Çizim: Ercan Altuntaş
Kobanî davasının 28. duruşma periyodunun 1. oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
TIKLAYIN-Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanıyor.
3 bin 530 sayfa ve 324 klasörden oluşan iddianamede 108 siyasetçi için “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ile 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
TIKLAYIN - “Kobanî davasında mahkeme, kendi yarattığı hukuku uyguluyor”
Demirtaş: Niye tutuklu sanıklar uzatsın?
MA’nın haberine göre, duruşmanın dün öğleden sonraki bölümünde söz alan önceki dönem HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş şunları söyledi:
“Temel sıkıntımız şu; ilk duruşmaya 2017’in Mart ayında SEGBİS ile katıldım, sonrasında Ankara’ya duruşmaya geldim ve ilk savunmalarımıza başladık. O günden bugüne 7 yıl geçti. İlk itirazlarımızı sunduğumuzda mahkeme bir ara karar aldı taleplere ilişkin. Taleplerimiz duruşmayı uzatmaya yönelik olduğu gerekçesiyle reddedildi. 7 yıldır tutukluyuz. Duruşmayı uzatmaya yönelik olduğunu söyleyen heyet, 7 yıldır mahkemeyi bitirmiyor, biz tutuklu olanların uzattığını söylüyor. Tutuklu sanıkların duruşmayı uzatmaya yönelik gerekçesinin ne olduğuna dair makul bir açıklama yapmak zorundasınız. Niye tutuklu sanıklar duruşmayı uzatsın?
Gelinen aşamada yine süre sorunu yaşıyoruz. Her şeyden önce savunmasını yapmak isteyen avukat ya da siyasetçi arkadaşlarımız mahkemeye bildirimde bulunduğu an bizler dinlemeye, saygıyla karşılamaya hazırız. Hiçbir itirazımız olmaz, öylesine söz alıp arkadaşlarımızın savunma sürelerinin kısıtlanmasını istemem. Bu bittikten sonra süre isteyenlerin ciddiyetle taleplerinin alınmasını talep ediyorum.
“Savcı karmaşık olduğunu söylüyor”
Hepimizin malumu dosya kabarık ve karmaşık. Bu durum iddia makamı heyet açısından da açık. İddia makamı keza bazı mütalaalarda karmaşık olduğunun altını çiziyor, fakat iş bizim talebimize geldiğinde dosyanın karmaşık olduğu gözetilmiyor. Olayların geçtiği günden bu yana mütalaayı gözden geçirmek gerekiyor. Savunma hazırlığı budur.
Cezaevinde teknik imkanlardan yararlanmak çok kısıtlı. Cezaevinin fiziki koşulları da savunma hazırlığını zora sokuyor. Son yüzyılın en sıcak günlerini yaşıyoruz ve cezaevinde nefes almanın zor olduğu ortamda biz yaşıyoruz. Sıcak yaz günlerinde savunma hazırlığının sıkıştırılması da bizi zorluyor.
Dışarıda ve cezaevinde siyasi ve yargısal gelişmeler yaşanıyor. Bunlar davaya dahil oluyor. Avukatlarımızın mesleki, ailevi ve psikolojik zorlukları göz önünde bulundurulsun. Heyet sadece bu dava için görevlendirilmiş ama avukatlarımız öyle değil. Adli tatil var. Adli tatil gözetilerek yeni bir periyot belirlemenizi istiyor arkadaşlarımız. Bu benim de talebim. Bunları duruşmayı uzatmaya yönelik algılamamak lazım.
“15 bin 500 tweet dosyaya sunuldu”
Seçim sürecinde dijital medya üzerinden özel bir politika yürütüldü ve bu yüzden bu yargılama hala devam diyor. 2016’dan bu yana algı yaratılan paylaşımları dosyaya delil olarak göndereceğiz. Heyetiniz bunlar delil olduğu için okumak zorunda ama okumak da yetmez.
Bu tweetlerin ne amaçla atıldığını, hangi saiklerle atıldığını incelemek zorunda. 50 bin sayfa Twitter paylaşımının delilini sunacağım. Sizin için önemli olmayabilir ama savcı için öyle değil. Savcı mütalaada Twitter için ayrı başlık açmış. Bugün size 15 bin 500 tweet sunuyorum. İstihbarat merkezli yönlendirmeyle kampanyalar yürütülmüş. Madem biz bir tweet ile suçlanıyoruz, o zaman siz de bunlara bakacaksınız.
“Duruşmanın ertelenmesini talep ediyoruz”
Hazır olan savunmalar alındıktan sonra duruşmanın ertelenmesini talep ediyoruz. Aksi takdirde bizi savunmaya zorlarsınız. Tutuklu arkadaşlar süre talep ediyorsa cezaevini sevdikleri için değil, hazırlıklarını bitirmek istiyorlar.
Ara kararlarınızda duruşmayı uzatmaya yönelik bir karar verirseniz, bunun gerekçesini bizi ikna edecek şekilde yazmanızı diliyoruz. Davayı uzatmaya yönelik ne amacımız olabilir? Dışarıda hayat pahalı, cezaevinde daha iyiyiz diye mi düşünüyoruz sizce?
