İnsan Hakları Derneği (İHD) şüpheli asker ölümleriyle ilgili Ankara YKM önünde asker ailelerinin de katılımıyla basın açıklaması yaptı.
1992-2012 arasında geçen 20 yıllık süre zarfında 2221 askerin intihar sonucu öldüğünün iddia edildiğine dikkat çekilen basın açıklamasında, sadece 2012’de zorunlu askerlik yapan 42 erin, yedi subay ve astsubayın intihar ettiğinin, 15 erin de başka nedenlerle öldüğünün açıklandığı ifade edildi.
Bu kadar çok insanın intihar ettiğine kimsenin inanmadığını dile getiren İHD temsilcileri, vicdani ret hakkının tanınması, nefret söyleminin yasaklanarak nefret suçlarının düzenlenmesi, askeri bölgelerde işlenen yaşam hakkı ihlallerine sebep olan suçlar, vücut bütünlüğüne yönelik suçlar ve işkence suçlarının sivil savcılıklarca soruşturulup sivil mahkemelerde yargılamaların yapılması ve askeri disiplin ortamının insanileştirilmesinin sağlanmasını talep etti.
Vicdani ret
Türkiye’de şüpheli asker intiharları veya kazaları sonucu yaşamını yitiren askerlerle ilgili bu durumun çeşitli sebepleri olduğunu ifade eden İHD, bunların başında Türkiye’de vicdani ret hakkının tanınmamış olmasını gösteriyor.
“AİHM’in 7 Temmuz 2011 günlü Bayatyan/Ermenistan davasında vicdani ret hakkı açık olarak tanınmış, bu hakkın sözleşmenin 9. maddesi kapsamında Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerin tamamında uyulması gereken bir hak olduğu açıkça ifade edilmiştir. Nitekim Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bu hakkı tanımayan Türkiye’ye defalarca uyarıda bulunmuştur.
“Vicdani ret hakkı şüpheli asker intiharları ile niçin ilişkilidir? Bilindiği gibi Türkiye’de askerlik zorunludur. 20 yaşına gelen genç erkeklere tercih hakkı tanınmamaktadır.
“Askerliği kişiliğine ve vicdani kanaatine, inancına veya siyasi/felsefi görüşüne uygun bulmayan gençlerin askeri ortamda bunalıma girmeleri elbette mümkündür ve bunun sonucu ölüm olmamalıdır. Dolayısıyla vicdani ret hakkı bir an önce tanınmalı, askerliği kişiliğine aykırı gören kişilere vicdani ret hakkı tanınmalıdır.”
Askeri disiplin ortamı
“Türkiye’deki askeri disiplin ortamı oldukça ağırdır ve genç erkeklerin altından kalkabileceği bir durum değildir. Bu nedenle bu konuda acil düzenlemeler yapılmalıdır.
“6413 sayılı ve 31.01.2013 tarihli TSK Disiplin Kanunu ile ‘Disko’ diye tabir edilen hücre hapsinin disiplin cezası olmaktan çıkarılması olumlu bir gelişmedir.
“Ancak bugüne kadar son 20 yılda intihar ettiği belirtilen 2221 kişinin intiharında Disko cezasının ne kadar etkili olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla iyileştirmelere devam edilmelidir.”
Nefret suçları
“Türkiye’de nefret suçları düzenlenmemiştir. Özellikle askeri bölgelerde etnik veya dini kimliğinden, mezhebinden veya siyasi ve felsefi görüşünden kaynaklı olarak ayrımcılığa maruz kalan askerlerin başına ne geldiğini hepimiz bilmekteyiz.
“Bu nedenle bir an önce nefret söylemi yasaklanmalı, nefret suçu işleyen herkes yargı önüne çıkarılmalıdır. Askeri ortamlardaki nefret söyleminin yarattığı olumsuzlukların şüpheli asker ölümlerinde etkili olduğunu belirtmek isteriz.
“Nitekim intihar ettiği veya kaza sonucu öldüğü belirtilen askerlerin önemli bir kısmının etnik kimliğinin Kürt olması veya Alevi inancına mensup olmaları bunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.”
Cezasızlık
“Cezasızlık sorunu özellikle askeri alanlarda işlenen suçlar bakımından had safhadadır. Askeri bölgelerde yaşam hakkı ihlallerine sebep olan suçlar, vücut bütünlüğüne yönelik suçlar ve işkence suçları etkili bir şekilde soruşturulmamakta ve kovuşturma konusu yapılmamaktadır.
“Şüpheli asker intiharları sayısı şunu ortaya koymuştur. Askeri yargının hiçbir caydırıcılığı olmadığı için ölümler hızından hiçbir şey yitirmemektedir. Ölüme sebep olanlar veya öldürenler hakkında etkili soruşturma ve kovuşturma yapılmadığı için caydırıcılık olgusu ortadan kaybolmaktadır.
“Bu nedenle ve tabii ki hukukun üstünlüğü ilkesi uyarınca askeri mahkemeler kapatılmalıdır. Ancak yapılacak anayasa değişikliği ile askeri mahkemeler kapatılıncaya kadar askeri ceza kanununda değişiklik yapılarak askeri bölgelerde meydana gelen yaşam hakkı ihlallerine sebep olan suçlar, vücut bütünlüğüne yönelik suçlar ve işkence suçları sivil savcılıklar tarafından soruşturulmalı ve sivil mahkemelerde yargılamalar yapılmalıdır.” (EKN)