Hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan, avukatlarıyla görüşmesinde*, şu an PKK'yle devletin karşılıklı birbirini sınadığını, başka barış grubu çağırmasının doğru olmayacağını söyledi; çözüm için üç aşamalı önerisini açıkladı. Öcalan "Bana Ergenekon diye söylüyorum, bugüne kadar Ergenekon'un tüm kirli işlerini ben ortaya çıkardım" da dedi.
Öcalan'ın önceki gün (21 Ekim) İmralı Adası'ndaki görüşmede avukatlarına söylediklerini Fırat Haber Ajansı yayınladı. Öcalan'ın sözlerinden bazıları şöyle.
Çözüm aşamaları: Çözüm için üç aşama gerekiyor, yol haritamda belirtmiştim. Birinci aşama, devlet Kürtlerin tüm haklarını güvence altına alacak. Bu konuda bize güvence verecek, bizi ikna edecek. Biz de bir, bölücü olmadığımızı devlete ispatlayacağız. Ayrılıkçı, bölücü olmadığımızı beyan edeceğiz. İki, şiddeti yöntem olarak esas almadığımızı ilan edeceğiz. Şiddet yöntemini devreden çıkaracağız. Bu aşamada çatışmasızlık ortamı oluşturulur. Çatışma-şiddet yaşanmayacak.
Devlet de demokratik çözümü kabul edecek, Kürtlerin saydığım beş boyutunu dikkate alacak. Kürtlerin kendi kendini yönetmesine imkân tanıyacak. Ancak bunların olabilmesi için benim önümün de açılması lazım. Bütün bunları çok uzun tartışmak gerekiyor. Ben daha önce, 90 gün askeri boyutunu, 45 gün emniyet boyutunu müzakere etmem lazım derken bunları kastediyorum. Bu o kadar kolay değil. Bu olursa ikinci aşama olarak sınır dışına çekilme gerçekleşecek.
Üçüncü aşama olarak da devlet verdiği güvenceyi hukuki mevzuata yansıtacak, bunun anayasasını, kanunlarını, yönetmeliklerini yapacak. Mevcut mevzuatta değişiklik yapacak. Devlet bunu yaptığı oranda da geri dönüşler olacak. Benim bu süreçte kendimi ifade etmem lazım. Benim bu çözümü gerçekleştirebilmem için devletin de bunu göz önünde bulundurması lazım, devletin destek olacağını belirtmesi lazım. Yol haritamda on tane ilke var. Ben yol haritamda demokratik çözümün nasıl olacağını yeterince açıkladım.
PKK'yle devlet birbirini sınıyor: Şimdi durum bir sınama halidir. PKK devleti sınıyor, bu doğrudur. Devlet de PKK'yi sınıyor. Şu anki durum bir diyalog durumu değildir. Karşılıklı sınama, test etme durumu var. AKP'nin demokratik çözümü kabul etmesi gerekir. Ama AKP çok çıkarcı, hesapçı davranıyor. Her türlü hesabı var. Seçime yönelik de hesabı var. Devlet içinde aslında çözüm yanlısı olan var, Hilmi Özkök'ün gücü yüzde otuz civarıydı. Özkök, siyasi çözümü istiyordu ama onun da çözüm gücü zayıftı. Diyalog AKP'yle başlamadı ta Özal zamanından beri var. Sonra Erbakan döneminde de haberler geldi. Karadayı Refah Partisi için bize; "bunlar sorunu çözemez, ancak biz bu sorunu çözebiliriz" diyordu. Karadayı, Kıvrıkoğlu onlar aslında belli bir çözümden yanaydılar ama bunlar devletin bir kesimi. AKP herşeyi kendine mal etmek istiyor. Bunların seçtiği yol her türlü hesap kitap, hile ile doludur. Ergenekon'un açık katliamları bile bu gizli ve hileli imha sürecinden daha az tehlikelidir.
