Çizim: Ercan Altuntaş
Kobanî davasının 18. duruşma periyodunun 1. oturumu Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 kişi yargılanıyor.
TIKLAYIN - “Kobanî davasında mahkeme, kendi yarattığı hukuku uyguluyor”
Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
“Burada şiddet bitsin diye uğraşanlar var”
Dünkü duruşmada mahkeme dosyaya gelen evrakları okurken, savcılık kısa süre önce tahliye edilen Gülser Yıldırım’ın duruşmaya katılmamasını gerekçe yaparak hakkında zorla getirilme kararı çıkarılmasını istedi.
Söz alan Ayla Akat Ata, “İtirafçılar sizin gözünüzün içine bakarak yalan söylüyor, siz dönüp bize soru sormuyorsunuz. Bu beyanların tamamı, 2014’ten beri var olan açık bir dosya. Hakkımda 149 tane fezleke var, hepsi için ifade verdim. Sokağa çıktığımız gibi hakkımızda fezleke açılıyor. Sesimizi duyuramayacaksak, sözümüzü söylemeyeceksek biz o zaman neden milletvekili olduk? Herkes aynı şeyi mi söyleyecek? Burada bir tane itirafçı çıkıp diyor ki; ’demokratik özerklik anlattı’ diyor. Evet anlattım, anlatmadım demiyorum. Şiddet vardır, biz şiddet ortamında doğan, siyasetçi olan insanlarız. Şiddet bizim hayatımızda hep vardı ve şiddet bitsin diye uğraşan kişiler var burada. Ama siz bu şiddeti ortadan kaldırmak isteyenleri görmezden geliyorsunuz” dedi.
İtirafçıların beyanlarına mahkeme heyetinin müdahale etmemesine, “devlet bu kadar aciz duruma mı düştü” sözleriyle tepki gösteren Akat Ata, Kürt sorununun demokratik çözümü için siyaset yaptığını söyledi:
“Daha dün Cumhurbaşkanı Diyarbakır’daydı. Kitlesi yoktu, insanlar ümitlerini kesmişler. Bu mitinglerde kriminalize edilenler yine biziz. Her duruşma size ‘yapmayın’ diyoruz. Bu iftiracıların iftiralarını ispatlayacak bir delil yok. Yürütme, yargı üzerinde bu kadar ciddi bir baskı kuracak ama siz lehe olan herhangi bir delili görmeyeceksiniz, ortada olmayan delileri de bizim tutuklama gerekçemiz olarak göreceksiniz.”
“Bütün belgeler lehimize geliyor”
Dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın “müdahale edemediğimiz güçler var” sözlerini hatırlatan ve “bunun sorumlusu biz miyiz?” sorusunu yönelten Akat Ata, şunları söyledi:
“Bizleri iftiralarla yargılamayın. Ne savcı bey mütalaasını değiştiriyor ne de siz kararınızda farklı bir şey yazıyorsunuz. Bütün belgeler lehimize geliyor. Tanık doğru söylemiyor diyoruz ama beyanlarını benim tutuklama gerekçesi yapıyorsunuz. Siz tanıkların yalanlarının büyüklüğünü görmek istemiyorsunuz. Bir kere kurt kuzuyu kapmayı kafasına koymuş, biz ne yapabiliriz. Bizim hakkımızda verilen kararı uygulayacaksınız.”
Önceki dönem HDP MYK Üyesi Mesut Bağcık da dosyaya eklenen evrakları reddettiğini ifade ederek, hakkında açılan dosyaların Kobanî dosyasından ayrılmasını talep etti.
“Bir Kürt kadınıyım, Kürdistanlıyım”
Siyasetçi Aynur Aşan konuşmasında Süleymaniye’de uğradığı silahlı saldırı sonucu katledilen Nagihan Akarsel’i ve Bartın’ın Amasra’daki maden cinayetinde hayatını kaybeden 41 madenciyi andı.
Kadın alanında yürüttüğü mücadele, demokratik siyaset çalışmalarının “örgüt kurma ve üyesi olma” şeklinde suçlama konusu yapıldığını ifade eden Aşan, “20 yıldır kadın özgürlük mücadelesi içerisinde yer alıyorum. Ben bu mücadeleye çok genç yaşta başladım. Bugün burada yargılanıyorsam bunun sebebi şiddete karşı olan mücadelemdir. Bir Kürt kadınıyım, Kürdistanlıyım” dedi.
“‘Sözde’ olan birini nasıl yargılıyorsunuz?”
