Bizler kendi açısından tarafsız, seyircisiz bir lige çıktık 2005 yılının 11. ayından sonra. Rakiplerimiz çok güçlüydü. Her imkana sahiptiler; tesisleri, alt yapı malzemeleri, hocaları, antrenörleri mükemmeldi. Biz ise yukarıdaki olanaklardan hiçbirine sahip değildik o zaman.
Kendi olanaklarımızla, iki arkadaş, malzeme bile olmadan takımda oynayabilecek elemanları araştırmaya başladık. Kime gittikse "Ben bu takımda oynamam" diyordu. Onlar da haklıydı. Adamlar ligdeki rakiplerimizin olağanüstü güç ve imkanlarını görünce yanımıza yanaşmıyorlardı tabii.
Bizde ise ne antrenör, ne tesis, ne de kulüp binası vardı. Tabii bu beni düşündürüyordu. Arkadaşıma "Efendi, bu iş böyle olmayacak. Gel bir yer tutalım, bu işi yoluna koyalım, yoksa bu ligde oynama olanağını kaçırırız" dedim. Sonra harekete geçtik ve ertesi gün üç dakikada kulübü kurduk.
Amatör de olsa takıma yetecek kadar eleman topladık. Bir de teknik adam lazımdı, onu da bulduk. Adı hepinizi bildiği Korhan Gümüş. Hacer geldi başka arkadaşlar geldi. Yavaş yavaş idmanlara başladık. İlk rakibimiz Fatih Belediyesi idi. Maça çıktık iki-sıfır mağlup olduk. Bu ilk maçımızdı; moralimiz çok bozuldu.
Hocamız ve antrenörümüz bize "Moralinizi bozmayın, bu takım iyi olacak merak etmeyin, bu maraton uzun" dediler. Tabii biz aralıksız çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu arada takımı güçlendirmek için yurtdışından-yurtiçinden kentsel yenileme ligi uzmanlarıyla onlarca toplantı yaptık.
Bizim performansımızın iyi olması için yaptığımız bu toplantılar ikinci maçımıza hazırlıktı. Maç günü geldi; takım çok formda idi; sahaya çıktık, bir baktık hiç seyircimiz yok. Fakat biz inanmıştık, canımızla, ruhumuzla mücadele ediyorduk.
Neticede onca baskıya rağmen maçı 2-2 berabere bitirdik ve büyük moral bulduk. Bu maçlar hep deplasmanda oynanıyor. Tabii biz de deplasmanda olduğumuz için mahalledeki maçları izleme olanağımız yok. Fakat döndükten sonra bize mahalledeki maçları seyredenler anlatıyordu.
Bu maçlardan birinin yorumunu ilginç olduğu için aktarmak istiyorum. Daha önce bu projenin parçalayıcı, insanları birbirine düşüren, sonra da yutan bir yenileme projesi olduğunu yazmıştım.
Somut örnek gecikmedi: 2 Nisan 2007 tarihinde Neslişah Sultan mahallemizde bir aile veraset yüzünden birbirine girmiş. "Satalım, satmayalım, benim hissem senin hissen" diye.
Neyse ki mahalleliler müdahale ettiler de olay büyümeden yatıştı.
Evet buna benzer çok olaylar yaşanacak kanaatindeyim. Maalesef eskiden burada böyle olaylar yaşanmazken, işte bu proje aileleri birbirine düşürerek gerçek yüzünü gösteriyor.(MAH/HF/EÜ)
* Asım Hallaç Sulukule'de bakkallık yapıyor. Sulukule Günlüğü'nü biamag'a yazıyor.
** Bu yazıya Hacer Foggo katkıda bulundu.