Sadece bu grupların gelmesiyle sorun çözülmez: Gelen gruplar barış elçileridir. Sadece bu grupların gelmesiyle bu sorun çözülmez. Bunlar sadece barış elçileri. Barış çalışmaları yaparlar. Gelen gruplar için şükranlarımı sunuyorum. Bunlar bundan sonra barış çalışmalarında yer alıp çalışmalıdırlar. Barış Meclislerinde konumlanmalıdırlar. Avrupa'daki grup da gelecek. Ama bundan sonra grupların gelmesi için benim çağrım olmaz. Bu doğru da olmaz. Ama devlet gider PKK'yle görüşür, anlaşır, PKK kendisi gönderirse ona bir şey diyemem. Bu onların vereceği bir karar olur. Gelen gruplar için şükranlarımı sunuyorum. Bu gruplara çağrı yapmamdaki amaç şuydu; sınamaydı. Hem tıkanan siyasetin önünü açmak hem de bağlılıklarını göstermek için çağrıda bulundum, onlar da dinlediler ve geldiler, bağlılıklarını gösterdiler. Hepsine teşekkür ediyorum, şükranlarımı sunuyorum. '99'da gelenler hazırlıksız geldiler. Onlara biraz haksızlık ettik. Bir belirsizlik vardı. Biz o zaman devlet bu fırsatı değerlendirir diye tahmin ediyorduk. Devlet de onları cezaevine gönderdi.
Çözümden yanayız: Biz çözüme varız, demokratik çözüme varız ama devlet de demokratik çözüme gelmelidir, demokratik çözümü kabul etmelidir. Ama biz devletle, gerçek devlet olan devletle çözüme varız. Kürtlerin kendilerini yönetebileceği bir sistemi, demokratik çözüm modelini devlet kabul etmelidir. Kurtuluş Savaşı'nda Mustafa Kemal'i en çok koruyanlar Kürtlerdir. İzmir'de de başka yerlerde de Mustafa Kemal'i hep Kürtler korumuştur. Ankara'ya sağ salim ulaşmasında ve Mustafa Kemal'in başarıya ulaşmasında hep Kürtler rol oynamıştır. Kürtlerin destek vermesinin nedeni demokratik çözüme olan inancındandı. Hatta onu koruyanlardan birisi Dengir Mir Mehmet Fırat'ın dedesidir. Ben Türk halkına sesleniyorum: 80-90 yıldır üzerimizde bir örtü var. Birlikte bunu kaldırabiliriz. Barışı ve demokrasiyi birlikte getirebiliriz, hep birlikte kazanırız. Biz demokratik çözümden yanayız.
AKP yol haritamdan yararlanıyor: AKP benim yol haritamdan, ellerinde olduğu için yararlanıyorlar. Deniz Baykal meseleyi biraz biliyor; "AKP, İmralı'nın yol haritasını uyguluyor" diyor. Baykal'ın bu tespiti doğrudur. Ancak AKP, benim yol haritamı uygulayamaz. Fakat yol haritamdan yararlanıyorlar. Davutoğlu dışarıda, Erdoğan içeride bundan yararlanıyorlar. Ben yol haritamda da Ortadoğu'daki demokratik çözümleri belirtirken Dicle-Fırat Havzası Demokratik Konfederalizmini önermiştim. Davutoğlu şimdi bunun görüşmelerini yapıyor Irak ve Suriye'yle. Doğrudur yol haritamı kullanıyorlar. AKP'nin şimdi paçaları tutuşmuş. Ağrı'daki konuşmalarından da bu anlaşılıyor. KCK, Özgürlük temelinde toplumun demokratik örgütlenmesidir. Ne devlet ne de federalizm temelindeki bir örgütlenmedir. Toplumun kendi kendini devlet dışı bir şekilde örgütlemesidir. Toplumun kendi kendini demokratik yönetimidir. Demokratik özerklik dediğimiz de odur. Kavramlar farklı olabilir, özü aynıdır.
