Kışlada Şüpheli Asker Ölümleri Derneği ile Baran Tursun Vakfı ortak mücadele etme kararı aldı.
Çocukları askerlik yaparken şüpheli şekilde ölen aileler ile polis mağduru aileler İzmir’de Uluslararası Baran Tursun Vakfı’nda bir araya gelerek basın toplantısı düzenledi.
“Devlet öldürdü”
Basın açıklamasını okuyan Mehmet Tursun, şu ifadelere yer verdi:
“Devlet çocuklarımızın yaşama hakkını ihlal etti. Bununla yetinmeyip yaşama hakkını ihlal ettikleri çocuklarımızın anısına saygısızlık etti. Kimimizin biricik evladı askerdeyken öldürüldü, kimimizin evladı görevdeyken öldürüldü ve kimimizin evladı da bir doğum günü kutlamasından dönerken öldürüldü.
“Oğlumuzu süsleyerek peygamber ocağına gönderdik, babası gibi, atası gibi vatana olan borcunu ödesin diye. Süsleyerek gönderdiğimiz evladımıza devlet kefen sararak bize teslim etti. Kefene sarılı çocuklarımızı bize teslim ederlerken timsah gözyaşlarını döktüklerini, bizimle ağlaştıklarını gördük. Bunların birer yalan olduğunu sonradan öğrendik.
“Kimimizin evladını öldürdüler ‘teröristler’ öldürdü dediler, kimimizin evladını öldürdüler ‘intihar etti’ dediler. Gerçekte ise ölen oğlumuzu ne teröristler öldürdü, ne de intihar etti, oğlumuzu devlet öldürdü. Akabinde 3 kuruş 5 kuruş tazminat veya maaş verilmesin diye de oğlumuza olmadık iftira attılar ve tertemiz anısını kirlettiler.
“Polis 152 evladımızı öldürdü”
“2007’de, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda (PVSK) yapılan değişiklikten sonra polisin; kötü muamele, pervasızca adam öldürme ve şiddet uygulama gücü her gün artarak devam etmektedir.
“Vatandaşları korumakla görevli olan polis, sıradan basit gerekçelerle 152 kişinin ölümünden sorumlu tutulması, asla ve kat’a kabul edeceğimiz bir durum değildir.
“152 evladımızın öldürme olaylarını tetkik ettiğimizde bunların hiçbir tanesinin öldürülmeyi hak etmediğini, sudan basit gerekçelerle katillere kurban olduklarını görmekteyiz.
“Polis veya kışla tutanakları esas alınıyor”
“Yaşama hakkının korunmasında devletin sorumluluğunun tartışılır yanı olmaz, devletin sorumluluğunun tartışılır duruma gelmesi ise, uzun yıllar vatandaşın devletle yaşayacağı bir kavga süreci haline getirmiştir.
“Farklı alanlarda evlatlarını kaybeden biz ailelerin bu gün burada bir araya gelmiş olması bunun bir örneğidir.
“Polis ve kışla uygulamaları kapsamında meydana gelen ölüm olaylarında, acılı aileler çok ağır ve kendilerince çözemedikleri maddi ve manevi sorunlarla karşı karşıya kalmışlardır.
“Dolayısıyla biricik evlatlarını kaybeden biz acılı ailelerin süreç içinde karşılaştıkları vahim sonuçlar, trajedi haline gelmiştir. Polis ve kışla uygulamaları kapsamında meydana gelen ölüm olaylarında, acılı aileler hakkında olur olmaz davalar açılmıştır, açılan davaların çoğunda “Polis veya Kışla tutanakları” esas alınmıştır.
“Evlatlarını kaybeden ailelerin aile birliği sarsılmakta, anne ve baba boşanmayı, ayrılmayı kendilerince bunalımdan ve travmadan çıkış olarak algılamaktadır. Davalının devlet olduğu bu neviden davalarını sağlıklı bir şekilde takip edememişler, çoğu zaman işlerini de kaybetmişlerdir. Dolayısıyla davalarından feragat bile eden olmuştur.” (EKN)