PKK'nin hapisteki lideri Abdullah Öcalan, avukatlarıyla görüşmesinde* "Demokratik müzakere ve çözüm sürecinin başlaması iki hafta içinde netleşir. Parlamento açılışında AKP'nin yapacağı sunum önemlidir. Ya savaşın devam kararı ya da demokratik müzakere sürecinin başlamasına neden olacak. Bu da muhtemelen iki hafta içerisinde netleşecek" dedi.
Öcalan'ın önceki gün (30 Eylül) İmralı Adası'ndaki görüşmede avukatlarına söylediklerini Fırat Haber Ajansı yayınladı. Öcalan'ın sözlerinden bazıları şöyle.
AKP'nin cesaretli davranmasıyla durumun önü açılabilir: AKP'nin inisiyatif alması ve cesaretli davranmasıyla, mevcut durumun önü açılabilir. Eğer demokratik müzakere süreci gelişmezse şiddet, çatışma, baskı ve ölümlere zemin açılmış olur. Benim amacım böyle bir sürecin önüne geçmektir. Devlet benden çözüm bekliyor. DTP sorumluluğu bana atıyor. Benim şartlarımı kimse anlamıyor. 11 yıldır buradayım. Başkaları 11 gün burada kalsa, başlarını duvarlara vururlardı. Mevcut durumda Kürtlerin Kürtlüğünden vazgeçmeleri isteniyor. Kürtler onurlu insanlardır, Kürtlüğüne sahip çıkarlar, mücadele ederler. Süreç olumsuza giderse halk kendi kararını verir.
Meclis'te müzakere komisyonu: Demokratik müzakere süreci gelişirse bu, DTP etrafında gelişecek. Elbette Kandil ve ben de bu sürece dolaylı şekilde katılacağız. Ben buna dolaylı müzakere demiyorum, demokratik müzakere diyorum. Demokratik müzakere sürecinin başlaması açısından DTP'ye önemli görevler düşüyor, DTP'nin buna hazırlıklı olması gerekiyor. DTP içerisinde diplomasiden ve müzakere süreçlerinden anlayan, iş yapabilecek kişilerden oluşan bir komisyon oluşturulmalı ve bu komisyon güçlü öneriler hazırlamalıdır. Bu komisyon parlamento gündemine güçlü önerilerle çıkabilmelidir, onların böyle bir hakları da vardır. Ve parlamentoda da demokratik müzakere süreciyle ilgili bir komisyonun oluşmasını sağlayabilmelidir. Koçgiri isyanı da meclise getirilip, tartışılıp af benzeri bir çözüme bağlanmıştı. Bilindiği gibi daha önce de Susurluk komisyonu gibi komisyonlar meclis içerisinden oluşturulmuştu. Mecliste oluşturulacak bu ikinci komisyona milletvekillerinin yanısıra aydın, yazarlar, akademisyenler, sivil toplum örgütleri de dahil edilmelidir. Bu komisyon; Kandil, İmralı'dan tutalım; Genelkurmay'dan, DTP'den MHP'ye kadar ve tüm kesimlerle görüşmeler yapabilir. Eğer bu başarılabilinirse büyük bir iş başarılmış olur. Böylelikle demokratik sürecin önü açılabilir.
DTP'ye operasyonlar: DTP önemli bir süreçten geçiyor. Devlet kendilerine yönelebilir, tutuklayabilirler. Önemli olan politik bir duruş sergilemeleridir. Bulundukları mevzileri korumaları, bu durumlarını daha da geliştirmeleri gerekir. Siyaset akademilerini de bu bağlamda söylemiştim. AKP mantığı çıkarcıdır, oportünist bir anlayışa sahiptir. AKP anlayışı devlete dayanarak ve devletin imkanlarını kullanarak güçlenme siyaseti izliyor. Bunlar bu süreçte kendilerini korumak adına DTP'yi kurban edebilirler. DTP ortadan kalkınca siyasi mirasının kendilerine kalacağını hesaplıyorlar. DTP'lilerin bunu hesaplaması gerekiyor. Buna göre siyaset üretmeleri gerekiyor. Ben daha önce de söylemiştim. DTP'ye dönük tutuklamalar gelişebilir. Bunu göremiyorlar, politika üretmekte yeterli değillerdir. Ergenekon operasyonu ortadadır. Devletin içerisindeki bir kesim Ergenekon'a karşı, Ergenekon'a alternatif olarak DTP'ye yönelik operasyon yapılmasını amaçlıyorlar.
