Fotoğraf: HDP
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Diyarbakır Milletvekili Serhat Eren, Diyanet İşleri Başkanlığının Kobanî Davasına gönderdiği müdahillik dilekçesine ilişkin Halkların Demokratik Partisi (HDP) Genel Merkezinde basın toplantısı düzenledi.
Kobanî davasının 27. duruşma periyodu, Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde bu hafta görülüyor.
Sanık Avukatı Nuray Özdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın davaya katılma talebinin olduğunu, katılım gerekçesinin ise yargılanan siyasetçilerin toplumun “dini değerlerini temelden sarstığı” olduğunu açıklamıştı:
“Başkanlık, bu dilekçesi ile Anayasal suç işlemiştir. Dini değerleri referans alarak, dini değerler bağı üzerinden bir tartışma yürütmektedir. Diyanet Başkanlığı’nın işlediği bu suç nedeniyle hakkında soruşturma açılması için suç duyurusunda bulunmak istiyorum. Ayrıca bakanlığın dosyadaki katılma talebine dair yer alan evrakların dosyadan ivediklikle çıkarılmasını istiyorum.”
“Mağdurlar sorumlu tutuluyor”
Serhat Eren de bugünkü basın toplantısında, dilekçeye dair şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bugün sanık olarak yargılanması gereken kurumlar, Kobanî Kumpas Davasına mağdur sıfatıyla müdahil olma yarışına girmişler. Kürtlere karşı açılan bu intikam davasında müdahillik yarışına giren bu kurumlar asıl hesap vermesi gereken kurumlardır.
Bu kurumlar tarih önünde ve Türkiye halkları nezdinde kendilerini aklamak için, sorumluluktan kurtulmak için arkadaşlarımızı sorumlu tutmaya çalışmaktadır. Onca insanımızın yaşamını yitirmesinden sorumlu ve suçlu olanlar onlardır. Kobanî Kumpas Davası gerçeği tersyüz eden bir davadır; sorumlu olanların mağdur olanları sorumlu tutmaya çalıştığı bir davadır.
O dönemin sorumlu kurumlarından biri de Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Kobanî Davası dosyasında, yargılanan arkadaşlarımıza ahlak sınırlarını aşan, haddini aşan bir değerlendirme ile saldırmıştır. Diyanet saldırgan bir dil kullanmıştır.
Diyanet, Kobanî Davasına gönderdiği dilekçe ile adeta savcılık rolüne soyunmuş, bu haksız hukuksuz davayı haklı gösterme çabasına girmiştir.
Diyanetin bu yaklaşımı ve gönderdiği dilekçe IŞİD’in Kobanî ve Şengal’i işgal ederken yayınladığı katliam fetvalarının bir benzeri ve devamı niteliğindedir. IŞİD’in Kürtler için yayınladığı “katli vaciptir” fetvasının benzerini Diyanet dava dosyasına gönderdiği dilekçe ile vermiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı dilekçesindeki diliyle adeta IŞİD'in sözcülüğüne soyunmuştur.
Buradan Diyanet İşleri Başkanlığına soruyoruz? Siz hangi din adına hareket ediyorsunuz, hangi dini referans alıyorsunuz? Nasıl milyonlarca Kürdü “sapkın eğilim” olarak tanımlama hadsizliğini gösterebiliyorsunuz?”
Diyanet’in dilekçesinde ne var?
Diyanet’in müdahillik dilekçesinde, şu ifadeler yer alıyor:
“Toplumun dini, ahlaki ve manevi değerlerini sürekli canlı tutmak amacıyla İslâm dininin temel kaynaklarına dayalı doğru ve güncel bilgi ile toplumu din konusunda aydınlatmak, inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, ibadet yerlerini yönetmekle görevli olan Başkanlığımız; toplumun dini, ahlaki ve manevi değerlerini sürekli ayakta tutan, bütün insanlığın barış ve huzuruna katkı sağlayan, İslâm Dini ile ilgili her konuda referans alınan en etkin ve en saygın bir kurumdur.
“Davaya konu kişilerin fiil ve davranışları, bu durumu temelden sarsan ve telafisi imkânsız sonuçlara sebep olmaktadır. Nitekim vicdanlara hitap eden din hizmetlerinde itimat ve güvenin kaybolması halinde boşluk kabul etmeyen bu alanın çeşitli sapık akım ve gruplara kalacağı tartışmasızdır.” (AS)