Ergenekon: Ergenekon davasında Savcı, benim dosyamı istemiş. Buna cevap vereceğim. İlişkimin olup olmadığını Genelkurmay, Emniyet ve MİT'ten sormuş. Bana Ergenekon diyenlere söylüyorum. Bugüne kadar Ergenekon'un tüm kirli işlerini ben ortaya çıkardım. Savcı dürüstse gelsin, burada ben ona Ergenekon'un ne numaralar çevirdiğini, bütün kirli işlerini tek tek söyleyeyim. Ergenekon hep bize karşı çalıştı. Savcı şunu bilsin; Ergenekon, her yerde örgütlendi, bizim içimizde de örgütlenmeye çalıştı. Hatta askeri savcı bana "Doğan Güreş'e suikasti siz mi yaptınız?" diye sorduğunda ben; "hayır ben yapmadım, ben bu talimatı vermedim" dedim. Benim Doğan Güreş'e suikastten haberim bile yoktu. Sonra üzerimize mal etmeye çalıştılar. Savcıya, "haberim olsaydı söylerdim" dedim. Bu Ankara'daki patlama olayı da bu kesim tarafından gerçekleştirilmiştir. Sonradan duydum ki bu kesim bazı olayları PKK adına yapmışlar, bizim haberimiz olmadan. Bunları iyice anlatın. Çiller'e suikast yapmak istediler, bana geldiler, üstlenmemizi teklif ettiler. Ben kesinlikle kabul etmedim, bunu doğru bulmadım. Bunu savcıya da söyledim. Ergenekon her yerde örgütlenmeye çalıştı. Burayı bir zamanlar idare edenlerin bir kısmı da Ergenekoncu çıktı. Bunların şimdi nerede olduklarını bilmiyorum. Beni burada zorla yere yatıranlar, ölümle tehdit edenler de Ergenekoncu olabilirler. Ama bunların hepsi devletten bağımsız yapılan şeyler değil. Belki şimdi de burada, benim yüz metre ötemdedir. Ben bilemem, bunu devlet bilir.
Kürt sorununa yaklaşımlar: Kürt sorunu konusunda üç yol, üç yöntem var. Birinci yol, 1925'ten beri devam eden inkâr-imha temelindeki yaklaşımdır. Bu yaklaşım Kürtleri imha temelinde değerlendiren, fiziki imhadan da öte kültürel soykırıma da dayanan yaklaşımdır. Mahmut Esat Bozkurt, Kürtleri mutlak anlamda kendilerine hizmetçi gören, aşağılayan bir anlayışı savunuyordu. Bunların milliyetçiliği gerçek Türkçülük de değildir. Beyaz Türkçülüğün mimarı da, geliştirenleri de Yahudi Moiz Kohen ve Arminis Wambery'dir. Bunların Türkçülüğü Beyaz Türkçülük olarak ifade edilen Türkçülüktür. Bu milliyetçilik tam olarak Nihal Atsız'ın milliyetçiliği de değildir. Nihal Atsız, Kürtleri geri kalmış bir topluluk olarak nitelendirse de nihayetinde onların varlığını kabul ediyordu. Nihal Atsız onların bu milliyetçiliği kabul görmediği için Nihal Atsız yıllarca hapiste kaldı. Nazım Hikmet'ten bile uzun yattı. Oğlu Yağmur Atsız, yazdığı kitapta bunları belirtiyor. Babasının neler yaşadığını, bu milliyetçilikle nasıl ters düştüğünü yazıyor. Bunların milliyetçiliğinin "dehşet milliyetçiliği" olduğunu söylüyor. Yani Nihal Atsız, bunların milliyetçiliği için "dehşet" kavramını kullanıyor.
