Fotoğraf: Zübeyde Tepe (Ferhat Tepe'nin annesi), Nur Sürer, Feyyaz Yaman (Hüsamettin Yaman'ın ağabeyi) ve Maside Ocak (Hasan Ocak'ın kardeşi).
Cumartesi Anneleri/İnsanları, 789. haftada 12 Eylül'de döneminde gözaltında kaybedilen Hüsamettin Yaman ve Soner Gül'ün akıbetini sordu.
700. haftadan bu yana Galatasaray Meydanı'nda oturma eylemleri yasaklanan Cumartesi Anneleri/İnsanları, 782. haftadan beridir koronavirüs nedeniyle açıklamalarını Twitter hesabı üzerinden yapıyor.
Bu haftaki açıklamayı Cumartesi İnsanları'ndan oyuncu Nur Sürer okudu:
"Evlere kapandığımız korana günlerinde hakikat ve adalet talebimizi bu cumartesi de sosyal medya hesabımızdan sürdürmeye devam ediyoruz.
Yarın anneler günü.
Kutuplaştırıcı siyasetin anneliği de "makbul" ve "sözde" olarak ayrıştırdığı bir iklimde hiçbir anneye evlat acısı yaşatılmaması temennisinde bulunuyoruz.
"Zamana va unutuşa terk edilmek istenen kayıplar..."
789. haftamızda zamana ve unutuşa terk edilmek istenen gözaltında kayıplar gerçeğini hatırlatmaya, anlatmaya, aktarmaya devam ediyoruz. Bu hafta gözaltında kaybedilen iki üniversite öğrencisi gencin 28 yıldır cezasız bırakılan dosyası ile karşınızdayız.
22 yaşındaki Hüsamettin Yaman İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğrencisiydi. Pankart taşımak suçlamasıyla 15 gün kadar cezaevinde kaldı ve 6 Eylül 1990 tarihinde tahliye oldu.
21 yaşındaki Mehmet Soner Gül, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisiydi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğrenci Derneği üyesiydi. Bu nedenle gözaltına alındı, ağır işkence gördü ve ölümle tehdit edildi. İçişleri Bakanlığı'nın iddiasına göre 10 Mart 1991 tarihinde Malatya'da yakalanan A.N. isimli şahsın sorgudaki ifadesinde ismi geçtiği için polis tarafından aranıyordu.
4 Mayıs 1992 tarihinde Hüsamettin'in ağabeyi Feyyaz Yaman'ı işyeri telefonundan arayan bir kişi "Hüsamettin, Soner Gül ile birlikte Fındıkzade'de gözaltına alındı. Hayatlarından endişe ediyoruz. Bir an önce emniyete başvurun" dedi.
Yaman ve Gül Aileleri, önce İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne ardından devletin ilgili tüm kurumlarına başvurdu. İnsan Hakları Derneği ve Af Örgütü girişimlerde bulundu. Ancak Hüsamettin ve Soner'in gözaltına alındığı kabul edilmedi. Girişimlerini sürdüren Yaman Ailesi, 2 yıl boyunca polis takibinde tutuldu.
19 Aralık 2011 tarihinde özel harekât polisi Ayhan Çarkın'ın infazlar ve kayıplarla ilgili itirafları yayınlandı. Çarkın, itiraflarında Hüsamettin Yaman ve Soner Gül'ü gözaltına aldıktan sonra ormanlık bir alanda sorguladıklarını ve infaz ettiklerini açıkladı. Onların son sözlerinin "İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!" olduğunu söyledi.
Bu beyanların ardından Yaman Ailesi yeniden suç duyurusunda bulunarak, dosyanın tekrar açılmasını istedi. Ayhan Çarkın'ın ifadesine rağmen etkin bir soruşturma yapılmadı. Hüsamettin ve Soner'in akıbetleri karanlıkta bırakıldı, bilinen failleri cezasızlıkla korundu.
"Devletler, zorla kaybedilen kişilerin akıbetini belirlemek zorundadır"
Zorla kaybetme süreklilik taşıyan bir suçtur ve kaybedilenin akıbeti ve yeri kesin bir şekilde saptanana kadar devam eder. Devletler, zorla kaybedilen kişilerin akıbetini ve yerini saptamak, sorumluları belirlemek ve yargılamak zorundadır.
789. haftamızda bir kez daha adli ve siyasi makamlara sesleniyoruz: hukukun evrensel ilkelerini, temel insani değerleri çiğnemekten vazgeçin; Hüsamettin Yaman ve Soner Gül'ün akıbetlerini saptama, sorumlularını cezalandırma görevinizi yerine getirin.
Hüsamettin Yaman ve Soner Gül için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz!" (AÖ)
90 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz." (AÖ)