AKP, DTP'yi kurbanlık koyun görüyor: AKP mevcut durumda DTP'yi kurbanlık koyun olarak görüyor. Oysa ki yargı bürokrasisi AKP'yi de kapatmaya çalışmıştı. Şimdi bu kesim yani yargı bürokrasisi Ergenekona karşı DTP'ye yönelmeye çalışıyor. AKP de buna ses çıkartmıyor. Bu süreç bu şekil olumsuz giderse DTP'nin üstüne daha fazla gidecekler. AKP, ne CHP olsun istiyor ne DTP olsun istiyor, meydan kendisine kalsın istiyor. AKP böylesi bir anlayışa sahiptir. Kendi çıkarını devlet çıkarından üstün sayıyor. Yargı bürokrasisi, Sincan hakimi, Cumhurbaşkanı Gül'ün de yargılanmasının önünü açmak istemişti ancak güçleri yetmedi. Bu kesim halen güçlü bir şekilde bulunmaya devam ediyor. Neden diğer milletvekilleri zorla götürülmediler de DTP'li milletvekillerini zorla götürmeye çalışıyorlar. Bunu anlamak lazım.
DTP tabanını yüzde 10'un üzerine çıkarmalı: DTP parti meclisine seçilecek kişiliklerin nitelikli olmaları gerekir. İstekli, arzulu, hizmet aşkıyla dolu, iş yapabilen kişilerden seçilmelidir. DTP bünyesinde geniş bir yelpazede çatı partisi tarzında oluşabilir, çalışma yürütebilirler. İstekli, arzulu insanların olması gerekir. DTP'nin tabanını genişletmesi gerekir. Genelde yüzde 10 civarında olması gerekir. Hatta bu da yetmez daha da çoğaltmaları lazım. Devlet ve hukuk bürokrasisi DTP'yi belli bir sınırda tutmaya çalışıyor. Bunu aşmaları için siyaset akademilerinin kurulması gerekiyor. Siyaset akademilerinin kurulması çok önemlidir. Siyaset akademileri halkımızın eğitimi açısından oldukça önemlidir. AKP'nin 300 tane siyaset akademisi var, kadrolarını buralardan yetiştiriyor. Birçok yerde siyaset akademilerinin açılması gerekir.
Siyaset ağalarını Genelkurmay oluşturdu: Genelkurmay Afganistan'a yeni asker göndereceğini söylüyor, onlar görüşmüş, anlaşmış olabilirler. Genelkurmay siyaset ağalarından bahsediyor. Aslında siyaset ağalarını kendileri oluşturdular. 70-80 yıldır bunları besleyip desteklediler. Urfa buna en iyi örnektir.
Yargı bürokrasisi siyaseti işlemez hale getirmeye çalışıyor: Türkiye'de siyasal yaşam üzerinde olumsuz yönde etkili olan sadece bürokrasi değil, yargı bürokrasisi de var. Anayasa Mahkemesi'nin kararları var, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç bir değerlendirmesinde bu konuya değinmişti. Yargının siyaset üzerinde etkili olduğuna vurgu yapıyordu. Ancak yargı bürokrasisi siyaseti işlemez hale getirmek istiyor, yargı bürokrasisi süreci boğmaya çalışıyor ve bunu yargının en başındaki adam bile söylemekten çekinmiyor. Tabii bu tehlikelidir. Hukuk bürokrasisinin, siyasete müdahalesi beraberinde ciddi tehlikeler getirir.
