PKK'nin hapisteki lideri Abdullah Öcalan, avukatlarıyla görüşmesinde* "Başbakan'ın çatışmalar süreci etkilemeyecektir demesi önemlidir. Tabii ki engellememelidir. Sayın Başbakan cesur olmalıdır. Bu sorun kolay değildir, riskleri var. Ancak kararlı olurlarsa başarılı olunur. Sayın Başbakan'dan Kürt sorunun demokratik çözümü için kararlılık göstermesini bekliyoruz" dedi.
Öcalan'ın geçen hafta çarşamba (9 Eylüll) İmralı Adası'ndaki görüşmede avukatlarına söylediklerini Fırat Haber Ajansı yayınladı. Öcalan'ın sözlerinden bazıları şöyle.
Ortak vatan tanımı: Benim ortak vatan anlayışım tek ulusa ait bir vatan anlayışı değildir. Birçok ulusun ortak yaşam alanı anlamında kullanıyorum, demokratiktir. Benim söylemek istediğim şudur; Burada Süryaniler var, Ermeniler var, Kürtler var. Tek bir ulusun vatanı anlayışını değil, bunların hepsinin ortak yaşam alanı olarak ortak vatan diyorum. Bu biçimde demokratik anlayış olduğu zaman Asuriler de bizim vatanımız der, Ermeniler de bizim vatanımız der, Ezidiler de bizim vatanımız der, Türkmenler de bizim vatanımız der, Kürtler de bizim vatanımız der. Vatan anlayışım tekçi değil, çoğulcudur, demokratiktir, bütünleştiricidir. Vatan ancak halklar bahçesi olursa güzeldir, anlamlıdır. Aksi taktirde bir vatanın tek bir etnisiteye veya tek bir ulusa ait olduğunu söylemek felakettir, boğazlaşmayı getirir. Sınırları çizip bunun tek bir ulusa ait olduğunu söylemek şovenistliktir. Benim vatan anlayışım budur. Kürdistan beş ulusun da vatanı olabilir, bunda hiç bir sakınca yoktur. Benim bahsettiğim ilkeler demokratik ilkelerdir. Kaldı ki Kürdistan kavramı da bana ait değildir, ilk ben kullanmıyorum. Daha önce de söylemiştim; Selçuklu Sultanı Sencer ilk bunu kullanmış, Osmanlı padişahları da bu kavramı kullanıyorlardı. Osmanlı padişahları bile Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanlarından kırk kat daha demokrattılar. En sert padişah olarak, sertlik yanlısı olarak bilinen Yavuz Sultan Selim bile bunlardan daha demokrattı.
Yol haritama güveniyorum: Ben yol haritama güveniyorum. Demokrasiden asla vazgeçmem. Yol haritası demokrasinin yol haritasıdır, demokrasinin geliştirilmesidir, demokrasinin çıtasıdır, demokrasinin açılımı, halka mal edilmesidir. Bu yol haritasının içeriği demokratiktir. Benim bu yol haritam ezberleri bozacaktır. Liberalizmin, Marksizmin-sosyalizmin klasik yaklaşımları yoktur. Anlamakta zorlanabilirler. Sadece bireysel haklar deniliyor, kolektif haklar dikkate alınmıyor. Oysa bunlar ayrıştırılamaz, ikisi bir bütündür, madalyonun iki yüzü gibidir. Sosyalist devlet olmaz. Devletin sosyalisti, liberali, kapitalisti olmaz, devlet devlettir, iktidar iktidardır. Hatta Lenin, devrim yaptıktan sonra diyor ki 'bana sosyalist devletle ilgili kitap getirin'. Halbuki sosyalist devlet olmaz. Devrimi yapıyor ama devrimden sonra ne yapacağını bilemiyor, bocalıyor. Çin'in durumu da ortadadır, Çin tamamen ABD'ye, kapitalizme hizmet ediyor, ABD'ye hizmet ediyor. ABD oturmuş, Çin bir buçuk milyarlık, Hindistan bir milyarlık nüfusuyla ABD'ye çalışıyor. ABD bunları bağlamış kendisine çalıştırıyor. Hatta Rusya da ABD'ye hizmet ediyor, biraz direnmeye çalıştı yapamadı. Bundan sonra o da daha çok hizmet edecek.
