Nedeni ise bu şehirdeki peşkeş! Fakir fukaranın barınma hakkının gasp edilmesi, zulüm baskı ve şiddet görerek oturdukları yaşadıkları muhitlerinden "kentsel dönüşüm ve yenileme" yasaları ve projeleriyle binlerce insana adeta "size buralarda yaşama hakkı tanımıyoruz" dercesine "gidin nerde yaşarsanız yaşayın" mantığı ile davranılıyor maalesef .
Yıkımların yapıldığı bölgelerde, insanların gidecek yerleri olmadığı için ilkel bir biçimde derme çatma barakalar ve çadırlar kurarak elektriksiz, susuz bir vaziyette yaşamaya çalıştıklarını herkes görüyor.
Bizim mahalledeki kentsel yenileme ligi ise olanca hızıyla devam ediyor. 17 Mayıs tarihinde 2010 ofisinde bir toplantı düzenledik. Toplantıya Fatih Belediyesi başkan danışmanı Mustafa Çiftçi de geldi. Bizim takım da tam tekmil oradaydı.
Birbirimiz daha iyi tanıyabilmek içim -maçın önemini de düşünerek- birbirimizle paslaştık başlarda. Yeni transferler vardı aramızda yurtdışından. Dil din ırk ayırımı olmayan bir takımla mahallemiz için mücadele veriyorduk.
Örneğin Yves Cabbannes vardı, Birleşmiş Milletleri temsilen, bizim takımda. Londra Koleji'nden Cassidy öğretmen 10 öğrencisi ile aramızdaydı. Öğrencileri de ayrı memleketlerdendi; Fransız, Japon, Yunanistanlı, Filistinli olanlar vardı.
Mahallemizi karşı takımdan daha iyi anlattılar; bu öğrencilerin hepsi kimseyi yerinden etmeden nasıl "Sulukule projesi" yapılacağını söylediler. Bu toplantıdan üç gün sonra 20 Mayıs 2007'de de Beşiktaş'ta Bahçeşehir Üniversitesi'nde Türk Mimar Mihendis Odaları Birliği'nin "kentsel dönüşüm ve yenileme sempozyumu"na Neslişah ve Hatice Sultan mahallerini (Sulukule) temsilen ben katıldım.
Mimarlar Odası'ndan Mücella Yapıcı hanımefendinin açılış konuşmasından sonra bütün mağdur olan bölgelerin temsilcileri kendi alanlarındaki sorunları anlattılar. Bakanlığın yıkmaya çalıştığı Atatürk Kültür Merkezi (AKM) adına tiyatrocular konuştular. Acizane, ben de 15-20 dakikalık bir konuşma yaptım. Mağdurların psikolojik durumları da konuşmalarına bir şekilde yansıyordu.
Fakat şunu da vurgulamak istiyorum. Bütün konuşmacılar onca zulme karşı edebini ve ahlakını muhafaza etti. Tabii ki bazı sataşmalar da oldu ama kendi aralarında bunu çözdüler.
Önümüzde seçim süreci var. Bir sürü parti ve milletvekili yarışıyor şimdi. Ben diyorum ki, ya bu işi düzeltecekler, ya düzeltecekler! Yoksa kimseye oy yok. Yeni bir program yapıp icraata konulması için her beraber çalışmalıyız.
Karanlığın en koyu anı aydınlığa yakın olan zamandır, diyorum. Gayeye ulaşmak için çalışmalara son hızıyla devam edeceğimizi söylüyor, saygılarımı sunuyorum.(AH/HF/EÜ)
* Asım Hallaç Sulukule'de bakkallık yapıyor. Sulukule Günlüğü'nü biamag'a yazıyor.
** Bu yazıya Hacer Foggo katkıda bulundu.