Gezi direnişi hakkında konuştuğumuz Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Nükhet Sirman, direnişin barışı toplumsallaştırdığı ve Kürt sorununun çözümüne dair önemli katkısı olduğu görüşünde.
Prof. Dr. Sirman, Gezi direnişinin siyasal ya da sosyal ayaklanma olarak tanımlanmasının şimdilik zor olduğunu, çünkü sosyal olanın aynı zamanda siyasal olduğunu ifade ediyor ve ekliyor:
“Bu işin sosyolojisini yapmak için erken ama politikasını yapmak zorundayız.”
“Baskı hissi Cumhuriyet boyunca yaşandı”
Sirman, eylemlerin başladığı günden bu yana 90 kuşağının tartışıldığını ama aslında bu kuşağın içimizde olduğunu ve gayet iyi tanıdığımızı belirtiyor.
“90 kuşağı denilen kim diye soruyoruz. Bunlar aslında bizim çocuklarımız, öğrencilerim ve gayet iyi tanıyoruz. Bu kuşak sosyal olanla siyaseti gayet iyi birleştiriyor.
“Bir yandan da şımarık orta sınıfın da sesini duyuyorum. Onların bir kısmı maalesef mağduriyetin ne olduğunu bilmiyor.
“AKP korku imparatorluğunu yayıyor dendikçe bunlar korkuyu yaşamadıkları halde korkmaya başladılar. Bu ülkede Kürtler, solcular ve dindarlar korkuyu yaşadılar. Ama beyaz orta sınıf aslında korkuyu çok da yaşamadı. Onlar hayat tarzının gittikçe törpülendiği gördükleri için korkmaya başladılar.
“Özgürlük lafı ağza takılıyor ama bu son 11 yılın sorunu değil; Cumhuriyet tarihi boyunca baskı altında yaşama hissi var. Doğru veya yanlış, önemli olan algı.
“Yıllarca Taksim’de nasıl birlikte durduysak şimdi Gezi’de duruyoruz”
Prof. Sirman, herkesin şehre ilişkin kendi mağduriyeti olduğu görüşünde. Kiminin 3. köprüyü taktığını, kiminin ağaçları, kiminin yüksek binaları, kiminin Emek Sineması’nı taktığını söyleyen Sirman, Başbakan’ın ve etrafındakilerin nasıl olup da şehrin çehresini değiştirecek bu kadar çok projeye korkmadan el attıklarını anlamadığını belirtiyor.
“Siz tutup herkesin şehrini bir anda değiştirmeye kalkıyorsunuz. Bunu da turist gözüyle güzel gözüksün diye yapıyorsunuz.
“Bu sırada insanların ayaklarının gittiği yere, belleklerine müdahale ediyorlar. İnsanların şehri kullanım biçimlerini değiştirmeye çalışıyorlar. Ben eskiden Beyoğlu’na sinemaya gidiyordum. Artık Beyoğlu’na sinemaya gidemiyorsunuz.
“1994’te Tayyip Erdoğan Belediye Başkanı olduğunda otobüs güzergahlarını değiştirerek gecekondu semtlerinde oturanların tek otobüsle merkeze gelmesini sağlamıştı. Şimdi onları geri yolluyor.
“Sadece onları da değil, orta sınıfı da şehrin dışına yolluyor. Neticede hepimiz Taksim için birleştik. Çünkü tüm farklı kesimler Taksim’i bir arada yaşıyorduk. Yıllarca Taksim’de nasıl yan yana durduysak şimdi Gezi’de yan yana duruyoruz.”
“Penguenler 30 yıldır televizyonda”
Sirman’a Başbakan Erdoğan’ın Gezi direnişinin arkasında barış sürecine karşı olanlar olduğu yönünde sözlerini hatırlatıyoruz.
Sirman, bu tezin kesinlikle doğruyu yansıtmadığı görüşünde.
“Taksim’de barışı yaşadığımızı hissedebiliyoruz. Barış İçin Kadın Girişimi olarak barışın toplumsallaşması gerektiğini söylüyorduk. Şu an Gezi’de barış toplumsallaşıyor.
“İnsanlar kırgınlık olmasın kavga olmasın diye uğraşıyor. Herkes birbirini dinliyor. İnsanlar televizyondan her duyduklarının doğru olmadığını anladılar. Ama televizyonda sadece bugün değil, 30 yıldır penguenler var.
“Gezi direnişinin çözüm sürecine karşı komplo olduğunu söyleyenlere katılmıyorum. Gezi’de üstünde ‘Ben Türküm’ yazan bir kadın gelip Sebahat Tuncel’in karşısına dikildi ve ‘Siz niye insanları Türk-Kürt diye ayırıyorsunuz’ dedi. Tuncel de ‘Burada hep beraberiz, bu ayrımlar yaşanmasın diye buradayız’ dedi. Aralarında son derece sakin ve güzel diyalog yaşandı. Gezi direnişinin barış sürecine ciddi anlamda olumlu katkıları olduğun düşünüyorum.” (EKN)