Kapitalizme hizmet etmek istemiyorum: Ben kapitalizme hizmet etmek istemiyorum. Kapitalizmin sistemini sevmiyorum. Ben kapitalist tekelciliğe karşıyım. Ben onların modernitesini kabul etmiyorum. Biz Kürdistan'da da sermayenin egemenliğine izin vermeyeceğiz. Kapitalist tekelcilik anlayışı, 500 yıl önce büyük bir gelişme kaydederek dünyayı sömürüyor hatta temelleri çok eski zamanlara dayanıyor. Kapitalist tekelcilik, ulus-devlet ve yanına Endüstriyalizmi de alarak dünyayı sömürmeye devam ediyor. Kapitalizmin yaygınlaşması demek İngilizlerin zenginleşmesi demektir. Londra'da oturuyorlar, New York'ta oturuyorlar, oturdukları yerden trilyonlarca dolarları götürüyorlar. Bunu anlamıyorlar. Tekelci kapitalizm budur, anlayışı budur. Hatta bu son finans-kapital krizde 600 trilyon dolar para hortumlamışlar. Finans kapital işte böyle soyup soğana çeviriyor. Benim için para önemli değil, toplumun özgürleşmesi ve demokratikleşmesi önemlidir. Toplum, hiç kimseye, hiç bir güce köle olmamalıdır.
Demokrasiden vazgeçmem: Ben kendi görüşlerimi halka dayatmıyorum. Görüşlerim toplumda önemli destek görüyor, destekçileri var, rağbet var. Ama benim görüşlerimi topluma zorla kabul ettirme gibi bir durumum yok. Ben topluma demokrasinin yerleşmesini istiyorum. Herkese, Ortadoğu'ya lazım olan demokrasidir. Ben savunmamın dördüncü cildinde bunu çok güzel dile getirdim. Demokrasi her yere, Türkiye'ye de lazımdır, Irak'a da lazımdır. Iraktakiler bu kadar petrol benim hakkımdır, bu kadar senin hakkındır deyip anlaşmazlık göstereceklerine biraz demokrasi için çalışmalıdırlar. Kürtlerin ihtiyacı olan şey demokrasidir. Kerkük'te 10 bin kişinin ölmemesi için orada demokrasinin kuralları ve kurumları hakim olmalıdır. Demokrasi orada örgütlenmelidir. Demokrasi için çok çalıştım, bu konuda çabalamaya da devam ediyorum. Demokrasiden asla vazgeçmem. Demokrasinin dışındaki yöntemlerin sorunu ne kadar ağırlaştırdığını biliyorum.
Ayrı devlet değil, toplumsal uzlaşma istiyoruz: Ayrı bir Kürdistan kurulmasını kesinlikle önermiyorum. Ayrı bir devlet istemiyoruz. Devlet tarzı Federal bir sistem istemiyoruz, konfederal bir sistem istemiyoruz. Biz demokrasinin gelişmesini, Türkiye'de de Kürtler arasında da gelişmesini istiyoruz. Ben bunları hazırladığım yol haritası ve 600 sayfalık savunmamda anlattım. Biz toplumsal bir uzlaşma istiyoruz.
Barış isteyenlerle neden görüşülmesin: İsrail, işi bitmiş, güçten, takatten düşmüş FKÖ'yle bile uzlaşmak için yalvarıyor. Karzai, Taliban'la, El Kaide ile uzlaşmak için adeta yalvarıyor. Bizim gibi böyle barışçıl olan, barış isteyen, karşılıksız demokrasi isteyen, bunun için fedakarlık yapan kişilerle niye görüşülmesin? Biz ivazsız, karşılıksız demokrasi istiyoruz. Herkes demokrasinin gerekli olduğunu anlamalıdır. Herkesin ihtiyacının demokrasi olduğu anlayışı, topluma iyice yerleşmelidir. Bir kişilik cemaatten bin kişilik cemaate, örgüte kadar her yerde demokrasi ilkeleri işlemelidir. Cemaati olan dindar insanlarımızdan, ateist insanlarımıza kadar herkes demokrasinin kurallarını özümsemelidir. Çatı partisine de güç verilmelidir. Demokratik çevrelerle güç birliği geliştirilmelidir.
