “Berû: Klakson Borîzan û Birt” olarak çevrilerek sahneleniyor. Oyunun prömiyeri 3. Kürt Kültür ve Sanat Günleri’nde 29 Ekim, saat 20:00’de Kenter Tiyatrosu’nda yapılacak.
Çevirisini Dilawer Zeraq’ın yaptığı, Nazmi Karaman tarafından yönetilen oyunda:
Rugeş Kırıcı, Ömer Şahin, Sakina Jir, Nazmi Karaman ve Cihad Ekinci rol alıyor. Kukla tasarımını Mehmet Ünal, tekniği Roni Ekinci tarafından uygulanan, iki perdeden oluşan politik komediye ilişkin yönetmen ve oyunculardan oyunu ve karakterlerini anlatmalarını istedik.
Oyunu biraz anlatabilir misiniz?
Nazmi Karaman: Oyun; Sermaye-devlet-halk üçgenindeki ilişkilerin sorgulanmasını anlatıyor. Dario Fo kaçırılan bir siyasetçi değil de sermayedar olduğunda işlerin nasıl değiştiğine dikkat çekiyor. Bütün hükümetler sermaye ile yürüyor. Herkesi kurban edebilirler ama sermayeye bağımlılar. Ekonomi çöktüğünde her şey bitiyor. Dario Fo oyunu yazdığında İtalyan meclisinde tartışmalar oluyor. TV’deki programları, oyun gösterimleri iptal ediliyor. O dönem anlatılan siyasi durumlarla bugünkü çok benziyor. 80’de yazılmasına aradan 40 yıla yakın zaman geçmesine rağmen hiçbir şey değişmemiş. Yer yer güncellemeler yaptık ama metne sadık kaldık.
Kaç kişiden oluşuyor?
(N.K) Oyun çok kalabalık, 18 kişilik oyun aslında. Biz rahat çalışabilme ve turnelere gidebilmek için beş kişiye indirdik. Beş kuklamız var. Ana karakterler dışında diğer karakterleri herkes oynuyor. Farklı rollere bürünerek, kuklalarla birlikte 15 kişiyi buluyor. Bazı yerlerde küçük dokunuşlar yaptık. Çok hareketli ve hızlı akan bir oyun. Politik komedi. Son 20 dakikaya kadar durum komedisi, yanlışlıklar komedisi var. Ancak finalde Dario Fo’nun bu oyunu niçin yazdığını, Aldo Moro’dan nasıl etkilendiğini anlıyoruz.
Festival sonrasında gösterimler olacak mı?
(N.K) Festival sonrasında İstanbul’da değişik sahnelerde gösterimler olacak. Kasım ayında Yapım 13’ün salonunda gösterim olacak. Kasım ayı sonunda İzmir ve Adana’ya götürmeyi planlıyoruz. Avrupa’da gösterim için girişimler olacak. Sezon boyunca oynayacağız.
Bize biraz oynadığınız karakteri anlatır mısınız?
Rugeş Kırıcı: Roza karakterini canlandırıyorum. Antonio karakterinin karısı. Antonio ile aralarında problem var. Dario Fo yazarken her kesimi eleştiren bir dil kullanıyor. Bunlar aynı zamanda devrimci, sendikalarla ilişkileri olan insanlar. Fakat kendi içerisinde çelişkileri olan ve bu çelişkileri de vurgulayan bir tekst. Dairo Fo’nun genel olarak böyle bir üslubu var. Halkın her kesimine iktidara da, işçiye de devrimciye de göndermeleri var. Bir ayna tutuyor. Devrimcinin nasıl devrimci olması gerektiğini anlatırken zaaflarını da veriyor. Antonio sendikacı, ama eşini aldatan biri. Roza’nın da sendikalarla bağlantıları var. Zaten her seferinde komünist gelenekten geldiğine vurgu yapıyor. Antonio’ya öfkesi var. Sürekli TV izliyor. Çok da etkileniyor, onları taklit ediyor. Yüksek çıkışları var. Ara sıra kendine gelip ‘politik bir kadınım’ diyor. Politik yanı da olan ama sıradan bir ev kadını pozisyonunda da görebileceğin biri. Feminist çıkışları da olan bir kadın. Çok konuşuyor.
