Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’ndaki 416. buluşmalarında 14 Mart 1991’de İstanbul Belgradkapı’da gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Yusuf Erişti’nin dosyasını kamuoyu ile paylaştı.
416. buluşmada, Yusuf Erişti’nin kardeşi Zehra Erişti ve amcası Hasan Erişti’nin yanı sıra Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun ve Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır da birer konuşma yaptı.
Tosun: Kayıplarımızın hesabı ne zaman verilecek?
Hanım Tosun konuşmasına 16 Mart 1988’de 5 binden fazla insanın hayatını kaybettiği Halepçe Katliamı’nı anarak başladı.
Mart ayının kendileri için katliamlar ayı olduğunu dile getiren Tosun, katliamların hala devam ettiğini ancak bu katliamlar sona erene kadar ve son kaybın kemikleri bulunana kadar mücadelelerini sürdüreceklerini ifade etti.
“Biz kayıplarımızı mı dile getirelim, katliamları mı? Ne zamana kadar hasta yataklarımızdan kalkıp buraya gelmeye devam edeceğiz?
“Halepçe Katliamı’nın hesabı soruldu. Peki, bizim kayıplarımızın hesabı ne zaman verilecek?
“Biz kayıplarımız için bir mezar taşı istiyoruz. Biz yağmurda çamurda artık burada oturmak istemiyoruz. Ancak son kayıp bulunana kadar da burada mücadelemizi sürdüreceğiz.”
Kırbayır: İnsanlık utansın
12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır da 416 haftadır, güneşin altında sıcakta, karda, yağmurda Galatasaray Meydanı’nda taleplerini, feryatlarını, sitemlerini dile getirdiklerini belirterek artık anlatılmayan hiçbir şey kalmadığını söyledi.
“Keşke 416 haftadır burada eğitimden, sağlıktan, ekonomiden, ülke sorunlarından bahsediyor olsaydık.
“Biz sadece devletin yok olan vicdanını, olmayan adaletini istiyoruz. Sadece devletin sağlam aldığı yakınlarımızın geriye kalan kemiklerini istiyoruz.
“Ancak görüyoruz ki, söyleyecek söz kalmadı. İnsanlık utansın.”
“Erdoğan başka ülkelerle uğraşacağına kayıplarımızı bulsun”
1991’de İstanbul Belgradkapı’da gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Yusuf Erişti’nin amcası Hasan Erişti ise yaşananları Nazi Almanya’sı ile karşılaştırdı.
“Nazi Almanya’sında insanlar gece evlerinden, sokaklardan alınıp kaybedilirdi. Türkiye’de buna bile tenezzül etmeye gerek duymadılar. İnsanlar gündüz vakti sokaklardan, okullardan, evlerden alınarak kaybedildi.”
Yusuf Erişti’nin kardeşi Zehra Erişti de ağabeyinin kaybolmasından Mehmet Ağar’ı sorumlu tuttu.
“Mehmet Ağar, ağabeyimin kemiklerini nereye koydun? Başbakan, cezaevinde krallar gibi yaşayan Ağar’a bunu sorsun.
“Başbakan diğer ülkelerle uğraşacağına bizim sesimizi duysun, yakınlarımızın en azından kemiklerini bulsun. ‘Barış’ diyor. Böyle barış olmaz.”
“Aksu gözaltında kayıpların yolunu açtı”
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon tarafından hazırlanan basın metninde ise Yusuf Erişti’yi kaybedenlerin 22 yıldır korunduğu belirtildi.
“Erişti, 14 Mart 1991’de arkadaşıyla buluşmaya gittiği Belgradkapı’da terörle mücadele polisleri tarafından gözaltına alındı. Gayrettepe Siyasi şubede başında Fikret Işınkaralar’ın olduğu tim tarafından işkenceyle sorgulandı.
“Avukat Fethiye Peşken DGM’ye başvurarak gözaltındaki Erişti’yle görüşmek için izin aldı. Ancak Pekşen’in görüşmesine Emniyet’te izin verilmedi. Daha sonra Pekşen’e Erişti’nin gözaltında olduğuna dair kayda rastlanmamıştır denildi.
“Aynı operasyonda gözaltına alınanlar, Erişti’ye işkence yapanların ‘Seni gözaltına aldığımızı kayıtlara geçirmedik. Buradan ancak ölün çıkar dediğini, Erişti’nin ise son sözünün ‘Size hiçbir şey söylemeyeceğim’ olduğunu ifade ettiler.
“25 Nisan 1991’de Kars Milletvekili Mahmut Alınak, dönemin İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu’ya Erişti’nin akıbetini sordu. Aksu, Erişti’nin gözaltına alınmadığını ve iddiaların gerçek dışı olduğunu söyledi.
“Aksu bu cevabıyla 1990’larda pek çok gencin gözaltında kaybedilmesini yolunu açtı. AKP’de de içişleri bakanlığı yapan Aksu, bugün AKP MKYK üyesi ve İstanbul vekili.
“22 yıldır hukuku işletmeyen savcıları, kendi yargılarını yaratmayı amaçlayan iktidarları Erişti’nin kaybedilmesinden sorumlu tutuyoruz.
“Başbakan Erdoğan, bizim bildiklerimizi siz bilmiyor musunuz? Suskunluğunuz, kaybedenlerin partinizde yönetici olarak varlıklarını sürdürmelerinden mi? kaybedenlerin hükümetinizce korunup kollanmalarından mı?” (EKN)