İktidara karşıyım: Benim felsefem egemenlik anlayışına karşıdır. Egemenlik zulümdür, iktidar vahşettir. Ben, egemenlikten nefret ediyorum. Bu anlayış, etnik milliyetçiliği körüklemek demektir. Ben, iktidara karşıyım. Benim anlayışım demokratik toplumun inşa edilmesi, demokratik mekanizmanın toplumda kurulmasıdır. Bunlar, egemenlik, ulus-devlet anlayışı İngilizlerin planıdır. Dünyaya bunu onlar pazarlıyor. Adeta bunu bir pislik gibi toplumun üzerine saçıyorlar. Onlar bu işlerin nasıl yapılacağını çok iyi biliyorlar, bu konuda yeterince uzmandırlar. İngiliz ulus-devlet siyaseti tüm imparatorlukları yıktı, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Fransız imparatorluğu, İspanya İmparatorluğu en son Osmanlı İmparatorluğunu dağıttı. Bunlar, çıkarları için daha da bunu yapmaya devam edecekler. Ortadoğu'ya, her yere bu anlayışı bunlar saçıyorlar.
Kürtlerin başına Barzani'yle Talabani'yi oturtmak istiyorlar: Kürtler sadece Kürtlerle yaşamalı deniliyor. Hayır. Kürtler dünyayla yaşayacaktır, herkesle, tüm halklarla yaşayacaktır. Kürtler Araplarla yaşayacak, Kürtler Farslarla yaşayacak, Kürtler Türklerle yaşayacaktır. Bu anlayış şu demektir: Kürtlerin başına Barzani ve Talabaniyi getirip oturtmak istiyorlar. Kürtleri bu şekilde bağlayacaklar. İstediklerinde de çatıştıracaklar. Eskiden toplumda ağalar, feodaller vardı şimdi de kapitalizme hizmet eden bu tür kişilikleri toplumun başına oturtmak istiyorlar. Bu şekilde iktidarlarını ve çıkarlarını Ortadoğu başta olmak üzere her yerde korumak istiyorlar. İngilizlerin kendisi bu ulus-devletten vazgeçmiş, kendi içinde farklı kültürlerin, ulusların varlığını kabul etmiş ancak dünyanın geri kalanı için ulus-devletin kalması için yoğun çaba sarfediyor. ABD, İngiltere ve İsrail, bu ulus-devlet anlayışını kendi içlerinde uygulamıyorlar, kendi içlerinde biraz demokrasi var ama çıkarları gereği dışarıya bunu empoze ediyorlar. İsrail gibi bir devlet bile Kibutz bölgeleri oluşturmuş ama diğerlerinde Ortadoğu'da ulus-devletin kalması için çaba sarf ediyor. Bu şekilde Ortadoğu'yu, Balkanları, Hindistan'ı denetim altına almış, yönetiyorlar. Saddam'ın durumu ortadadır. Önce kullandılar ama bunlara biraz kafa tutmaya kalkınca, sonu ne oldu biliniyor. Kürtlere de bir ulus-devlet kurdurup denetimlerine alarak çıkarlarına göre kullanacaklar. Buna karşı Kürtler, Ortadoğu'nun demokratizasyonunu üstlenip, Ortadoğu'da model olacaklar, demokratik bir sistem oluşturacaklar. Kürtler Ortadoğu'nun modernizasyonunu üstlenip demokratik bir çıkışın anahtarı olacaklar. Burada demokratik bir çıkış yapacaklar. En azından benim Kürtlere biçtiğim misyon budur. Ulus-devlete, toprağa, ırka dayanan bir çözüm daha da çözümsüzlüğe götürür, sorunu derinleştirir. İsrail-Filistin gibi yıllarca işin içinden çıkılamaz hale gelir. Biz sınırlarla ilgilenmiyoruz, toplumun demokratikleşmesini, toplum ve bireyin özgür kılınmasını esas alıyoruz.
Başbakan kararlı olmalı: Radyodan dinledim, sekiz asker yaşamını yitirmiş. Ramazanda, bayram öncesinde gerilla-asker ayrımı yapmadan bu tür acıların yaşanmasına üzülüyorum. Başbakan'ın bu konuda bu olay süreci etkilemeyecektir demesi önemlidir. Tabii ki engellememelidir. Sayın Başbakan cesur olmalıdır. Bu sorun kolay değildir, riskleri var. Ancak kararlı olurlarsa başarılı olunur. Sayın Başbakan'dan Kürt sorunun demokratik çözümü için kararlılık göstermesini bekliyoruz. Çözümün gelişmemesi halinde üç ayda Başbakanı bitirirler, Özal gibi onu da yok edebilirler. Zaten Ergenekon davasında ortaya çıktığı gibi ona karşı suikast planları hazırlanmış.