CHP de MHP de faşizmi temsil ediyor: Bunlar başını kaldıran herkesi, onlar gibi düşünmeyen herkesi kafasına vurup ezmeye çalışıyordu. Mahmut Esat Bozkurt onlar hepsi böyleydi. Bunların amacı aslında Türkçülük de değildir. Tek amacı bu yolla Cumhuriyeti kontrollerine almaktır. Ancak bu yolla Cumhuriyeti kontrollerine alabileceklerini düşünüyorlardı. Bunlar, Mustafa Kemal'e 'seni peygamberleştireceğiz, sen bizim için yücesin' diyorlardı. Mustafa Kemal'i yüceltip iktidarı da ellerine almak istiyorlardı. Mustafa Kemal, Maliye Bakanı Cavit'i idam ettirdi. Bunlar Mustafa Kemal'i de etkisizleştirmeye çalıştılar. Bu inkâr ve imha yöntemi, anlayışı, 80-90 yıldır devam ediyor. Bugünkü CHP, bu anlayışın günümüzdeki devamıdır. CHP ve MHP ikisi de bu inkâr ve imha yol ve siyasetini izliyor. CHP, ulusalcı faşizmi temsil ediyor. MHP de milliyetçi faşizmi temsil ediyor. İkisinin arasındaki farkı bu şekilde açıklayabilirim. İkisi de Kürtleri inkâr ve imha yöntemini savunuyor.
İkinci yol, Kürtleri, küçük bir Kürdistan'la tatmin etme, tüm Kürtleri küçük bir yere sıkıştırıp oraya bağlama yöntemidir. 1947'de İsrail'e büyük bir destek verildi. Sonra Filistin karşıtlığı temelinde İsrail kuruldu. Yine 1947'de KDP etrafında Kürtleri toplamaya başladılar. Kürtleri birinci yolla bitiremeyeceklerini anlayınca ikinci yolu denediler. Bu ikinci yöntem 60 yıldır izlenen bir politikadır. Kürtlere küçük bir devletçik kurdurup sonra tüm Kürtleri de bu küçük devletçik etrafında toplamayı hedefliyordu. Özellikle Kuzey Kürtleri yani Türkiye'deki Kürtleri bu yolla kontrollerine almak istiyorlardı. Şimdi AKP, bu ikinci yolu temsil ediyor. Aslında Türkiye de küçük bir Türkiye'dir. Türkleri Balkanlardan, diğer yerlerden sürüp Anadolu'ya sıkıştırdılar. Küçük bir Türkiye oluşturdular. Aynı zamanda Büyük Turancılık fikrini de önlerine attılar.
Aslında önce İzmir-Manisa civarlarında daha doğrusu Anadolu'da bir İsrail kurmak istiyorlardı. Burayı Yahudi yurdu olarak görüyorlardı. Sultan Abdülhamit'ten toprak istenmesi de bu nedenden dolayıdır. Sultan Abdülhamit kabul etmedi. Sonra Anadolu'ya sıkıştırılmış küçük bir Türkiye kurdular. Bu Türkiye, Kürt karşıtlığı temelinde İsrail'in rolünü oynayacaktı.
İzmir-Manisa civarlarında Yahudiler çok güçlüdür. Şimdi İzmir milliyetçiliği deniliyor ya basında; o da işte bunlardan kaynaklanıyor. Bu İzmir milliyetçiliği, Kürt karşıtlığı temelindedir. Mustafa Kemal'e İzmir'de suikast yapılması da bununla bağlantılıdır. Sebataycılar olarak da bilinir. Ta 1650'lerden itibaren Sebataycılar buralarda güçlüdür. Bunlar Beyaz Türkçülüğü de geliştirenlerdir. Bu ikinci yolu ABD ve İngiltere de destekliyor, İsrail'in de bir kesimi destekliyor. İsrail bir bütün değil: Ehud Olmert, AKP ile ilişkileri güçlüydü, AKP'yi destekliyordu. Şimdi Netenyahu ise biraz daha farklıdır. Bunlar milliyetçidir. İsrail'in bir kesimi bu yolu desteklemiyor. Fransa'da yapılan bu son baskınların ardında da bu proje bulunmaktadır. Sarkozy de bunlardandır. Yahudi kökenlidir.