Davanın uzatılma şeklinden çok, adil ve bağımsız bir yargılama için uğraşıyorum. 7 yıldır bu kadar hukuksuzluktan sonra heyetiniz adil bir yargılama yapar ve savunma hazırlığına dair saygı duyarsa biz de savunmalarımızı yaparız.
“Kararlar seçim sürecinde hızlanıyor”
Heyetin hızlandırmaya yönelik tavrı merkezi bir koordinasyon çerçevesine dönüştü. Sizin kararlarınız seçimde hızlanıyor, seçimden sonra yavaşlıyor. Seçim ayında benim hakkımda 5 bin 500 tweet atılmış. Seçim bittiği gibi, ‘teröristliğimiz, alçaklığımız’ da bitti.
Yerel seçim yaklaşıyor, göreceğiz zaten. AYM’de, İstinaf’ta, Saray’da bir hareketlilik var. Yeni ittifaklar konuşuluyor. Cumhurbaşkanının bu davayla nasıl ilgilendiğini, sizin de nasıl hızlandığınızı ispatladık.”
Demirtaş’ın ardından söz alan tutuksuz yargılanan Beyza Üstün, mütalaanın son derece karmaşık olduğunu belirterek ek süre talebinde bulundu.
Yüksekdağ: Oldurmamak için uğraşıyorsunuz
Üstün’ün ardından önceki dönem HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ söz aldı:
“Sizin rolünüz ortada. Herkes kendi cephesinden yapacağını yapıyor ama bu durumlar çok acı verici. Arkadaşımızın yaşadığı sağlık sorunlarını, çok acılarla dolu bir süreci geçirdiğini biliyorsunuz. Bugün arkadaşımız söz talep ediyor, tabii ki eleştirisini söyleyecek. Bu diğer taleplerin ötesinde hayati bir talep.
Gültan Kışanak’ın sizin belirlediğiniz periyotlarda bu salonda durması hayati tehlikesini artıran bir nokta. Bu sizin için bir şey ifade etmiyor mu? Kibar davranıyoruz, hukuktan söz ediyoruz, rica ediyoruz, tepki gösteriyoruz olmuyor. Siz de oldurmamak için uğraşıyorsunuz. Bu davayı sağlıklı bir şekilde yürütmek istemediğinizi biz de biliyoruz.
“Süre talep etmemiz bile zül sayılıyor”
Görev aşkınızı okşayarak sizden söz almak zorunda olan insanlar değiliz. Siz bize böyle gelirseniz biz de haklı olarak tepki gösteririz. Makul bir sürede bu duruşmanın görülebilmesi ve savunma hakkına riayet edilebilmesi için uygun koşulların oluşturulması gerekir. Bizim süre talep etmemiz bile size zül sayılıyor. Adli tatilde bile koştur koştur savunma almaya çalışıyorsunuz.
Bu da yetmiyor, taleplerimizi inandırıcı olmayan gerekçelerle reddediyorsunuz. Bizim lehimizde olan deliller ve taleplerimiz dosyaya girmiyor. Siz 6 yıl sonra ölüyü dirilttiniz. Neredeyse zamanaşımına uğratılmış dosyayı getirip bu dosyaya sokuyorsunuz. Sizin sınırsız alanınız var ama biz beş dakika almak için mücadele ediyoruz.
“Hakiki olanı savunmaya devam edeceğiz”
Biz burada hala insanlığın temel ilkelerini tartışıyoruz, sizinle hukuk tartışıyoruz. Size mecbur olduğumuz için değil siyasi sorumluluk olarak hakiki olanı savunmaya devam edeceğiz.
Dosyaya katılma taleplerini direk ret etmeniz gerekiyor. Ama siz koştur koştur savunmaları bitirme peşindesiniz. Ara yargılar oluşturuyorsunuz, sümen altında duran kararınızı güçlendirmek için kurulan ara kararlar bunlar. Her bir aşamada söz söyleme hakkımız var. Ama bu söz söyleme hakkımızı bize tanımıyorsunuz.
Günlerce, haftalarca, aylarca linç saldırıları düzenliyorlar, bu dosya üzerinde tepiniyorlar, ahlaki değerlerimiz üzerinde tepiniyorlar. Buna ilişkin tek bir adım yok ama bizim söz söyleme hakkımız yok öyle mi? Bu gönderilen dilekçe kılıklı saldırılara ilişkin söyleyecek tabii ki sözümüz var.”
Tuncel: Heyet erkeklik gösterisi yapıyor
Yüksekdağ'ın ardından önceki dönem HDP ve DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel söz aldı:
“Heyetin tavrı cinsiyetçi yaklaşımın politikalarıdır. Biz buna tabi olmak zorunda değiliz. Bu ülkede neden çok fazla kadın katlediliyor? İşte bu erkeklik yüzünden. Heyet fırsat buldukça erkeklik gösterisi yapıyor. Bunları kabul etmeyiz, yıllardır bunun için mücadele ediyoruz. Bedel ödüyoruz, ödemeye devam ediyoruz. Katillerin hepsi de beyefendi ama biz bağıran çağıran oluyoruz. Bir fırsat bulduğunuzda bunu yapıyorsunuz. Sizin gibi dışarıda bir sürü erkek var. Bu değişmediği süre barış da olmaz. Erkek devlet şiddeti ne oluyor? Siz devlet adına karar veriyorsunuz, sonra bizim kendimizi savunmamızı bile beklemiyorsunuz.