Savcı Ahmet Altun’un hazırladığı iddianamenin baştan sona kadar içinde yer aldıkları kurumları, yürüttükleri çalışmaları “sözde” olarak tanımladığına işaret eden Aşan, şöyle devam etti:
“Ahmet Altun bizi yok sayıyor. Ama nasıl evren bir patlama ile var olmuşsa biz de varız ve sözde değiliz. Evrenin yaratılmasını ‘sözde’ olarak nitelendirenlerin kendisi sözdedir. Bize karşı kullanılan bu kavramları Kürt halkına bir hakaret olarak görüyor ve kınıyorum. Birisini ‘sözde’ olarak nitelendirdiğinizde kişileri yok sayıyorsunuz. Ahmet Altun’un bu tanımı zaten bu davanın altını boşaltıyor. ‘Sözde’ olan birilerini nasıl yargılıyorsunuz? Ahmet Altun, 38 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile ‘sözde’ dediklerini yargılamak istiyor.
“Bu salon Şark Islahat Planın bir parçası”
“Ahmet Altun bütün tarihi yok saymıştır, öyle rol biçmiş kendine. Ama heyeti Ahmet Altun gibi görmüyorum. Ahmet Altun bu iddianamesiyle evrenin, insanların, halkların dengesini yok saymıştır. Heyetin usulü de Ahmet Altun’dan ilham alıyor gibi, bu iddianame çok zorlama bir iddianame. Ahmet Altun Kürt ve Türk tarihi üzerinden atlamıştır. 20 yıldır demokratik siyaset mücadelesi veriyorum. Demokratik siyasetin içerisinde birinci ilke; bu coğrafyada Kürt ve Türk halkının eşitlik ilkesidir. İddianame gerçekliğe aykırı bir iddianamedir.
“Şark Islahat Planı'nı hazırlayan kişilerden Rıza Nur, ‘Kürtleri Kürt olmadıklarına yıllardır ikna etmeye çalıştım’ diyordu. Bugün bu salon da Şark Islahat Planın bir parçasıdır. Bu dava nasıl ki dışarıdaki gelişmelerden etkileniyorsa, dışarıdaki gelişmeler de bu davadan etkilenmekte.”
“İddianamede IŞİD’e hiç değinmemiş”
“IŞİD Kobanî’ye saldırdığı zaman Türkiye halkları IŞİD'e neden tepki gösterdi diyemeyiz. Dünyada meydana gelen olaylara kör ve sağır kalamayız. Suruç Kobanî’nin sınırında ve orada yaşanılan bir katliam hepimizi ilgilendiriyor.
“Ahmet Altun iddianamesinde IŞİD’e hiç değinmemiş. Biz bu olaylardan kendimizi bağımsız tutamayız. İddianameye IŞİD sanki hiç Kobanî’ye saldırmamış, insanlar katledilmemiş gibi yansıtılmış. Başta da söyledim ben bu iddianameyi kabul etmiyorum.
“Bu halklar birlikte ortak bir vatan kurarak ortak bir payda oluşturdular. Eğer biz bu eşitliği karıştırırsak dengesizlikler ortaya çıkar. Ulusal istekler, kadın kimliğinin tanınması noktasında herkesin eşit haklara sahip olması gerekiyor.
“Kendi haklarımızı istemenin neresi suç?”
“Mezopotamya halkının yıllardır birlikte yaşadığını inkar ettiniz, yanlış bir iddianameden ve yargılamadan doğru bir sonuç çıkmasını bekliyor musunuz? Ulusal haklarımızı talep ettiğimizde ‘terörist’ ilan ediliyoruz. Kendi haklarımızı istemenin neresi suç olabilir? Tam Hitler dönemi gibi.
“Savcının tutuk devam gerekçesiyle sizin zihniyetiniz kolektif bir suçlamayı ifade ediyor. Yurtdışına çıkmak istemiştim, ailemin yarısı da oradaydı, gideceğim zaman gözaltına alındım ve tutuklandım. Ama siz bütün arkadaşlarım için tutuk devam gerekçesinde ‘kaçma şüphesini’ öne sürüyorsunuz. Ben bunu kendi irademle yaptım, neden arkadaşlarıma bu sebepten ötürü tutuklama gerekçesi yapılıyor.”
Gülser Yıldırım hakkında iddia makamının talebine katılmadıklarını belirten avukatlar ise Yıldırım’ın 6 yıldır cezaevinde olduğunu ve yeni çıktığını belirterek, “iddia makamının talebi insanların nefes almasını engellemeye dönüktür” dedi.
Duruşma bugün saat 10:00’da devam edecek. (AS)