AKP'nin yaptığı hile: AKP, bu ikinci yolu savunuyor, bunun iyi bilinmesi lazım. AKP'nin yaptığı kesinlikle bir hiledir. Bu yol, fiziki imhadan daha kötüdür. AKP, Güney'le ilişkileri temelinde bütün Kürtleri Güney üzerinden kontrol etmek istiyor. AKP şimdi demokratik açılım dediğine göre bütün Kürtleri kontrol etmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaklar. Güney'de konsolosluklar açıyor, Irak'la ilişkilerini geliştiriyor. Oradaki bütün büyük şirketleri Türkler idare ediyor. Bütün bunları Güney'le ilişkilerini geliştirerek Kürtleri bu şekilde tatmin etmeye çalışıyorlar. Ve bu şekilde de kendilerine bağlamayı düşünüyorlar. Zaten bütün ilkel milliyetçi Kürtler de buna hazır. Bizden kaçanlar da Güney'de, onlarla ilişki içinde. Bunların hepsi aynı anlayışla hareket ediyorlar. AKP de bunları çok iyi biliyor, bunları çok iyi görüyor. AKP, Bölge kültürünü iyi çözmüş. Bizimkilerin Bölge kültürü hakkında da derin bilgisi olmadığı için derin değerlendirmeler yapamıyorlar. Bölge hakkında derin bilgileri olsaydı benim burada söylediklerim iyi anlaşılsaydı, bazı gelişmeler daha iyi olabilirdi. AKP, Büyükanıt'la bu temelde anlaştı. Kürtleri ve İslamcıları kontrol etmek temelinde Büyükanıt'la uzlaştı. Darbe de bu şekilde engellendi. Bu anlaşma devam ediyor.
Açılım AKP'nin değil, devletin bir kesiminin projesi: Defalardır akademilerin kurulması gerektiğinden bahsediyorum. İşte bu anlattıklarım nedeniyle dinin iyi anlaşılması gerektiğini belirtiyorum. Gerçek din ile sahte din arasındaki fark yeterince araştırılıp anlaşılmalıdır. Bütün bunlar halkla paylaşılmazsa nasıl başarılı olunabilir? Bütün bu politikaları, durumları akademide yeteri kadar tartışıp bilince çıkarmak gerekiyor. Bu konuyu defalarca dile getirdim. Bu akademilerde binlerce insan, binlerce kişi yetişmelidir. AKP, bu demokratik açılımdan sonra her şeyi yapacak, tüm imkânlarını kullanacak. CHP ve MHP bu soruna karşı durarak ayakta kalmaya çalışıyor. AKP de bunu başararak ancak ayakta kalabileceğini biliyor. Bunun için elinden gelen tüm imkânlarını kullanacak. AKP tamamen seçim hesaplarıyla hareket ediyor. AKP'nin yaptığı kesinlikle bir hiledir. Bu demokratik açılım da AKP'nin projesi değildir. Devletin bir projesidir. Hatta devletin de tüm kesiminin değildir. AKP, bundan sonra iyi çalışılırsa bölgede geriler, etkisi azalır.
Demokratik yönetim: Üçüncü yol ve yöntem, bizim savunduğumuz toplumun demokratik yönetimini esas alan yol ve yöntemdir. Bu KCK'dir; hudutları esas almayan toplumu demokratik bir şekilde örgütleyen özgürlükçü yaklaşımdır. İsim olarak kullanmamış olsam da KCK'yi daha önce de açıklamıştım. KCK, kesinlikle devlet içi bir çözüm değildir. Ben 160 sayfalık yol haritamda bu üç yolu da geniş bir şekilde açıkladım. Benim yol haritamda tarihsel bir giriş var. Çok görkemli bir giriş. Çözümün nasıl gelişebileceği yönünde bu konudaki düşüncelerimi açıkladım. Ben yol haritamda da KCK sistemiyle ilgili beş boyutu belirttim; Ekonomik, sosyal, siyasi, hukuki ve diplomatik. Sosyal alan, kendi eğitimini örgütlemek gibi hususları içerir. Uluslararası alan diplomatik alan olarak belirtiğimiz şeydir. Davutoğlu'nun bölgede Stratejik Konsey kurma fikri, çok önceden belirttiğim Ortadoğu Demokratik Konfederasyonu'ndan alınmıştır. Onun bir uygulamasıdır.