Roza’yı sevdin mi, nasıl bir yakınlık kurdunuz?
(R. K) Çok seviyorum Roza’yı. Bu oyunu oynamayı ben dayattım arkadaşlara. Çok tanıdık bir tip. Pek çok kadının özelliklerinin yüklendiği bir kadın. Ben öyle yorumluyorum. Çok absürt bir kadın. Etrafımızdaki homojen olan tiplerin aksine bir kalıp içinde değil. Çok gerçek geliyor bana. Dario Fo’nun daha önceki kadın oyunlarında da böyle kadınlar var. Sanki bana göre çizdiği bir kadın modeli var ve onu tüm oyunlarda dolaştırıyor gibi geliyor. Patronu yanlışlıkla kocası olarak teşhis ediyor. Çünkü her tarafı yanmış durumda. Metresi hastaneye geliyor, karşılaşmaları var. İki kadının karşılaşması, öfkesi, daha sonra kadını da kabullenişi. Hiçbir şeyin farkında olmayan aslında Roza. Garip bir ağın içine giriyor. Tek zannettiği kocasının iki kişi olduğunu bilmiyor. Sadece kocasını istiyor aslında.
Hem işçiyi hem patronu oynuyorsunuz, biraz anlatabilir misiniz?
Ömer Şahin: Aslında işçiyim ama patron ameliyattan sonra onun yüzünü aldığı için iki karakteri de oynuyorum. Patron işçi yüzüyle çıkıyor ve kimseyi inandıramıyor. ‘Nasıl bir işçi yüzüyle dolaşırım’ diye bu duruma karşı çok öfkeli. İşin ilginç tarafı herkes onu işçi olarak görüyor. “Ben patronum, FIAT’ın sahibiyim” dediğinde herkesten “işçiler her zaman patronuna özenirler” diye karşılık alıyor. Komisere “Ben Agnelli’yim” diyor ama dalga geçiyorlar. Roza’ya “Ben senin kocan değilim’” diye bağırıyor. İşçilere patron olduğunu bir türlü inandıramıyor.
Ne kadar süre böyle yaşıyor?
(Ö.Ş) Adam mecburen o işçinin yüzüyle bir yıl kadar yaşamak zorunda kalıyor. İşin ciddiyeti finalde belli oluyor. Kızıl Tugay tarafından kaçırıldığına ilişkin cumhurbaşkanına, başbakana Roza’nın evinden mektup gönderiyor. Ev ajan doluyor. Bir de hiçbir şeyden habersiz bir komiser var. O da halen bir yıl önceki davayı çözmeye çalışıyor. Finalde her şey anlaşılınca devlet için her şeyi yapmaya yemin etmiş komiserin devlete küfrettiği bir oyuna dönüşüyor. Adam bütün hayatını bu adamı tutsak etmeye adamış ama tutsak etmeye çalıştığı adam devletin sahibi. Komiserde de şalterler atıyor. Eğlenceli, güzel. Seyirci yorulmaz ama biz sürekli sahnede ve dinamik durmamız gerektiği için çok yorucu. Hep üst tempoda.
İki rolü de sevdiniz mi?
(Ö.Ş): İlk başlarda zorlandım ama sevmek zorunda kalıyorsun. Antonio daha sempatik. Finalde Agnelli kirli yüzünü gösteren kişi. Orada komedisi kayboluyor. Artık her şeyin açığa çıktığı yer, teorik olarak rahatsız oluyorum. Seyirci sürekli gülerken finale doğru geldiğinde bambaşka bir şeyle karşılaşıyor. Hastanede daha hafızası yerine gelmediği için hep doğruyu konuşuyor. Polisler ne soruyorsa devletin bütün kirli ilişkilerini söylüyor. Finalde ise ‘Eğer devlet beni feda ederse kimse benim cenazeme gelmesin. Bedenimi yakıp, küllerimi fabrikaların üzerine dökün. İşçiler o küllerimi çeksin içlerine ve zehirlensinler’ diyecek kadar kirlilikte fantezi yapmış bir adam.
