Ağlanacak halimize gülüyoruz. 2010 yılı başlarında hala kerpiç evlerde yaşıyor insanlarımız. 6 büyüklüğünde bir deprem bile felakete dönüşüyor ülkemizde. Bir deprem ülkesi olan ülkemizde, insanlar için yaşanabilecek konutlar üretemezken, nükleer santral kararlarına tanık oluyoruz.
Mersin-Akkuyu nükleer güç santrali için Ruslarla görüşmeler sürerken, karşımıza Sinop için Güney Kore ile nükleer güç santrali kurma anlaşması çıktı. Güney Kore Elektrik Enerjisi Şirketi (KEPCO) ile Türkiye Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) arasında ilimize nükleer santral kurulması için anlaşma yapıldığını öğrendik.
Sinop'a nükleer santral kurulmak istenirken halkımıza soruldu mu acaba? Hani lisans alınacaktı?
Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporlarında olduğu gibi, lisans sürecide bir göstermelikten öte bir şey olmadığı anlaşılıyor. Bizlerin iznini almadan bu kararların alınması hiçe sayıldığımızı gösteriyor. Oysa demokratik ülkelerde toplumun bütün katmanlarının yönetime katılması, çevreyle ilgili karar süreçlerine müdahil olunması gerekmektedir. "Ben imzaladım oldu bitti" anlayışı kabul edilemez. Ülkemiz bir hukuk devletidir. Nasıl Akkuyu nükleer güç santrali için hukuki mücadele başlatmış ve kazanmışsak, bu kararlarla da hukuki mücadelemizi sürdürme kararlılığındayız.
İlimizde nükleer santralle beraber 3 adet termik santral kararıyla karşı karşıyayız. Bu santraller ülkemizin en büyük termik santralleri olacak. Denizlerimizdeki termal kirlenme, günlük 30 bin tonluk ithal kömürün yakılarak enerji elde edilmesi, çevreye olan etkilerinin umursanmadığı anlaşılıyor.
Bu imzayı atanlara sormadan edemiyoruz. Bu nükleer santral sevdasının arka planında ne var?
Nükleer santral sahibi olmakla nükleer silaha sahip olamayacağımız kesin. Ülkemiz nükleer silahların sınırlandırılması amacıyla 1 Haziran 1968 tarihinde imzaya açılan ve 5 Mart 1970 tarihinde yürürlüğe giren "Nükleer Silahların Yayılmasını Önlenmesi Anlaşması" Türkiye tarafından 28 Ocak 1968 tarihinde imzalanmış ve Mart 1979 tarihinde TBMM'de onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Dolayısı ile nükleer silah ve nükleer güç oluyoruz safsataları ile halkımızı ikna etmeye kalkmasınlar. Bu son derece pahalı, dışa bağımlı ve çevre felaketi yaratabilecek enerji üretimi kararlarından bir an önce vazgeçerek halkımızın ekonomik sorunlarına, işsizliğine, depreme dayanıklı konut sorunlarına çözüm bulmalarını bekliyoruz.
Sinop halkı nükleer santrali şehrimizde ve ülkemizde görmek istemediklerini, Türkiye'nin en büyük çevre mitingi ile Çernobil felaketinin yıl dönümünde, 29 Nisan 2006 tarihinde ve daha sonraki eylem ve etkinliklerde göstermiştir. Bu hayır cevabını iyi alamayanlara bir kez daha Sinop ve Mersin meydanlarından bunun cevabını verecek kararlılıkta ve güçteyiz.
Siyasal iktidarı bu pahalı, dışa bağımlı ve kirli enerji üretimi kararlarından vazgeçmeye çağırıyoruz. (MG/TK)
* Metin Gürbüz, Sinop Çevre Platformu, Yürütme Kurulu Üyesi. Gürbüz'ün yazısı, Greenpeace'in nükleer enerji karşıtı İnternet günlüğünde yayınlandı.