"Ankara'nın Eryaman ilçesinde seks işçiliği yapan travesti ve transseksüellere bir çetenin saldırması sonucu polis de şikayetimizi ciddiye almayınca her Perşembe Yüksel Caddesi'nde yürümeye başladık."
Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği'nden Aras Güngör nasıl dernekleştiklerini anlatmaya böyle başlıyor.
Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Derneği'nin düzenlediği "İkinci Müslüman Toplumlarda Cinsel ve Bedensel Haklar Koalisyonu (CSBR) Cinsellik Enstitüsü: Türkiye'de Cinsel Haklar ve Siyaset" panelini dün (15 Eylül) akşam, Beyoğlu'ndaki Goethe Enstitüsünde gerçekleşti.
Çanakkale Kadın El Emeğini Değerlendirme Derneği (EL-DER) ve Çanakkale Toplum Merkezi adına Nigar Etizer Karacık ve Pozitif Yaşam Derneği'nden (PYD) Murat Yüksel'in konuşmacı olduğu panelde Güngör anlatmaya devam ediyor.
"İlk basın açıklamamızı İnsan Hakları Derneği'nde (İHD) yaptık. Bizlere saldıran çetenin asıl derdi haraç almaksa da toplumsal nefretin de bir ifadesiydi. Biz de toplumsal nefrete karşı sessiz kalmamak için eylemlere başladık."
"Eryaman saldırısının failleri serbest"
Güngör, eylemleriyle medyada yer almalarının ardından polisin kendilerine Eryaman'ı terk ettikleri takdirde saldırının faillerini yakalayacaklarına söz verdiklerini söylüyor.
"Biz de evlerimizden çıkmayacağımız cevabını verdik. Bu arada ev toplantılarımız sürüyordu. Sonunda ev toplantılarını derneğe taşımaya karar verdik ve dernek için gerekli hazırlıklara başladık."
Eryaman'da travesti ve transseksüellere saldırmaktan yargılanan sanıkların serbest bırakıldığını hatırlatan Güngör, tahliye kararlarını da temyize götürdüklerini ve sürecin devam ettiğini aktarıyor.
"Diğer yandan dernekleşirken maruz kaldığımız saldırıların da yaşadığımız olumsuzluğun da kadın sorunundan bağımsız olmadığını biliyorduk. Bu durum feminist hareketten de destek almamızı sağladı."
"Polis kabahatler kanununu keyfi uyguluyor"
Dernek olma süreçlerinde mücadele alanlarından birinin polis şiddeti olduğunu söyleyen Güngör "Artık kamuoyunda daha görünür olmamızla polisin kaba şiddetine maruz kalmasak da 'kabahatler kanunu' bir baskı aracı olarak polislerce keyfi uygulanıyor" diyor.
Para cezalarını ödemekte zorlandıklarını söyleyen Güngör "Devlet seks işçilerine ağır para cezaları keserek yine onları fuhşa yönlendirmiş olmuyor mu?" diye soruyor.
"Kendi sözümüzü kendimiz söylemek istiyoruz"
Feminist, gey-lezbiyen hareketle yan yana durduklarını ancak kendi sözlerini üretmek için de dernekleştiklerini söyleyen Güngör'e göre seks işçiliği yapan travesti ve transseksüellerin sorunlarını yine en iyi onların dillendireceğini savunuyor:
"Dernekte projeler üretiyoruz. 8 Mart gibi önemli günlerde kendi bayrağımızla alana çıkıyoruz. 'Travestiyiz, buradayız, alışın' diye bağırıyoruz. Sağlık Bakanlığıyla ortaklaşa yapılan bir projenin içinde de yer aldık. Devamını getiremesek de üç sayı çıkarttığımız bir dergimiz ve o dergide kendi dertlerimizi anlatabilme fırsatımız oldu."
Güngör yine de seks işçisi travesti ve transseksüellerin örgütlenmesinin çok zor olduğunu, gece sabaha kadar türlü şiddete maruz kalarak çalışan bir seks işçisinin gündüz emek hakları üzerinden örgütlenmesinin, derneğe gelip faaliyet yürütmesinin neredeyse imkansız olduğunu söylüyor.
"Seks işçilerinin sendikalaşmalarının önünde hem yasal hem bürokratik hem de toplumsal olarak çok büyük engeller var" diyen Güngör emek hareketine sesleniyor:
" Sömürünün had safhada olduğu bir alan olarak seks işçiliğini görmezden gelen bir iş hareketi eksiktir." (EZÖ)