Tarhan, vicdani retçilerin Türkiye'de karşı karşıya olduğu "sosyal ölüm" sorununun bir an önce çözülmesi gerektiğini söylerken, Ülke, Türkiye'nin vicdani ret hakkının nasıl düzenleneceği tartışmalarının kapalı kapılar arkasında değil, şeffaf ve sivil toplumun katılımıyla gerçekleşmesi gerektiğini vurguluyor.
Tarhan: Militer yapıdan uzakta bir barış söylemini kurmak gerek
Türkiye'de vicdani ret sorununun en acil gündem maddesi nedir?
Vicdani retçilerin sürekli hapis riski altında olmaması, onlara yaşatılan "sosyal ölüm" sorununun çözülmesi gerekiyor. Bu da vicdani reddin temel insan hakkı olduğunun kabulüne bağlı.
Bunun için vicdani ret hakkını savunanlara ne düşüyor?
Vicdani retçiler bu hakkı, yasalar ne olursa olsun, kullanmaya devam etmeli. Vicdani ret hakkının savunucuları da, Terörle Mücadele Yasası (TMY) ne derse desin, halkı askerlikten soğutmaya devam etmeli.
Vicdani ret neden temel bir hak?
Çünkü en temel insan hakkı yaşam hakkı. Bu hakkı sonlandırmaya kimsenin hakkı yok. Cinayeti devletler işleyince adına savaş, bireyler işleyince cinayet diyoruz. Oysa cinayet her yerde cinayettir.
Bu nedenle savaşların insan kaynaklarını kurutmak gerek.
Dünya Vicdani Retçiler Günü, Almanya'da ilk kutlanmaya başlandığında, 15 Mayıs takvimde boş olduğu için seçilmişti. Ama bugün, Türkiye iç savaşa sürüklenirken, herkesin militer yapılardan uzakta bir barış söylemini nasıl kuracağını düşünmesi gerek.
Ülke: Antimilitaristler örgütsüzlüğü aşmaya çabalamalı
Osman Murat Ülke'yse, vicdani ret hakkının ordu denetiminin dışında tartışılabilmesi için acil adım atması gerektiği kanısında; ancak bu konuda iyimser değil.
Türkiye'de vicdani ret sorununun en acil gündem maddesi nedir?
Genel kamuoyu açısından, en acil gündem, elbette vicdani ret hakkının tanınması ve nasıl tanınacağının toplumca ortaklaşa kararlaştırılması.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararıyla ortaya çıkan çelişik yasal durumun çözülmesi gerek. Türkiye'deki mevzuatla, Türkiye'nin mahkum olduğu mevzuat arasında büyük bir çelişki var.
Türkiye hükümetinin acilen adım atması gerek. Bunu da kapalı kapı arkasında değil, vicdani retçilerin, hak savunucularının içinde olacağı, ortak bir toplumsal tartışmaya zemin hazırlayarak yapması gerek.
Hükümetinse, pek bu noktada olmadığını görüyoruz. Artan siyasal gerilimin de etkisiyle, ordunun ağırlığını koyduğu bir gündemle karşı karşıyayız. Bu konu, hep refleksif tartışılıyor.
Antimilitaristler içinse, acil gündem, örgütsüzlüğün aşılması. 90'lar boyunca, sayıca az olmakla birlikte, nitelikli bir örgütlülük tutturulmuştu.
Salt vicdani reddin değil, toplumsal hayatın militarizasyonunun, Türkiye'de yaşanan savaşın tartışılması için epey çaba harcandı. Başarılı da olunduğunu düşünüyorum.
Şu anda böylesi bir örgütlü duruş yok. AİHM kararından sonra, vicdani ret ve antimilitarizm kavramları daha tartışılabilir, meşru bir noktaya geldi. Önünün açılabilmesi için çok farklı kesimlerin sahiplenmesi gerekiyor.
Sahiplenmekten kastım, herkesin vicdani retçi olması değil. Farklı yaklaşımlar olabilir. Farklı tespitlerden yola çıkararak, ortak bir tartışma yaşanması gerekiyor.
Ordu denetiminin dışında, demokratikleşme ve insan hakları için daha geniş zeminli bir tartışmadan bahsediyorum.
Bir yanda vicdani reddin toplumsallaşması, diğer yanda örgütsel özün kaybı var... Yine de, geriye baktığımda, kısmen de olsa memnunum; epey yol aldığımızı düşünüyorum.
Vicdani ret neden temel bir hak?
Çok basit. İnsan hakları, temelde insanın kendisinin yaşamasını temel alır; yaşam hakkıyla başlar. En temel haktan sonra, beslenme, sağlık, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü gibi haklar gelir. Geniş tayflı bir haklar bütünüdür bu. İşte vicdani ret bunun içine oturuyor.
Zorunlu askerlikte, insanın kendi fikrini almaksızın, onu başka bir kuruma katıyorsunuz, orada nasıl varolacağını da dışarıdan belirliyorsunuz. İnsanın kişiliğini yok sayan bir düzen içerisinde var edilen bir angarya bu. Zorunlu askerlik insan haklarıyla her açıdan çelişiyor. (TK)