Altında yedi alt komite barındıran ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi 'nin kuruluşu 1816 yılına dayanıyor. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nden 107 yıl eski. Üyeleri arasında genç Coleman'ın yanısıra Demokrat Parti başkan adayı John Kerry'nin de bulunduğu bu komitenin oturum programına bakanlar, sıradan bir "ulus devleti"nin sıradan bir "dış ilişkiler komitesi" ile karşı karşıya olmadıklarını hemen anlayabilirler.
4 Eylül 2004 itibarı ile, son aylarda yapılan oturumların başlıklarından bazıları şöyle:
* "Gine Körfezi ve ABD'nin Stratejik Enerji Politikası"
* "Pakistan: Reform ile Kontr*terörizmi dengelemek"
* "Venezüella'da Demokrasinin Durumu"
* "ABD'nin Güneydoğu Avrupa Politikası: Balkanlar'da Bitmemiş İş"
* "Irak'ta Geçiş: Önümüzdeki Yol"
* "Ortadoğu'da Mesaj İçin Uygun Medya'yı Bulmak" (ilgilenenler için: http://foreign.senate.gov/hearings/2004/hrg040429p.html)
* "Hong Kong'da Demokrasi"
Batı Yarımküre Alt Komitesi başkanı Coleman , Ağustos sonlarında İsrail'e dördüncü ziyaretinden dönüşünde şöyle diyordu: "Ziyaretim, Başbakan Şaron tarafından alınan güvenlik önlemlerinin hem adil hem de gerekli olduğuna ilişkin inancımı pekiştirdi. Süren terörizm tehditi İsrail'i güvenlik bariyeri kurmaya mecbur bırakmıştır. Bu kadar basit. İsrail bu çiti istememiştir; acımasız, bitmeyen saldırılar İsrail halkının korunması için bu güvenlik yöntemini zorunlu kılmıştır."
Coleman, İsrail topraklarını hava saldırılarından koruyacağını söylediği Arrow füze sistemini desteklediğini de bu "eve dönüş mesajı"nın içine sıkıştırıyordu.
İnsan Hakları Örgütü'nden José Miguel Vivanco'nun 24 Haziran 2004'de, İsrail'deki devlet terörünün arkasında duran Coleman'ın başkanlık ettiği alt komitenin önüne neden çıktığına, komite üyelerine ne söylediğine ileride geleceğiz. Ama önce gazeteci Stephen Green'in Şubat 2004'de yayınlanan " İki Bayrağa Hizmet Etmek: Yeni Muhafazakârlar, İsrail ve Bush Yönetimi " başlıklı makalesi ile Arrow füzelerinin geçmişine ve "bir casus zanlısının en güvenilir devlet görevlisi olarak portresi"ne gidiyoruz..
Casusluk zanlısına Pentagon'da görev ve "Top Secret" yetkisi
İsrail'de Arrow anti-balistik füze programının son aşamalarına 1988 başlarında gelinmişti. Ama bir sorun vardı. Füzelerin düşman füzesine kilitlenmesini sağlayan yüksek frekanslı, radar temelli sistemde kullanılması gereken "klistron"lar (küçük mikrodalga yükselticiler) dışarıdan temin edilmeliydi. O yıllarda klistron, Amerikan silah araştırmalarındaki en ileri teknolojik gelişmelerden biri sayılıyordu ve ABD'den ihraç edilmesi yasaktı.
ABD Savunma Bakanlığı bünyesindeki Defense Technology Security Administration'ın (DTSA) hem kurucusu hem de başkanı olan Dr. Stephen Bryen, Mayıs 1988'de Varian Associates adlı şirket üzerinden İsrail'e dört adet klistron ihraç edilmesi için bir yazı ile izin istedi. Bu istek yazısı, geleneğe uygun biçimde Kara Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri, International Security Affairs (ISA) ve Defense Security Assistance Agency'den (DSAA) yetkililer ile istişare edilmeden yazılmıştı. Yazının muhattabı (Richard Levine) isteğe "hayır" cevabı verdi. Yetkililerin bir araya geldiği bir toplantı düzenlendi ve toplantıda bulunan tüm yetkililer de izin isteğine "hayır" dediler. Bryen, "O halde ben İsrail'den neden bunları istediklerini öğreneyim" dedi. Bir süre sonra İsrail'den kabul edilebilir bir cevap aldığını bildirdi. İhracat izni verildi. Daha sonra ISA başkan yardımcısı Richard Armitage'ın (2000 sonrası Bush yönetiminde dışişleri bakan yardımcısı) araya girmesiyle ihracat izni geri alındı. O yılın temmuz ayında Varian Associates, ABD tarihinde Pentagon'la sözleşme yapmaktan resmi olarak men edilen ilk şirket oldu.
