“Sevgililer Günü’nde, Kadınlar Birlikte Güçlü şiarıyla Karşıyaka İskele karşısında saat 19.00’da bir araya gelen İzmirli kadınlar alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde çarşı içinde yürüdü.
“Öldüren sevgi istemiyoruz”, “Erkeklerin sevgisi her gün üç kadın öldürüyor”, “Ne seninim ne de kara toprağın”, “Eşit özgür bir hayat istiyoruz”, “Özgürlük yoksa aşk da yok”, “Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa” sloganlarının atıldığı yürüyüş esnasında şu duyurular yapıldı:
“Bizler öldüren sevgiye hayır diyoruz. Eşitsiz aşka hayır diyoruz. Ticarileşen, satılan sevgiye ve aşka hayır diyoruz. Biz kadınlar sevginin bir güne sıkıştırılmasına hayır diyoruz.
“Onu kıskandığım için öldürdüm diyen kadın katillerini aklayan erkek adalete itirazımız var. Kadın olduğumuz için, var olmak istediğimiz için öldürülmeye, şiddet görmeye itirazımız var. Biz kadınız, bu dünyanın yarısıyız ve hayatımızı, haklarımızı istiyoruz. Kimse bizim elimizden hayatlarımızı da haklarımızı da alamayacak.
“Bizler ev işlerinin bölüşülmesini talep ediyoruz. Ev işleri kadınların sorumluluğunda olmamalı sadece. Bizim ellerimiz yemek yapmak bulaşık yıkamak için dizayn edilmedi. Bizler biliyoruz ki nerede para nerede kariyer varsa dünyanın en iyi aşçıları en çok para kazananları erkekler. Biz ev işlerini de bölüşüm istiyoruz, yardım istemiyoruz ki biz de hayatlarımızı kurabilelim.”
Çevreden geçenlere 14 Şubat sevgililer günü, aşk, kadına şiddet gibi konularda sözlerin yazıldığı kurdela ile bağlanmış alternatif hediyeler verildi.
“Aşkın kanununu yazıyoruz yeniden!”
Kadınlar Birlikte Güçlü adına bütün kentlerde seslendirilen ortak bildirinin okunmasının ardından basın açıklaması sona erdi:
Bugün 14 Şubat, “Sevgililer Günü”. Yani en “romantik”, en gösterişli, en kırmızı kalpli, en birbiriyle yarışan evlilik tekliflerinin günü, çünkü televizyonların da altını çizdiği üzere: “14 Şubat’ta teklif başkadır”. Bugün “hayatının teklifi”ni almayan, o teklifi etmeyen kaybeder. Öyle mi?
Bugün dizilerin, reklamların, hatta ana haber bültenlerinin konusu aşk – yani aşk ve mücevherler, aşk ve pahalı yemekler, en önemlisi de aşk ve mutlu son. Mümkün olan tek mutlu son da alnından bir öpücükle tescillenen evlilik, ne olursa olsun, hangi şiddeti, baskıyı, sömürüyü örterse örtsün sonsuza dek ‘aile’ olmak… Bugün, ancak satın alınan hediyeyle değerlendiği düşünülen, aileyi kurduğu ve ailenin bütünlüğünü muhafaza ettiği ölçüde makbul sayılan aşkın ya da sevginin günü…
Biz ise, yani ‘dünyayı yerinden oynatacağız’ diye yola çıkanlar – veya yoldan çıkanlar – dünyayı da, hayatlarımızı da, özeli de geneli de değiştirmek için: “Aşkın Kanununu Yazıyoruz Yeniden!”
Aşkın kanunu “Ya benimsin ya kara toprağın” mı diyor?
Yeniden yazıyoruz: Bizim aşktan anladığımız “Uğruna ölecek kadar sevdiği için” öldürmek değil. Hayatımız bizim, hayatı seviyoruz. Öldüren sevgi istemiyoruz.
Aşkın kanunu bir kadına hayatı dar etmeyi “kıskançlık” diye güzellemek midir?
Yeniden yazıyoruz: Özgürlüğümüze gölgeyi hakaret sayıyoruz.
Aşkın kanunu “Sevdiğine saçını süpürge et” mi diyor?
Yeniden yazıyoruz: Saçlarımızı savurur, haklarımızı savunuruz.
Aşkın kanunu “Bunu mu giyeceksin”, “oraya gidemezsin”, “o saatte sokakta işin ne” mi diyor?
Yeniden yazıyoruz: Bizim aşk dediğimizde sevmeyi sahip olmak sanmak yok!
Aşkın kanunu yalnızca bir kadın ve bir erkek arasında olanı mı makbul sayar?
Yeniden yazıyoruz: Kimin kimi sevebileceğinin, hangi bedenlerin arzulanabileceğinin sınırını ‘genel ahlâk’la çizmek yok.
Aşkın kanunu bir adam “bitti demeden bitmez” mi diyor?
Yeniden yazıyoruz: Bunun adı aşk değil, şiddet. Bizim için bittiyse, bitmiş demektir, nokta.
Aşkın kanununda “hayır” naz yapmak mı demektir?
Yeniden yazıyoruz: Hayır – ve aslında evet olmayan her şey, her zaman hayır demektir! Hangi saatte nerede olduğumuzdan, içkili olup olmadığımızdan, sabah ettiğimiz kahvaltıdan, bir fotoğraftaki gülümsememizden rıza devşirmeye kalkışmayın.
Aşkın kanununda tüm ‘seviyorum’ların yükü paylaşılmayan ev işine dönüşmesi mi var?
Yeniden yazıyoruz: Bizim aşk dediğimizde o masada bırakılmış bardağın, kendi kendine yerinden kalkıp yıkandığının varsayıldığı bir düzen yok. Evlilik, sevgililik adı altında görünmez kılınan, doğallaştırılan emeğimizin sesini yükseltiyoruz. Olmaz olsun eşitsiz aşk!
Aşkın kanunu: “Bir hediye her şeyi affettirir” mi diyor?
Yeniden yazıyoruz: Ne 14 Şubat’ta ne başka gün bir hediyeyle şiddeti, sömürüyü, eşitsizliği, baskıyı aklamak; paketleyip bize geri pazarlamak yok.
Aşkın kanunu “O öyle bir adam değil, o yapmaz” mı diyor?
Yeniden yazıyoruz: Erkek şiddeti statü, meslek tanımaz; olmaz olmaz demiyoruz, çünkü biliyoruz, deneyimle sabit: tüm erkekler yapabilir.
Aşkın kanunu: “Evli-mutlu-çocuklu” mu diyor?
Yeniden yazıyoruz: Ne olursa olsun aile olma, aile kalma, aile arasında tutma, ailenin varlığına armağan olma şartı yok. Aile denilen, bizim kendimize yapılanlar karşısında sessizliğimizle bir arada kalıyorsa, varsın kalmasın.
Son senelerde olduğu gibi, bu 14 Şubat’ta da en büyük zenginliğimiz olduğunu bildiğimiz kadın dayanışmasıyla sokaklardayız.
Çünkü aşkı, dayatmanın öbür adı kılan düzene isyanımız var.
Alınan hediyeler, verilen sözler, şaşaalı kutlamalarla değil; dayanışmayla, özgürlüklerle, eşitlikle, başka türlü sevgilerle biz çoğalıyoruz.
Ve hep birlikte, Aşkın kanununu yeniden yazıyoruz!
(Gİ/HK)