AKP kendi çıkarını devlet çıkarından üstün tutuyor: Özal Kürt Sorununa farklı yaklaşıyordu, bir şeyler yapmak istiyordu. Suikast düzenlediler. Erbakan da bir şeyler yapmak istiyordu, onu da alaşağı ettiler. Ecevit de bir şeyler yapmak istiyordu, onu da etkisiz hale getirdiler, felç ettiler. AKP farklı yaklaşıyor, kendi çıkarını devlet çıkarından üstün tutuyor. Bu yaklaşım tehlikelidir.
Devlet içinde savaşı dayatan bir kesim var: Devlet içerisinde bir kesim halen ısrarla savaşı dayatıyor. Bu kesimler Şırnak'ta iki yurtsever insanın başlarını taşlarla ezerek öldürdüler. Bir de arabalarını uçuruma yuvarladılar. Bu aslında bir mesajdır, bir gözdağıdır. "Ben sizi böyle ezerim" demek istiyorlar. Politikada etkili olmayan insanların öldürülmesi bunların neler yapabileceğine işaret ediyor. Sıradan insanları da öldürebilirler. Ben gazetede okumuştum; Adana Islahevi'nde bir Kürt çocuğunu -sanırım Mardinliydi- marş okumadığı için parçalayarak öldürmüşler. Gerekçe olarak da bunu çocuklar yaptı gibi bir gerekçe ortaya koymuşlar. Bunlar örgütlüdür ve bilinçli yapılmaktadır. Daha önce de benzer çocuk ölümleri olmuştu. Uğur Kaymaz'ı da öldürmüşlerdi. Sadece Lice'de öldürülen çocuk değil, Dicle kıyısında onlarca Kürt çocuğu öldürüldü. Çocuk bile öldüren zihniyet çok tehlikelidir. Bunu nasıl yapıyorlar anlamıyorum. Ben burada bunların önüne geçmeye çalışıyorum. Kim yaparsa yapsın bunun araştırılması ve açığa çıkartılması gerekir. Avukatlar halkın haklarını korumalıdırlar. Bu tür olayların üzerine gidilmelidir. Özellikle bölge baroları bu tür olayların üzerine gitmeli, açığa çıkarmalıdır. Bu tür olaylar Avrupa'da olsa avukatlar kıyameti koparır, on klasör belge, delil toplarlar, olayı ortaya çıkartırlar. Burada yeterince yapılmıyor. Bunları avukatların muhakkak araştırıp, arkalarında ne var, kim var araştırıp ortaya çıkartması gerekiyor. Bu ölümler yapanların zihniyetini ortaya çıkartıyor.
Cezaevlerinden gelen mektupların çoğu verilmedi: Cezaevinden bir çok mektup ulaştı. Birçoğu da sakıncalı bulunduğu için verilmedi. Diyarbakır Cezaevinden bir mektup geldi. Tekirdağ cezaevinden gelen mektuplar var, bir kısmı sakıncalı bulunduğu için verilmedi. Trabzon, Kandıra, Siirt ve Adıyaman Cezaevlerinden mektuplar geldi. Tüm cezaevindeki arkadaşlara selamlarımı iletiyorum. Özellikle hasta olan arkadaşlara özel selamlarımı gönderiyorum, kendilerine dikkat etmelidirler. (TK)
* Görüşmelerde, Öcalan'ın avukatlarına herhangi bir metin, materyal iletmesine, ses kaydına izin verilmiyor. Avukatlar not tutabiliyor, ancak yanlarında götüremiyorlar. Bu notlar ortalama üç ay sonra cezaevi yönetiminin uygun bulması halinde avukatların eline geçebiliyor. Avukatlar Öcalan'ın sözlerini akıllarında tutuyor ve daha sonra yazıyorlar.