Bryen, 1981 yılında, o zaman "uluslararası güvenlik politikaları"ndan sorumlu savunma bakan yardımcısı olan Richard Perle'ün isteğiyle Pentagon'a girmiş ve girerken hem Top Secret-SCI ("Sensitive Compartmented Information"), hem de Top Secret-"NATO/COSMIC" bilgi erişim yetkileri almıştı. Bu Dr. Bryen'ın ilk devlet görevi değildi. Daha önce ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi görevlisi olarak çalışmıştı. O görevdeyken, Nisan 1979'da, Başsavcı Yardımcısı Robert Keuch bir yazı ile başvurarak Bryen'ın casusluktan kovuşturulmak üzere Büyük Jüri'ye ifade vermesini tavsiye etmişti. ABD Adalet Bakanlığı İç Güvenlik Dairesi başkanı John Davitt de bu tavsiyeyi olumlu karşılamıştı. Keuch'un harekete geçmesine bir ihbar yol açmıştı. Bryen'ın Madison Hotel'in kafesinde, American-Israel Public Affairs Committee'nin (AIPAC) yöneticisinin yanında, İsrail Büyükelçiliği'nden bir yetkili ile bazı gizli belgelerin temini üzerine konuştuğunu duyan bir tanık vardı. Daha sonra kafedeki o diplomatın, Mossad'ın Washington istasyonu şefi Zvi Rafiah olduğu sonucuna varılacaktı. Bryen poligraf testine girmeyi red etmiş, tanık ise teste girmiş ve geçmişti. Bu arada bir ikinci tanık ortaya çıkmıştı. Bir Dış İlişkiler Komitesi görevlisi, mesai arkadaşı Bryen'ın Senato'daki odasında Zvi Rafiah ile bazı gizli belgeler üzerine konuştuğuna ve masanın üzerine saçılmış belgeleri kendi gözleriyle gördüğüne dair ifade vermişti. Bu ikinci tanığın ortaya çıkmasından kısa bir süre sonra, FBI'a "hiç eline almadığı"nı yazılı olarak bildirdiği gizli belgelerin üzerinde Bryen'ın parmak izleri bulunacaktı.
Senato Dış İlişkiler Komitesi'nin Adalet Bakanlığı yetkililerine söz konusu belgeleri görme izni vermeyi red etmesinin ardından "Büyük Jüri tavsiyesi" sonuçsuz kaldı ve nihayet kovuşturmanın sona erdirilmesine karar verildi. Bu kararı veren Philip Heymann (Adalet Bakanlığı Suç Dairesi Başkanı), Bryen'ın avukatı Nathan Lewin'in okul arkadaşı ve ABD Yüksek Mahkemesi'nden çalışma arkadaşıydı.
Kovuşturmanın sona erdirilmesinden kısa bir süre önce istifası istenen Bryen, Richard Perle tarafından en yüksek bilgi erişim yetkileri ile Pentagon'a alınmasından önce bir buçuk yıl Jewish Institute for National Security Affairs'de (JINSA) direktör olarak çalıştı ve gene bu süre boyunca AIPAC'a danşmanlık hizmeti verdi.