Genç ve Kılıçdaroğlu: Mustafa Kemal, Seyit Rıza'yla bazı konularda uzlaşmak istiyordu. Daha Mustafa Kemal oraya varmadan sabaha karşı Seyit Rıza'yı idam ettiriyorlar. Seyit Rıza'yı idam edenler, bu inkâr-imha siyasetinden yana olanlardır. Beni buraya getirdiklerinde de bir kesim, "hemen idam edelim" diyordu. Diğer bir kesim de "devletin bekaası gereği idam etmememiz gerekir" diyordu. Bu iki anlayış arasında güç anlamında kıl payı fark vardı. Bugün de MHP ve CHP, birinci grubun yolcuları ve yöntemcileridir. Bunlarınki dehşet milliyetçiliğidir. MHP ve CHP ikisi de bu dehşet milliyetçiliğini yürütüyor. Kamer Genç, Seyit Rıza'yı idam eden anlayışın torunudur. CHP'nin Genel Başkan Yardımcısı Kemal Kılıçdaroğlu da aynen Kamer Genç gibi Seyit Rıza'nın idamında rol alanların torunlarıdır. Bunlar bu dehşet milliyetçiliğinin Dersim'deki temsilcileridir. Dersim'de, Dersim insanı ve kültürü üzerinde bu asimilasyon politikalarında rol alanlar küçük bir kesimdir. Buna uyanların tamamı on bin kişidir. Dersimlilerin bunları çok iyi tanımaları bu politikaları çok iyi çözmeleri gerekiyor.
Devlet bunlara dokunmuyor: Ben bütün Şeyhanlılar için söylemiyorum ama Viranşehir bölgesinde ağırlıklı olan Şeyhanlılar aşireti üzerinden belirli bir kesim bir süre yürüttüler. Cevheri onları çok zengin ettiler, sonra bir kısmı çekip gittiler. Siverek'te Bucaklar Ergenekon'un yürütücüleridirler. Bunlar Çatlı ile birlikte 50 kilo patlayıcıyı Suriye'de bulunduğumuz yere kadar getirerek patlattılar. Bucaklar Siverek, Viranşehir, Ceylanpınar, Hilvan bölgelerinde çok ciddi silahlandılar. Bunlara Batı'da Bodrum ve diğer yerlerde köyler verildi. Kendilerine birçok çıkar elde ettiler. Bunlar bölgede çocuk kaçırma dahil her türlü kirli işleri yürütüyorlar. Son olarak işte haberlere yansıdı Viranşehir'deki çocuk kaçırma olayını yaptılar, bu kadar aşağılık işler yapabiliyorlar. Devletten daha derinler, devlet bunlara dokunmuyor! Bölgede nasıl ideolojik engeller oluşturulmuş, bunların bilinmesi gerekir. Ben, işte tüm bunların anlaşılması ve bilinmesi için siyaset akademileri önermiştim. Buralarda yetişenlerin bunları halka iyi anlatmaları gerekir. Özellikle Hilvan ve Siverek başta olmak üzere tüm Urfa halkını ve demokratik mücadelede çalışanları selamlıyorum. Halkımız Urfa üzerinde oynanan oyunları, yürütülen kirli politikaların farkında olmalıdır. (TK)
* Görüşmelerde, Öcalan'ın avukatlarına herhangi bir metin, materyal iletmesine, ses kaydına izin verilmiyor. Avukatlar not tutabiliyor, ancak yanlarında götüremiyorlar. Bu notlar ortalama üç ay sonra cezaevi yönetiminin uygun bulması halinde avukatların eline geçebiliyor. Avukatlar Öcalan'ın sözlerini akıllarında tutuyor ve daha sonra yazıyorlar.