“Bu toplumun bir parçasıyız”
Birçok arkadaş burada ailesinden birçok kişiyi kaybetti. Bu insanların sevdikleri var, hayatları var. Bu toplumun bir parçasıyız. İnsani bir meselede bile bu tavrı göstermiyorsunuz. Siz bizi hukuk kişiliğinden çıkardınız, yasadan faydalanamıyoruz, biz özel olarak yargılanıyoruz.
Cezamız cebinizde hazır, ödülünüzü almak istiyorsunuz. Sizi insanlığa davet etmiyorum ya hissedersiniz ya da etmezsiniz. Size göre biz düşmanız, bir muhakeme yapma gereği bile duymuyorsunuz. Bu soruşturmanın açığa çıkarılması için talepleri kabul etmiyorsunuz.
Cübbenize yakışır davranıp derhal mütalaayı iade etmeniz gerekiyordu. 5 bin sayfa mütalaa yazmanın nedeni somut delil olmadığı için laf karmaşası ile gerçeği gizlemektir. Savcı Bey suyu bulandırıyor. Çünkü su duru olduğunda gerçek ortaya çıkacak. Toplumun buradaki gerçeği bilmemesi için Ahmet Altun çalışıyor.
“Siz milliyetçi bakıyorsunuz”
Cübbelerinizi çıkarın, siyaseten tartışalım. Çünkü siz milliyetçi bir yerden bakıyorsunuz. Ama siz bu hukukçu kimliğinizden bizden daha fazla siyaset yapıyorsunuz.
Bizim Kürdistan ve Türkiye halklarına bir sorumluluğumuz var. Bu kumpası açığa çıkarmak istiyoruz. Bu düzen değişecek ve o zaman biz de hesap soracağız. Şimdi bile bu kumpası açığa çıkarıyoruz ama bunları yapmak için koşullar lazım. Bizi 3 yıl boyunca tecritte tuttunuz. Şimdi geldik yine sohbete çıkamıyoruz. İnsanız yani bunlara ihtiyacımız var.
Kadın cezaevinde haftasonu bilgisayar kullanamıyoruz. Buna ilişkin yazı göndermeniz lazım. Hafta içinde birer kişi çıkabiliyoruz. Kadın cezaevinde haftada bir arama yapılıyor ve bütün evraklar birbirine karışıyor. İstisnasız bir özel arama, bir genel arama yapılıyor. Bu da ayrı bir taciz. Bu koşullara rağmen halklarımıza karşı sorumluluğumuz var.
Reddettiğim bir heyetsiniz. Daha başından bunu görmüştüm ki yanılmadım. Sorgumuzu bile almadınız, savunma yaptığımızı söylediniz. Allah bilir yine savunmamızı almadan bu süreci bitireceksiniz. Savcıya hazırladığınız eşit koşulu bize de hazırlamak zorundasınız. Üstüne niyet okuyorsunuz.”
Karaman: Diyanet’in görüşlerini iade ediyorum
Ardından söz alan Zeynep Karaman, Kürtçe yaptığı konuşmasında şunları söyledi:
“Bizler için onlarca kez müebbet isteniyor ama keyiflerine göre heyetin üyeleri değişiyor. Bu yöntem normal bir yöntem değil. Daha önce de birkaç kez söyledik; bu müştekilerin davaya katılma talepleri etik değil. Heyetinize kaç kere bu katılma taleplerini reddetmesi gerektiğini söyledik.
MİT’ten tutun ülkenin güvenliğini koruması gereken tüm herkes bu dosyada. Onlara sorsanız ya ‘Siz bu olaylar olduğunda neredeydiniz?’ diye. Onlar bu ülkenin birinci derece güvenlik birimidir. Onlar bu olayı engellemiyorsa, onlar da suçlanmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı da aynı şekilde. Diyanet'in davaya katılma talebini kabul etmiyorum. Sözde bu devlet laik. Diyanet’in görüşlerini aynen iade ediyorum. Hakkı ve haddi değildir. Sapkın bir kurum varsa o da Diyanet’tir.
Sürekli tarikatlarda tecavüz ve intihar girişimleri haberleri geliyor. Vakıflar eliyle üniversiteler kurulmakta. Burada ne yolsuzluklar yapıldığını biliyoruz. Bu durumlar ortaya çıktığında ise ‘MİT ile çalışıyoruz’ diyorlar. Bahtiyar Çolak da MİT ile çalıştığını söylüyordu. MİT, bunlarla ilgili tek bir açıklama dahi yapmadı.”
Meryem Adıbelli de Kürtçe konuştuğu beyanında mahkeme heyetinden duruşma periyotlarının yeniden düzenlenmesini istedi.
Duruşma bugün devam ediyor. (AS)