Erdem Çıbuk bir müzisyen, klarnet çalıyor, daha doğrusu çalıyor-du... Polisin attığı gaz bombası kolunu kırdığı için bir süre klarnetinden uzak kalacak. Gezi Parkı’na kepçelerin girdiği ilk gün oradaydı. Şafak vakti yapılan baskıların ilkinde gazdan etkilendi, Cuma sabahı ikinci baskında ise gaz kapsülü koluna isabet etti. Ameliyat oldu, koluna platin takıldı, dün taburcu oldu, soluğu Gezi Parkı’nda aldı.
Çıbuk’la kolunu muayeneye gittikten sonra geri geldiği Gezi Parkı’nda buluştuk. Müzisyen, oyuncu “her teldeniz” dediği arkadaşlarıyla kurdukları çadırların orada, Gezi Parkı nöbetinin başlangıcını, yaralanmasını, Park’ta şimdi binlerin kurduğu yeni hayatı, başbakanın sözlerini ve direnişin geleceğini konuştuk.
“Herkes gibi, bireysel olarak geldim”
Gezi Parkı’ndaki nöbete ilk ne zaman geldiniz?
Kepçelerin çalıştığı, ağaçların yerinden söküldüğü ilk gün (Salı) buradaydım. Gece burada sabahladık, sayımız azdı. Ertesi gün, sökülen ağaçları ellerimizle geri diktik.
Orada olma amacınız neydi?
Amacımız, buradaki doğanın, ağaçların, hayvanların barındığı parkın, insanların nefes aldığı, altında şiirler şarkılar yazabildiği ağaçların, ruhunu dindirebileceği alanın yok olmamasıydı. Ben de herkes gibi hiçbir siyasi görüş taraftarı olmaksızın bireysel olarak geldim.
“Perşembe gecesi herkes sohbetinde, müziğindeydi”
Sabaha karşı ise gaz bombaları atıldı…
Polisin geldiğini görünce toplandık, basın da toplandı, çekim yaptı bir süre. Onlar gidince polis çadırları toplamaya, gaz bombası atmaya başladı. Bizi püskürttüler, geri geldik, daha sonra Sırrı Süreyya Önder kepçenin önüne geçti, yıkım durdu.
Perşembe gecesi ise binlerce insan Gezi Parkı’ndaydı...
Öyle güzeldi ki. Herkes, sohbetinde, müziğindeydi. Gecenin ilerleyen saatlerinde polis saldırısına ilişkin bir beklenti vardı bizde.
“Gaz bombalarını insanları hedef alarak attılar”
Arkadaşlarımız çadırın etrafında müzik yapıyorlardı, Divan Otel’in oradan polis araçları geldi. “Geliyorlar” diye bağırdım. Beklemeye başladık. Bekleyişimizde hiçbir şiddet içerikli tepki yoktu. Buranın yıkılıp ağaçların sökülmesi; hayvanların, insanların yok olmasını istemedik biz. O amaçla bekledik. Bizim ağaçlardan farkımız, üstünlüğümüz yok. Onlar yok olursa biz de yok oluruz
Polisler geldi, hiçbir uyarıda bulunmadan gaz bombası atmaya başladılar. Hem Taksim, hem Divan otel tarafından atıyorlardı. İnsanlar panik halindeydi, gazdan etkileniyorlardı. Arkadaşlarımla birbirimizi kaybettik.
Parkın yıkılmaya başlayan alanındaydım, Divan Otel önünden Beşiktaş’a doğru bir iki adım atınca koluma bir cisim şiddetle isabet etti. Bana çarpan gaz bombasının kapsülü yerdeydi. Kolumu tuttuğumda kırıldığını anladım.
Gaz bombasını insanları hedef alarak attıklarını gördüm. Yıkılan merdivenin altında kalan birini kurtarmak isteyen arkadaşıma da gaz bombası atıldı, gözünün altına isabet etti. Çok kişi buna benzer şekilde yaralandı.
Gazdan uzaklaştım, iki kişi kolumu sardı, sonra bir taksi çevirdiler, Şişli Etfal Hastanesi’ne gittik.
“Klarnetimden uzun süre uzak kalacağım”
Ameliyata alındınız…
Açık yara olduğu için önce ilaçla tedavi uygulandı, Pazartesi günü de 3 buçuk saat ameliyata kaldım. Hasar eklem yerinde, plak ve vidalar takıldı. Kolumun eski halini alması en az iki sene sürecek.
Müzisyenim, klarnet çalıyorum, klarnetimden uzun süre uzak kalacağım. O süre içinde de içimde hiç hak etmediğimiz bu saldırıya yönelik kızgınlık, kırgınlık bu saldırının sonucu olarak kalacak.
Ancak ben sadece bir kişiyim, hayatını kaybedenler, başından yaralananlar da oldu.
Yaralanmanız hakkında suç duyurusunda bulundunuz mu?
Gaz kapsülünün isabet ettiğini raporlarda belirttik, gerekli belgeleri aldık, dava açacağız.
Ameliyattan sonra Gezi Parkı’na ne zaman geldiniz?
Taburcu olmadan bir gün önce kısa süre kaçamak yaptım. Dün taburcu olduktan sonra geldim, bugün de buradayım.
"Başbakan konuşacak, buradaki insanlar kararlarından dönmeyecek"
Gezi Parkı’nın bugünü ne hissettiriyor size?
Buradaki çadırları, insanların birlikte beraberce uyum ve dayanışma güçlülüğünü olduklarını görünce çok gururlandım. Eyvallah kolum gitti, bu bir bedeldir, daha ağır bedel ödeyenler oldu; kolum sağ olsun diyorum.
Ya başbakanın konuşmaları?
Her zaman konuşmaya devam edecek. Yapabildiği tek şey konuşmak ve yaşananların zararını insanlardan çıkartacak şekilde bir yaklaşım sergilemek, onlara müdahale etmek. Yapabildiği başka şey yok, olsaydı durum bu halde olmazdı zaten.
Ne demek ya savunmasız insanların canını acıtmak? Dine önem veren insan sözde ama onun dininde bu insanlara ettiği zulümdür.
Direnişin geleceği için ne düşünüyorsunuz?
Bu insanlar kararların arkasında ve bu kararlardan hiçbir şekilde geri dönülmeyecek. Caymayacaklar, caymasınlar. Ben taburcu olduğum gün buradaydım, bugün buradayım, her gün de gelmeye devam edeceğim. (BK)