Ergenekon daha büyük: Ergenekon'un içeride olanları küçük bir kısmıdır, büyük bir kısmı dışarıdadır. Bunlar devlete kızgındır, devlete karşı isyan halindedir, her şey yapabilirler. Muzaffer Tekin, 'biz, devlet olmadan yaşayamayız' diyor. Kendini devlet sanıyor. İlginç bir durum; devlet için devlete karşı geliyor, biz ihtilalciyiz diyor, kendini devletin sahibi sanıyor ama devlet tarafından yargılanıyor. Bunların İran'la da ilişkileri var. Daha önce MGK eski genel sekreteri Tuncer Kılınç 'İran'la ittifak yapmalıyız' yönünde bir demeci olmuştu. Şimdi Ergenekon'dan yargılanıyor. Tuncer Kılınç'ın yargılanmasının nedeni budur, yani İran ve Rusya ile olan ilişkileri yüzündendir. ABD bu nedenle onların yargılanmalarına yol açtı.
Türkiye Hizbullah'ı kullandı: Bunlar Hizbullah'ı da kullanıyorlardı. Hizbullah da İran bağlantılıydı. Ben İranlıları iyi tanıyorum. Bunlar, öldürmek konusunda çok uzmandırlar. Ben Lübnan'dayken biliyorum, Hizbullah'ı iki kişi kurdu. 80-82'de iki kişi oraya geldi. Müthiş çalışıyorlardı, oradakilerini örgütlediler ve bugünkü Hizbullah'ı oluşturdular. Şimdi de İsrail, Hizbullah ile baş edemiyor. Türkiye'deki Hizbullah'ın küçük bazı yapılarının İran'la bağı var. İran bunlarla bağlantı içindedir. Bunlara her türlü silah da verdiler, veriyorlar. Türkiye bu konuda İran'a taviz verdi. İran'a taviz verilmesinin nedeni de beş on bin Kürdü daha öldürebilmek içindi. İran, Hizbullah'a destek verdi, Türkiye Hizbullah'ı kullandı. Türkiye İran'a bu şekilde taviz vererek Uğur Mumcu gibi bazı Kemalist aydınlara yöneldi. Bunu yapanlar Kemalist'tir, çok ilginçtir Kemalizm adına yaptılar.
ABD Ergenekon'un bu kısmını tasfiye etti: Bunlar bölgede yeniden hareketleniyorlar. Gazetede okudum. Batman'da çarşaflı kadınlar bir açıklama yapmışlar. Bunlar yeniden harekete geçip, bölgede cinayetlere başlayabilirler. Biliniyor bunlar daha önce '90'lı yıllarda Silvan'ı darmadağın ettiler. Bunlar faşisttirler, katildirler. Öyle arkadan vururlar. Halkımız bunlara karşı uyanık olmalı, muazzam bir örgütlenme geliştirmelidir. Gaffar Okan'ı da bunlar öldürdü, ben o zaman da tahmin etmiştim. Hizbullah'ın üzerine atmışlardı. Hizbullah'ın tek başına böyle bir şeyi yapma gücü yok, bunu JİTEM yaptı, bunları kullandı. İşte Ergenekon davasında yargılanan Levent Ersöz onlar bunu örgütlemişler. Bunların başı ve bağlantısı sadece Türkiye'de değil, dışarıdadır. Levent Ersöz Rusya'ya kaçmıştı, Bedrettin Dalan da şimdi Rusya'da. ABD, Ergenekon'un bu kısmını Rusya, Çin, İran gibi güçlere yanaşanları tasfiye etti.
