Uludere Saldırısı'nda 29 Aralık 2011'de 35 sivilin ölümü üzerine açıklama yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan "Silahlı efendileriniz ipinizi gevşetmezse tuvalete bile gidemezsiniz" deyince, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'tan yanıt geldi: "'Utanç verici bir konuşmaydı. Haddine değil BDP'den hesap sormak. Çıkıp bu çocoukları katlettiğin için özür dileyeceksin. Sen bu katliamın baş sorumlususun."
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Uludere'yle ilgili şunları söyledi:
* Yapılan hava operasyonunda 35 vatandaşımız hayatını kaybetti. Bu acı hadisede adli ve idari inceleme yapılıyor, yapılacaktır. Genelkurmay Başkanlığımız inceleme başlattığını açıklamıştır. Ben de Genelkurmay Başkanı'yla konuyu görüştüm. Genelkurmay Başkanı ve komuta kademesine bu konudaki hassasiyeti nedeniyle medyaya rağmen teşekkür ediyorum.
* Cenaze töreninde istismar yapanları da gördük. Kim ki 'Uludere'de 35 Kürt öldürüldü' diyerek etnik zemine taşıyorsa her türlü insani ve vicdani değeri ayaklarının altına alıp çiğnemiştir. Biz '35 insan, 35 can yitirilmiştir' diye bakıyoruz. Cenazeleri bile etnik kökenle tasnif edenler insanlıktan nasibini alamayanlardır.
* Ölenlerden birinin ablası partimizin Kadın Kolları'nda çalışan bir bayan. Ama bizden bunun istismarını duydunuz mu? Bunların kalpleri kararmıştır. Cenazeleri bile ayıranlar, iblisin yolunda yürüyenlerdir.
* Protestoda kameralar önünde kahkahalar atacak kadar insafsız ve vicdansızlardır. Korucuları terör örgütüne nasıl hedef gösterdiklerini çok iyi biliyoruz. Cenazeler üzerine parti bayraklarını asmak ikiyüzlülük ve fırsatçılık değildir de nedir?
* Silahlı efendileriniz ipinizi gevşetmediği sürece tuvalete bile gidemezsiniz. Neyi, kimi bölüyorsunuz? Terör örgütünün kalkan yaptığı vatandaşlar için hangi tepkiyi gösterdiniz? Sizin nifak tohumlarınız kök salmaz. Apo'ya 'peygamber' diyenlerin bu topraklarda muhatabı yoktur.
* Bu ülkenin insanı 'Misafir başım gözüm üstüne' der. Taziyeye gelmiş, kendisi de o coğrafyanın insanı olan Kaymakamı öldüresiye dövmek, linç etmek, benim Kürt kökenli kardeşimin değil; işte o insan müsveddelerinin işidir. Fırsatçı siyasetçiler ve bazı medya organları bu olayı istismar ediyor.
* Benim derdim kimseyi korkutmak değil. Ben Kasımpaşa'lı olmaktan şeref duyarım. Bu ülke yüzde 50 oy vermişse, sen gocun. Kendinizi check edin. (Gazeteci Mehmet Baransu'ya yanıt)
* CHP'nin bu olayı Mustafa Muğlalı hadisesiyle eş tutarak çok büyük sorumsuzluk örneği sergilemiştir. Açıklamalar sorumsuzca. Bu hadiseyi '33 kurşun'a benzetmek fırsatçılıktır. CHP'nin BDP'nin diliyle konuşmasına anlam vermekte zorlanıyoruz.
Demirtaş'tan yanıt
BDP Genel Başkanı Selattin Demirtaş, Erdoğan'ın konuşmasının hemen ardından partisinin grup toplantısında yanıt verdi.
Demirtaş konuşmasında şunları söyledi:
* Orada sınır yok, mayın yok, teller yok. Bu köydekilerle karşı köydekiler akraba. Son bir aydır her gün gidiyorlar. Son bir aydır karakol izin vermiş durumda. 50 ve 100'er kişilik gruplar ger gün katırlarla gidiyorlar.
* 28 Aralık'ta öğlen saatinde devletin karakolunun önünden gidiyorlar. Kaç kişinin gittiğini karakol biliyor. İki yol var, ikisi de karakolun önünden geçiyor. Bunların hepsi tanık anlatımıdır. Alışverişini yapıyorlar, geri geliyorlar. Öğlen geçtikleri iki yol da akşam saatlerine doğru köyün girişinde askerler tarafından kapatılıyor. İlk köylü grubu köye girmek üzereyken onlara kılavuzluk yapan bir kişi ''Askerler köyü kapatmışlar, bekleyin'' diyorlar. Askerler mallarına el koyarlar diye bekliyorlar. İlk yedi kişilik gruptan sonra 20 kişilik grup daha geliyor. İlk gruba 200 metre mesafede bekliyorlar. Sonra üçüncü grup geliyor. 18.30 ile 21.30 arasında Heron'dan görüntü aldık diyor Genelkurmay. Bu defa daha uzun bekliyorlar. Askerler orayı terk etmiyor çünkü. Daha sonra askerler hiçbir işlem yapmadan ayrılıyor. Bu arada çocuklar da 3 saat boyunca köye 2 km mesafede bekliyor. Bu arada çocuklar aileleri ile görüşüp ''Köyü askerler tutmuş, bekliyoruz'' diye haber veriyorlar.
* Ve savaş uçakları Ankara'nın verdiği talimatla 19'u çocuk 35 kişiyi vuruyor. Gece saat 21.30. Köylüler çocuklarının vurulduğunu anlıyor. Yarım saat sonra olay yerine gidiyorlar. O sırada 112'yi arayıp ambulans istiyorlar. Olaydan 45 dakika sonra ambulans gidiyor. Yaralıyı ambulans alıyor, kurtarıyor. Saat 22.00 sıralarında devlet orada kimler olduğunu biliyordu. Aradan 24 saat geçtikten sonra 'Onların kim olduğunu araştırıyoruz' demeleri yalandır. Orada sivil olmadığını bilmeme ihtimalleri sıfırdır. Orada kim olduğunu isim isim biliyorlar. Olay duyulduktan sonra bugüne kadar yaşanan acı deneyimler maalesef ki bize göstermiştir ki devlet yaptığı hiçbir katliamı üstlenmiyor. Üstünü örtmeye çalışıyorlar.
* Başbakanlık'tan bütün medya merkezleri aranıyor ve 'Bu haberi girmeyeceksiniz' deniliyor. BDP bu nedenle olayı sahiplenmiştir, siyasi çıkar için yapılmış bir davranış değildir. Köyler zaten partimize oy vermiş köylerdir. Neyin siyasetini yapacağız. AKP ve devletin tavrı katliam kadar acı olmuştur.
* Bilmeyen de katliamın sorumlusu BDP'dir, Başbakan da BDP'den hesap soruyor sanacak Göstermelik şahlanmayla bize hesap soruyor. Biz senin meşruiyetini tanımıyoruz. Kanlı ellerinin hesabını vereceksin. Haddine değil BDP'den hesap sormak. Çıkıp bu çocukları katlettiğin için özür dileyeceksin. Sen bizden hesap soramazsın. Sen bu katliamın baş sorumlususun. Önce bunun hesabını vereceksin. (HK)
* Bu haberi Hürriyet ve NTVMSNBC'den derledik.