Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Derneği'nin düzenlediği "İkinci Müslüman Toplumlarda Cinsel ve Bedensel Haklar Koalisyonu (CSBR) Cinsellik Enstitüsü: Türkiye'de Cinsel Haklar ve Siyaset" panelini dün (15 Eylül) akşam, Beyoğlu'ndaki Goethe Enstitüsünde gerçekleşti.
Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği'nden Aras Güngör, Çanakkale Kadın El Emeğini Değerlendirme Derneği (EL-DER) ve Çanakkale Toplum Merkezi adına Nigar Etizer Karacık ve Pozitif Yaşam Derneği'nden (PYD) Murat Yüksel'in konuşmacı olduğu panelde Yüksel Türkiye'de cinselliğe dayalı ayrımcılığın HIV/AIDS'le nasıl örtüştüğü üzerine konuştu.
"Cinsellik söz konusuysa tabular devreye giriyor"
Yüksel'in verdiği bilgiye göre dünyada HIV/AIDS tanısı konulan insanların sayısı 40 milyondan fazla, yarısından çoğunu kadınlar oluşturuyor ve çoğu Afrika ülkelerinde.
Bugüne kadar AIDS nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı İkinci Dünya Savaşı'nda ölenlerin sayısını geçiyor.
Yüksel Türkiye'de Sağlık Bakanlığı tarafından 1989'dan bu yana HIV/AIDS'e ilişkin verilerin tutulduğunu aktardı.
"O tarihten 2008'e kadar toplam HIV/AIDS'li sayısı 3 bin 300. Yarısından çoğu erkek.
"HIV/AIDS'in kan aktarımı ve anneden çocuğa geçmesi dışında bulaşma yollarından biri de cinsellik. Cinsellik söz konusu olduğunda tabular devreye giriyor. İnsanlar test yaptırmaktan çekiniyor, çünkü damgalanmaktan korkuyor. Test yaptırmayınca tanı konulamıyor. Gerçek rakamları da bilemiyoruz."
"Virüs yayılıyor, Bakanlık önlem alsın"
Yüksel cinsel yönelimin de bu ayrımcılıktan payını aldığını söyledi:
"Cinsel azınlık da HIV/AIDS virüsü taşıyanlar da 'hastalıklı' damgası yediği için test yaptırmaya cesaret eden bile cinsel yönelimini ifade etmiyor."
Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre 2006'da 296, 2007'de 270 ve 2008'de 450 kişiye HIV/AIDS tanısı koyuldu.
Yüksel bu rakamların gerçeği yansıtmasa bile tedbir almak için artışı iyi ifade ettiğini söylüyor.
HIV/AIDS'nin Türkiye'de 1980'lerin sonunda gündeme alındığını hatırlatan Yüksel "İlk zamanlar yapılan çalışmalar 'AIDS'le savaş ya da mücadele'ydi. Ancak HIV/AIDS tanısı koyulanları toplumdan izole etmek yöntemi söz konusu. Bu da insanların tedaviye erişiminin önünde ciddi bir engel" dedi.
Geçtiğimiz dönemde Sağlık Bakanlığı'nın yaptığı bir reklam kampanyasını örnek gösteren Yüksel kampanyanın sloganının "Kimi ilişkiler ayağınızı yerden keser" olduğunu ve bu sloganın morga yatan bir ölü fotoğrafıyla verildiğini anlattı.
"Yani ayrımcılık sürüyor. Buradaki 'kimi ilişkiler'le verilen mesaj cinsel eğilimi toplumun ötekileştirdiği, kabul etmediği insanlarla ya da sex işçileriyle seks yapmak. Kızılay'da bile kan vermesi yasaklanan bireyler içinde 'yabancı uyruklu seks işçileriyle sek yapmış ya da homoseksüel' bireyle var. Bu düpedüz ayrımcılıktır."
Kadınlar açısından durumun çok da değişmediğini söyleyen Yüksel cins iktidarının 'kondom kullanmaya erkek karar verir' gibi yargılar üzerinden ayrımcılığın sürdüğünü belirtti.
"HIV'e karşı korku, toplumun kabul etmediği cinsel azınlıklara, çok eşliliğe öfke ve tıpkı yabancı uyruklu kadın seks işçilerine olduğu gibi ırkçılık gibi toplumsal nefret söyleminden besleniyor. Korku ve öfkeler birbirine giriyor. Bu nefret toplumda HIV/AIDS virüsü taşıyanların tedavi olmamasına bu da virüsün yayılmasına neden oluyor."
Yüksel diğer taraftan HIV/AIDS tanısı konan kişilerin bu toplumsal nefret nedeniyle içlerine kapanıp suçluluk duyduklarını ve travma yaşadıklarını söyledi. (EZÖ)