Mustafa Kemal Kürt düşmanı değildi: Erdoğan şu an ABD'ye güvenebilir ama bunların ABD'yle pazarlıkları devam ediyor. ABD bunlarla anlaşırsa, İsrail de destek verirse o zaman AKP, ortada kalır, Erdoğan'ı bitirirler. Sayın Başbakan'dan rica ediyorum. Kürt sorunun barışçıl çözümü için kararlı olmalı, adım atmalıdır. Bunlar Mustafa Kemal'i de yanlış anlıyorlar. Mustafa Kemal Kürt düşmanı değildi, hatta Kürtlere muhtariyet vermeyi düşünüyordu. Mustafa Kemal'in kafasında bir demokrasi modeli vardı. Hatta Mustafa Kemal sadece Kürtlerle değil, Lenin'le komünistlerle, İslamcılarla, ittifak yaptı. İşte Serbest Fırka'yı kurdurttu. Siyaseti biliyordu. Ama onun etrafını ittihat terakki kadrolarıyla kuşattılar, etkisiz hale getirdiler, bu projesi başarılı olmadı. Kazım Karabekir, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak İttihat Terakki'nin İngiliz kanadıydı. Hatta kendisine suikast düzenlediler. Suikast başarılı olmadı ama suikastten sonra Mustafa Kemal onların gücünü anladı, yalnız kaldı, gücü, ismi sembolik hale getirildi. Bu kadronun başında da İsmet İnönü vardı. Bu aşamadan sonra Kürtler, İslamcılar Said-i Nursi ve Komünistler ötekileştirildi.
MHP ve CHP: MHP de biteceğini biliyor, bunu iyi kavramış, o bakımdan sürece, demokratik açılıma karşı çıkıyor. Demokratik açılım olumlu sonuçlanırsa artık onların işlevi biter. CHP de pozisyonunu belirlemeye çalışıyor. Bir öyle diyor, bir böyle diyor. Hükümet de çok zorlanacak. Çünkü bu iş öyle kolay değil. Hatta çok zorlanacak. Böylece Türkiye bir yol ağzında. Ya demokratikleşecek ya da kaybedecek. AKP, hem Suriye ile hem de İsrail ile ittifak yapmak istiyor. Bu nasıl olur, bu mümkün değil, buna izin vermezler.
Kürt Konferansı önemli: Kürtler arası Barış ve Birlik Kongresi çok önemlidir. Daha önce dile getirdim; beş ilke dört pratik önerimi Kürtler Kongrede çok iyi tartışmalıdır, buna ilişkin bilinçlerini geliştirmeli ve ona göre bir tutum belirlemelidir. Bu çerçevede Kongre geliştirilebilir. Kürtlerin bütün siyasi partileri, hatta aşiretler, diğer oluşumları katılabilir. Barzani, Talabani hatta PKK tek başına bütün Kürtleri temsil etmez. Kürtlerin ortak temsiliyetini sağlayan bir yapı ortaya çıkmalıdır, bu önemli bir gerekliliktir. Komşu halklarla ilişkileri, diplomasiyi, oluşacak bu yapı sağlamalıdır.
Askerleri üzerlerine sürmezseniz çatışma olmaz: Demokratik Toplum Kongresi bünyesinde tüm sanat dallarında sadece müzik de değil, folklor, kültür, tiyatro birçok kolda gruplar kurulmalı, çalışmalar yürütülmelidir. Akademisyenlerin bu sürece katılımı, fikir ve düşünce geliştirmeleri önemlidir. Biz ve halkımız demokratik çözümden yanayız. Demokratik standartların yükseltilmesini istiyoruz. Acılar yaşanmasın istiyoruz. Sayın Başbakan'dan rica ediyorum, askerleri üzerlerine sürmesinler, operasyon yapmasınlar. Bunu engelleyebilirler. Askerleri üzerlerine sürmezlerse çatışma da olmaz. Bu konuda kendisinden duyarlılık bekliyoruz.
Hasta tutuklulara özel selamlarımı iletiyorum, sağlıklarına ellerinden geldiğince dikkat etsinler. (TK)
* Görüşmelerde, Öcalan'ın avukatlarına herhangi bir metin, materyal iletmesine, ses kaydına izin verilmiyor. Avukatlar not tutabiliyor, ancak yanlarında götüremiyorlar. Bu notlar ortalama üç ay sonra cezaevi yönetiminin uygun bulması halinde avukatların eline geçebiliyor. Avukatlar Öcalan'ın sözlerini akıllarında tutuyor ve daha sonra yazıyorlar.