"Mersin halkı çok bilinçli ve Akkuyu'da nükleer santral kurdurmamakta kararlı. Mersinliler nükleerin gerçek yüzünü biliyor ve direniyor. Bu halk ikna olmaz, boşuna uğraşmasınlar..."
Mersin Nükleere Karşı Platform sözcüsü Sabahat Aslan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yeni planını yorumluyor.
Bakanlık, Akkuyu'da Türkiye'nin ilk nükleer santralini yapacak Rusyalı şirketten Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) sürecinde Mersinlileri "ikna etmesini" ve bunun için halkı nükleer hakkında bilgilendirecek birimler kurulmasını istiyor. Bakanlığın bir isteği daha var; nükleer atıkların ne yapılacağına dair bir plan çıkarılması.
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Cenk Levi, bakanlığın ÇED sürecinin ne anlama geldiğini anlamadığı görüşünde: "ÇED bir ikna aracı değildir, halkın o projeye katılımıdır."
Hem Aslan'ın sözleri hem de Greenpeace'in yaptığı çalışmalar, halkın bu projeye katılmakta ne kadar istekli olduğunu anlamamız açısından yol gösterici nitelikte. "Güneş Akkuyu'dan Yükselir" adlı videoda, onlarca köylünün sesini duyuyoruz, "nükleer santralin buraya kurulmasına dün de karşıydık, bugün de karşıyız. İstemiyoruz" diyorlar.
Yüzde 86 nükleere yakın yaşamak istemiyor
BBC'nin araştırmasına göre , nükleer enerjinin güvenli ve önemli bir elektrik kaynağı olduğunu düşünenlerin oranı tüm dünyada yalnızca yüzde 22. Türkiye'de de bu oran yüzde 21.
Greenpeace'in Nisan 2011'de gerçekleştirdiği araştırma da nükleer enerji santralleri konusunda bir referanduma gidilmesi durumunda halkın yüzde 64'ünün nükleer santral kurulmasına hayır diyeceğini ortaya koyuyor. Enerji ihtiyacımızı karşılamak için riske girmeyip temiz kaynaklara yönelmemiz gerektiği görüşünde olanların oranı ise yüzde 84,2.
Peki ÇED süreci nasıl olmalı? Levi cevaplıyor: "İnşaat sırasında, çalışma sırasında ve uzun vadede çevreye nasıl bir etkisi olduğunun halk tarafından bilinmesi ve halkın tepkileri varsa bunun gözetilmesi gerekiyor. Her enerji projesi için yapılması gereken en temel başlangıç noktası budur. Bir ofis açıp, ben insanları bilgilendiriyorum demek insanları kandırmaktır. Burada yapılan ÇED değil, propogandadır."
Mersinliler nükleerin etkilerini biliyor
Levi'nin dikkat çektiği bir diğer nokta da Akkuyuluların nükleer santraller konusunda birçoğumuzdan daha bilgili olduğu. "1976'dan beri nükleer santral bölgesinde yaşamak zorunda olan bir halktan bahsediyorsunuz. Oradaki halk nükleerin etkilerinin farkında ve ikna olmaya ihtiyacı yok. Onların tek isteği bu projenin yapılmaması".
Bakanlığın bilgilendirme projesine karşılık, nükleer karşıtlarının çok daha uzun zamandır yürüttükleri projeler var. Aslan, bir süredir nükleere karşı bilinçlendirmeye yönelik mahalle komiteleri oluşturduklarını anlatıyor. Mezitli bölgesi pilot bölge olarak seçilmiş. Belediyelerin de desteğiyle Yenişehir'de aynı proje devam edecek.
Nükleer heryeri etkiliyor
Mersin'de nükleere karşı yıllar süren mücadelede birçok ilde eylemler yapıldı, insan zincirleri oluşturuldu, Ağustos ayında Akkuyu'da kurulan çadırkente Türkiye'nin heryerinden aktivistler gelerek Mersinlilerin mücadelesine destek oldu. Çünkü nükleer enerji sadece bir bölgeyi değil tüm bir coğrafyayı etkiliyor.
Viyana Üniversitesi'nin araştırmasına göre Akkuyu'da kurulması planlanan santralde bir kaza olması halinde ilk olarak Mersin ve çevre iller, kazadan bir hafta sonra tüm Türkiye, 15 gün sonraysa Türkiye'nin tüm komşuları, Doğu Avrupa, Kafkaslar'a kadar geniş bir bölge radyoaktif maddelerin etkisi altında kalacak. Kaza sonrasında örneğin Ankara'da yaşayan bir insan bir yılda alması gereken radyoaktif dozun 60 katını bir ayda alıyor.
Levi, " Çevre Bakanlığı ve Rusyalı şirket gerçekle yüzleşmek istiyorlarsa, ÇED sürecini tüm Türkiye'ye açmaları gerekiyor. Bu sadece Mersin'in değil tüm Türkiye'nin geleceğini etkileyecek projelerin başında geliyor."
"Mücadele şimdi başlıyor"
1997 senesinde tartışılmaya başlayan Akkuyu nükleer santral projesi bugüne kadar defalarca ertelendi, iptal edildi, tekrar gündeme geldi.
12 Mayıs 2010'da Türkiye ile Rusya arasında "Akkuyu Sahasında Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletmesine Dair İşbirliği Anlaşması" imzalandı. Aynı gün "Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları ile Rusya Federasyonu Vatandaşlarının Karşılıklı Seyahatlerine İlişkin Usullere Dair Anlaşma" imzalandı.
Rusyalı şirketin Genel Müdürü Aleksander Superfin, birkaç ay önceki Mersin ziyaretinin ardından gazetecilere "Cennete geldiğimi sandım. Sonra Akkuyu nükleer santralınin inşa edileceği körfezi görünce 'Buraya bir sanayi tesisi kurulursa yazık olur' düşüncesi aklımdan geçti. Ama sonra proje açısından buranın Türkiye'nin ilk nükleer santralı için biçilmiş kaftan olacağını kabullendim" dedi.
Şimdi ise halkı nükleere ikna etmek için birimler oluşturuluyor. Mersin Nükleer Karşıtı Platform'dan Aslan, "bu büroların bize rağmen kurulması o kadar kolay olmayacak" diyor, "İşiniz zor, çetin mücadele şimdi başlıyor". (ÇT)
* Greenpeace raporlarına ulaşmak için tıklayın.
* Nükleer Mühendisi Prof. Dr.Tolga Yarman'ın Akkuyu'da neden nükleer santral kurulamayacağını anlattığı haber için tıklayın.