Askeri teknoloji Çin'e, casus zanlısı "Çin Komisyonu"na
Nisan 2001'de ABD-Çin Ekonomi ve Güvenlik Araştırma Komisyonu (" US-China Economic and Security Review Commission ") komiserliğine getirilen Bryen bu görevine, 2005 sonuna kadar devam edecek. Bryen ayrıca, İtalya merkezli silah devi Finmeccanica'nın çok uluslu yapısı içinde yer alan Washington merkezli Finmeccanica Inc.'in başkanı. 4 Mayıs 2004'de bu sıfatıyla yaptığı bir açıklamada şöyle diyor: "Oto Melara 76mm top", dünyanın en iyi deniz top sistemidir. Bu sistem ABD'ye ve müttefiklerine kitle imha silahları ve terörizme karşı savaşında küresel yetkinlik kazandırıyor.." (Savaş gemilerinde kullanılan Oto Melara 76mm top, dakikada 180 atış yapabiliyor ve bu dehşet verici silahın neden başka ordularla girilen muharebelerde değil de "kitle imha silahları ve terörizm ile mücadele"de "küresel yetkinlik kazandırdığı" belli değil.)
"Defense Week" dergisinin 27 Mayıs 1997 tarihli sayısında, "İsrail'in ABD'den alınan ve daha sonra iptal edilen Lavi savaş uçağı teknolojisinin Çin'in yeni F-10 savaş uçağında kullanıldığı ABD Deniz İstihbarat Dairesi tarafından teyid edildi" deniyordu. "Jane's Intelligence Review"un 1 Kasım 1998 tarihli sayısında ise, "Phalcon hava erken uyarı ve kontrol", "Python füzesi" ve "üstün Amerikan elektronik teknolojisi ile donanımlı F-10 savaş uçağı" sistemlerinin İsrail tarafından Çin'e transfer edildiği bildiriliyordu.
Bryen'ın savunma bakan yardımcısı Paul Wolfowitz'in desteğiyle komiserliğine atandığı "Çin Komisyonu", özellikle ileri Amerikan askeri teknolojilerinin Çin silah programlarına transferi nedeniyle Clinton yönetiminin son aylarında kurulmuştu. Bryen'a verilen görevi duyan bir FBI istihbarat yetkilisinin, "Tanrım, bu şu demek ki, adama 'Q düzeyi yetki' vermişler.!" dediği, Stephen Green'in Şubat 2004 makalesinde yer alan "ayrıntılar"dan.. Green makalesinde, "Q düzeyi yetki"nin nükleer teknolojilerle ilgili bilgilere erişim sağladığını da belirtiyor.
"Bir casus zanlısının en güvenilir devlet görevlisi olarak portresi", sadece Dr. Stephen Bryen'a özgü, münferit bir öykü müdür? ABD'de Senato Dış İlişkiler Komitesi, bugün dünyanın geldiği noktada neyi temsil etmektedir?
Pentagon'da savunma bakan yardımcılarından Douglas Feith'in altında çalışan Larry Franklin adlı görevlinin İsrail için casusluk yaptığı iddiası 2004 ağustosunun son günlerinde başta Amerikan basını olmak üzere tüm dünyada basının gündemi ne düşerken ve İsrail bu iddiayı hemen ret ederken "casusluk" denilen faaliyete hâlâ 20. yüzyıl ve öncesinin perspektifinden mi bakmak durumundayız? "Casusluk" 21. yüzyılda, geçmişteki birikimlerin "doğal süreci"nde yeni bir anlam kazanmış olamaz mı? Ya da hatta, belki artık bu kelimeyi sözlüklerden tamamen çıkarmanın zamanı gelmiştir.
"Doğal süreci" anlamak açısından Dr. Bryen'ın öyküsünü birkaç başka "stratejik" öykü ile birleştirmek yararlı olacak. Baştaki soruyu ise en sonda soracağız: Tarihî misyonunda casusluk kovuşturmalarının örtbas edilmesi de bulunan ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi'nde, militarizm ve devlet terörü destekçisi bir başkanın önünde bir İnsan Hakları Örgütü temsilcisinin ne işi olabilir? (ŞA/EK)
______________________________
Sıradaki öykü:"Bir casus zanlısının 'Makyavel geleneğinde bir Rönesans adamı' olarak portresi" ya da "Bayan Benador'un prensleri"..