Nazmi Karaman: Patronun mektup göndermesi bir sınama aslında. ‘Aldo Moro’yu feda ettiler ama bakalım beni edecekler mi’. Dario Fo’nun oyunu yazma derdi o. Komiser de finalde bu kirli ilişkilere öfkeli. Tamamıyla kendi görevini hukuk içerisinde yapmaya çalışıyor ancak mesele patronsa işin rengi başka ve buna öfkeli.
Rugeş Kırıcı: Dairo Fo İtalyan gladyosunu tarih boyunca hep eleştirmiştir. Ayrıca her oyunda Vatikan eleştirisi var. Vatikan’la arası iyi değil, hep aforoz edilmiş. FIAT’ın sahibine sert eleştirileri var. İşçi ölümleri, işyeri kazalarını ele alıyor. “FIAT büyük bir fabrika ama küçük kaçak fabrikaları da finanse ediyor. Asıl kirli işlerini oralarda yürütüyor, sigortasız işçi çalıştırıyor. Korkunç anlaşmalar yapıyor ve öyle iş kazaları oluyor ki siz işyeri değil de büyük bir savaşın ortasında olduğunuzu zannedersiniz” gibi söylemlerin yer aldığı oyunda FIAT özelinde tüm büyük firmalara gönderme yapıyor.
Siz estetik ameliyatı yapan doktoru oynuyorsunuz?
Cihad Ekinci: Biraz çılgın ve kendi işini çok seven idealist bir doktoru canlandırıyorum. Çok fazla bu ilişkilerin içerisinde değil, fakat iş tehlikeli bir boyuta varınca devletten yana oluyor. İdealist doktor kimliğinden uzaklaşıyor. Oysa ki başlarda Agnelli’yi nerdeyse çocuğu gibi görüyor. Yeniden yaratıyor, konuşmayı öğretiyor. Fakat işin tehlikesini görünce öbür tarafa geçiyor.
Dairo Fo kişileri salt kahraman özellikleriyle değil zaaflarıyla da ele alıyor. İnsanın trajikomik hallerini çok iyi biliyor. O diyalektiği iyi veriyor. Ciddi işleri durum komedisiyle anlatarak kara mizah yapıyor. Ağır bir konuyu komedi yapabilme cesaretini gösteriyor. Sendikaları da eleştiriyor. Agnelli bir sahnede “Tabi siz işçiler Marks’ı falan okumuyorsunuz, biz okuyoruz” diyerek, sermayenin kapitali daha çok takip ettiğini aslında işçi sınıfının, sendikaların eleştirisini yapıyor. Ben oyunda doktorun yanı sıra ajanların şefini oynuyorum.
En fazla karakteri siz oynuyorsunuz sanırım
Sakina Jir: Benim beş karakterim var. Antonio’nun sevgilisini oynuyorum. 27 yaşındayım. Doktorum, entelektüel bir kadınım. Siyasetle alakası olmayan, aşkının peşinde koşan bir kadın. Bu kaza olayını kendi lehine çevirip fabrika sahibini Roza’ya eşi diye yutturup Antonio’yu alıp başka yere gitmek istiyor. Bütün fitili ateşleyen kadın o aslında. Her seferinde polis tarafından ayağından vurulan bir hakimi canlandırıyorum. Bu da adaletin sakatlığını, yargının bağımsız olmadığını gösteriyor. Polisi oynuyorum. Hastabakıcı oluyorum. Peltek bir ajanı oynuyorum. Çok yoğun ve tempolu bir oyun. Biz yoruluyoruz, umarım seyirciler yorulmaz.
İstanbul MKM bünyesinde çalışmalarını sürdüren Teatra Jiyana Nû’nun bu keyifli oyununu izlemek isteyenler ajandalarına, 29 Ekim Pazar günü, saat 20.00’de, Kenter Tiyatrosu’nda olmayı not düşsün. (BD/HK)
* Festival programı için tıklayın.